Sınır ötesi terör!

Dosya Haberleri —

  • Geçtiğimiz yıl Almanya’daki yaşayan yaklaşık 400 kişi hakkında Ankara merkezli soruşturma açıldığı ortaya çıkarken, edinilen bilgilere göre Türkiye’de halihazırda 400 ila 1500 yeni soruşturma hazırlığı var.

BARIŞ BALSEÇER

AKP-MHP iktidarının Kürt halkı başta olmak üzere muhaliflere yönelik baskı, tutuklama ve gözdağı politikası sınırlarını da aşmış durumda. Avrupa’da yaşayan Türkiyeliler hakkında soruşturma, gözaltı ve tutuklamaların sinyali Türk İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun Mart 2019’da yaptığı şu açıklamayla verilmişti: “Avrupa’da, Almanya’da öyle ‘terör örgütü’nün toplantılarına katılıp da ondan sonra gelip Antalya’da, Bodrum’da, Muğla’da tatil yapanlar var ya, onlar için de tedbir aldık şimdi. Hadi gelsinler bakalım havalimanlarından içeri girsinler. Gözaltına alıp yallah…” Geçtiğimiz yıl Almanya’daki yaşayan yaklaşık 400 kişi hakkında Ankara merkezli soruşturma açıldığı ortaya çıkarken, edinilen bilgilere göre Türkiye’de halihazırda 400 ila 1500 yeni soruşturma hazırlığı var.

Türkiye’nin haklarında soruşturma açtığı Avrupa vatandaşlarıyla ilgili istatistikleri netleştirmek zor olsa da büyük bir mağduriyet olduğu ortada. 60 civarında Alman vatandaşı Türkiye’de tutuklu bulunurken, ülkeye giriş yasağı, ev hapsi ve yurt dışı yasağıyla cezalandırılanların sayısı da azımsanmayacak kadar çok. Avrupa’daki ajan ağıyla kriminal çalışmalarını sürdüren Türk devletinin soruşturmaları nedeniyle mağdur ettiği kişilerin davalarıyla ilgilen hukukçular Ayşe Çelik, Barış Yeşil, Alişan Şahin, Abdurrahman Karabulut ve Mahmut Erdem ile  konuştuk.

Hozan Cane ve kızı Dilan

Türkiye’de tutuklanan Alman vatandaşları ile ilgili kamuoyunun  yakından bildiği isimlerin başında sanatçı Hozan Cane ve kızı Dilan(Gönül) Örs geliyor. Alman vatandaşı olan ve Köln’de ikamet eden sanatçı Hozan Cane 24 Haziran 2018’de yapılan cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinde HDP’nin Edirne’de düzenlediği etkinliğe katılmak için Türkiye giriş yaparken gözaltına alınarak tutuklandı. Kasım 2018’de görülen davada Hozan Cane’ye ‘örgüt üyeliği’ iddiası ile 6 yıl 3 ay hapis cezası verildi. Türk ve Alman vatandaşı olan Dilan ise 25 Mayıs 2019’da annesini ziyaret için Türkiye’ye girdiğinde kısa süreli gözaltına alındı. Eylül ayında yurt dışına çıkmak isterken gözaltına alınan Dilan 3 aylık tutukluluk ardından tahliye edildi. Avukatı Ayşe Çelik, “Oysa Eylül ayında kendisine Alman pasaportu ile Edirne’den çıkış yapabileceği söyleniyor” diyerek, buna rağmen ‘yurt dışına çıkış yasağına aykırı hareket ettiği’ suçlamasıyla tutuklandığını belirtiyor. Aralık 2019’dan itibaren elektronik kelepçeyle ev hapsinde olan Dilan, 6 aydır Manisa’da dayısının evinde kalıyor. ’Örgüt üyesi’ olmakla suçlanan Dilan’ın ilk duruşması 16 Haziravn’da (bugün) İstanbul’da görülecek.

Almanya’nın Köln kentinde 2012 yılında Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan için düzenlenen eyleme katılan Dilan ile ilgili iddianamedeki suçlamalar ise Türkiye’nin Avrupa’daki istihbarat çalışmaları ve Almanya’nın ortaklığına açık bir örnek. Dilan’ın avukatlarından Ayşe Çelik, 2012’de Köln’de gerçekleştirilen ve Almanya’da takipsizlikle sonuçlanan eylemle ilgili bilgilerin Türkiye’de gönderildiğini belirtti.

2013’te soruşturma açıldı

Söz konusu dosya üzerinden Türkiye’de 2013 yılında soruşturma açıldığını kaydeden Çelik şu bilgileri paylaştı: “Almanya İnterpol İrtibat Subayı, bahsedilen eyleme katılan 10 üniversite öğrencisinin bilgilerini Türkiye İnterpol’üne bildiriyor. Türkiye İnterpol’ü bununla ilgili bir soruşturma yürütüyor. Ama bu kişilerin yasal yollardan istenilip Türkiye’ye iade edilmesine dair herhangi bir belge ve bilgi bulunmuyor. Kaldı ki Alman İnterpol İstihbarat Subayı, verdiği dosyalardaki evraklara, bu bilgilerin 2015 yılına kadar geçerli olduğunu, 2015 yılından sonra belgelerin geçerliliğinin olmadığı ve yok edilmesi gerektiği notunu da düşmüş. Ama buna rağmen bilgiler yok edilmemiş ve dosya açık tutulmuş.”

2013’ten bu yana açık olan soruşturma üzerinden savcılığın takibat başlattığını belirten Avukat Çelik, “Hakkında yurt dışı yasağı olduğu için Almanya’ya gidemedi, davanın açılabilmesi için ise 9 ay gibi uzun bir süre beklemek zorunda kaldı” dedi. Köln’deki eylemle ilgili soruşturmanın Türkiye’ye gönderilmesinin başlı başına bir hukuk skandalı olduğunun altını çizen Avukat Çelik, “Sonuç olarak aradan 8 yıl geçtikten sonra soruşturma canlandırıldı ve neticede davaya dönüştü” dedi. Dosyaya gizlilik kararı konulduğunu belirten avukat, iddianame dosyasını bile dava açıldıktan sonra okuyabildiklerini (on ay boyunca dosyaya erişim izni yoktu) ifade etti.

Almanya’da kapatılan bir dosyanın Interpol üzerinden Türkiye’ye gönderilmesinin “skandal” olduğunu belirten Avukat Çelik, “Yaşananlar uluslararası hukuk ve evrensel insan hakları açısından bir handikaptır” ifadesini kullandı. Almanya’da bu tür basın açıklamasına katılanlara en fazla para cezası verildiğini, Türkiye’de dahi Öcalan posterini taşıyanlara ‘propaganda’ suçlamasıyla ceza verilmediğini hatırlattı ve ekledi: “Almanya hem kendini sorgulamalı hem de Türkiye’deki resmi makamlara her basın açıklaması yapana ‘terörist’ suçlamasıyla davamı açıyorsunuz sorusunu  sormalı.”

Mayıs 2019’dan bu yana Türkiye’de rehin kalan Dilan’ın hayatının altüst edildiğinin de altını çizen Avukat Ayşe Çelik şunları aktardı: “Almanya’da bir hayatı vardı. 11 – 13 yaşından beri Almanya’da yaşayan biri. Eğitiminin büyük bir kısmını Almanya’da tamamlamış. Kendisine orada bir yaşam kurmuş. Yani işi gücü olan, tüm sosyal yaşamı Almanya’da olan genç bir kadın Gönül Örs.”

Ankara’da 200 soruşturma

Avukat Ayşe Çelik, Dilan gibi birçok örnek olduğunun altını çizerek Türkiye’nin yeni soruşturmalar açtığı yönünde de duyumlar aldıklarını söyledi. Korona salgını öncesine kadar kadar Ankara Adliyesi’nde 200 kişi hakkında soruşturma dosyasının olduğunu ifade eden Çelik, 65 kişinin ise cezaevinde tutuklu olduğunu belirtti. Ayşe Çelik, “Tutuklu bulunan kişilerden örneklersek Hozan Cane sadece Almanya vatandaşıydı. Tutuklu kişilerin çoğu Alman vatandaşı veya hem Almanya hem de Türkiye vatandaşı olarak çifte vatandaşlığa sahip kişiler” dedi.

Yeni soruşturmalar kapıda

Önümüzdeki süreçte bu türden davaların, soruşturmaların ve paralelinde tutuklamların çoğalma ihtimalinin yüksek olduğuna dikkat çeken Avukat Ayşe Çelik, 2019 yılında yurt dışından gelen birçok insanın, havaalanlarından gözaltına alındığını ifade etti. ÖHD üyesi avukat Ayşe Çelik, “Hukuki bir yorum olarak değil dile getireceğim ama bu gözaltılar ve tutuklamalara baktığımızda görünen o ki hükümet, “nerede olursanız olun muhalif olmayın” mesajı vermek istiyor” diye belirtti.

Bilgiler MİT’e aktarılıyor

Dilan Örs’ün avukatlarından Barış Yeşil ise Dilan Örs davası özelinde Türkiye’nin Almanya’daki istihbarat çalışmalarını ve Almanya’nın buna nasıl göz yumduğunu detayları ile anlattı. Avukat Yeşil, Gönül Örs hakkındaki bilgilerin Alman Federal Emniyet Teşkilatı’nın yetkili kişisi üzerinden Türkiye’ye gönderildiğini belirten Barış Yeşil şunları aktardı: “Kürt militanlar diyerek ‘suçu önleme ve izleme yasası’ kapsamında kişilerin isim ve bilgilerini Türkiye ile paylaşılmış. Emniyet teşkilatında Türkiye ile bağlantılı bir bölüm var, burada çalışan memur var. Anlaşıldığı gibi bu memurun tek görevi bu tür davaları, dosyaları, bilgileri, MİT’e, Türk makamlarına, göndermek”.

Örs hakkındaki bilgilerin, herhangi bir talep olmadığı halde İstibarat Subayı tarafından Türkiye’ye gönderildiğini belirten Yeşil, durumla ilgili eyalet savcılığına şikayette bulunduklarını ama savcılığın kendilerine, “Kimin yaptığını bilmiyoruz. Mahkeme ve hakimler böyle bir şey yapmaz. Bu dosya daha önce 8-9 avukatın eline ve yabancı polisin de eline geçmiş. Onlardan birisi göndermiş olabilir” şeklinde bir cevap verdiğini sözlerine ekledi. Barış Yeşil, siyasi bir dava olduğu için savcılığın durumun üzerine gitmediğini veya gitmek istemediğini vurguladı. Söz konusu Kürtler olduğu zaman Almanya’nın insan hakları, özgürlükleri göz ardı ettiğini vurgulayan Barış Yeşil, 12 yıllık meslek hayatı boyunca birçok davada bu duruma şahit olduğunu ifade etti ve şu bilgiyi paylaştı: “Geçtiğimiz haftalarda Alman Anayasa Mahkemesi, Alman veya yabancı bir vatandaşın yurt dışında dinlenmesini, kendisine ait bilgilerin başka ülkelerin gizli servislerine verilmesini yasadışı buldu.”

Herkes risk altında

Avukat Barış Yeşil, Almanya’da yaşayan –siyasetle ilgisi olsun ya da olmasın- ve Türkiye’ye gitme durumu olan herkes için gözaltı, tutuklama riskinin devam ettiğinin altını çizerek, “Sosyal medyada bir paylaşım yapan veya bir videoyu izleyen herkes büyük bir risk ile karşı karşıyadır. Soruşturma dosyaları keyfi hazırlanıyor. Oradaki memur sizden şüpheleniyorsa, keyfi şekilde 5 veya 10 sene Türkiye’ye giriş yasağı verebiliyor” dedi.

Dilan’ın dosyasına benzer birçok dava dosyasının ellerinde bulunduğunu ifade eden Avukat Barış Yeşil şu örnekleri paylaştı: “Kişi burada üniversite okumuş, buraya entegre olmuş, çifte vatandaşlığa sahip; annesi, babası veya bir yakını vefat etmiş ve dolayısıyla Türkiye’ye gitmek zorunda kalmış. Bu kişi Türkiye’ye giderken havaalanında tutulup, ‘2010 yılında üniversitede siyasetle uğraşmışsın’ denilerek, giriş izni verilmiyor. ‘8 yıl önce burada Alevi Derneği’nin yönetiminde yer aldın’ diye Türkiye’ye giriş izni verilmeyenler bile var. Bu yüzlerce örnekten sadece bir kaç tanesi. Verilen bu kararlara karşı Türkiye’de davalar açtık. Bir kaç giriş yasağı kaldırılabildi.”

2019 yılında Türkiye’nin haklarında soruşturma dosyası hazırlanan yaklaşık 400 kişilik listenin ellerine geçtiğini hatırlatan Barış Yeşil, bu listede yer alanların tümünün Kürt ve Alevi kurumlarından kişiler olduğuna dikkat çekti. Yeşil, “Geçen yıl buradaki eyalet parlementosuna da yansıdı. Binlerce isim hakkında soruşturma dosyalarının hazırlandığı biliniyor” dedi.

Almanya sümen altı ediyor

2017 yılındaki MİT davasının nasıl sümenaltı edildiğini hatırlatan Yeşil, “MİT ajanı Almanya’da yakalandı. O davaya biz de müdahil olarak katılmıştık. Bir skandaldı ve siyaseten büyük bir yankıya dönüşmesini bekliyorduk. Yakalanan MİT ajanı sadece gözaltına alınarak Almanya’dan sınır dışı edildi. Başta da belirttiğim gibi söz konusu Kürtler ve Kürt Özgürlük Hareketi olunca, Almanya yasalarını çiğniyor. Türkiye ile olan ekonomik ve siyasi çıkarlarını ön planda tutuyor.”

Almanya’da 3 milyona yakın Türkiyeli olduğunu, yüzde 60’ının AKP yanlısı olduğunu ifade eden Yeşil, “Bu yüzde altmışlık nüfusun yaklaşık yarısı, Almanya’nın çeşitli devlet kurumlarında çalışıyor. Bu kişiler de Türkiye’ye direk veya indirekt olarak istihbarat sağlıyor” dedi. Bu istihbarat sadece DİTİB üzerinden sağlanmadığını kaydeden Yeşil, şu örnekle konunun daha iyi anlaşılabileceğini söyledi: “Wuppertal’da geçen yıl bir kavga olmuştu. Kürtler ile Türkler arasında. Somut olarak elimizde belge yoktu ama araştırmalarımızla ortaya çıkardık ki, mahkemede yazı işlerinde çalışan Türk bir kadın, bu dosyayı olduğu şekilde Türkiye’ye göndermiş. Şikayette bulunduk ama bir sonuç alamadık. Çünkü elimizde somut delil yoktu. Ama bu kadının birebir dosyaları Türkiye’ye gönderdiğini biliyoruz. Dosya aynı şekilde Türk istihbaratının eline geçmiş ve Kürt olana dava açılmıştı. Böylesine binlerce örnek bulunuyor.”


Yeni soruşturmalar yolda

ÖHD avukatlarından Alişan Şahin ise Türkiye’de yeni soruşturmaların hazırlığının yapıldığını aktardı. Avukat Şahin, TEM görevlisi polislerin bir kısmının ifadelerine göre 400, bir kısmının ifadelerine göre ise 1500 kişi hakkında  bu yönlü soruşturma dosyalarının hazırlandığına dair duyumlar aldıklarını belirterek, “Eylül 2019 tarihi itibariyle soruşturma dosyası açılmış kişi sayısı 57’ydi. Bunun devamının gelip, gelmeyeceğini hepimiz göreceğiz” dedi.

Bu soruşturma dosyalarının nasıl hazırlandığı dair de bilgi veren Alişan Şahin, “Mesela müvekilerimin dosyalarında yer alan bilgilere göre ‘Alman Ticaret Sicili’nden alınan bilgiler çerçevesinde şu örgütte yönetici olduğunuz, şu örgüte üye olduğunuz bilgisine ulaştık’ deniliyor. Ama Alman Ticaret Sicili herkesin ulaşabileceği bir kaynak değildir. Bu bilgilerin tamamı, istibarati bilgilerdir” dedi.

Hazırlanan bu dosyaların siyasi dosyalar olduğunun ifade eden Alişan Şahin, “Eğer bu dosyalar Türkiye’de yaşayan bir vatandaş hakkında düzenlenmiş olsaydı, inanıyorum ki Cumhuriyet savcılıkları ‘adli kontrol’ dahi uygulamadan bu kişileri serbest bırakırdı. Çünkü dosyaların içi bomboş” diye belirtti. “Delil üzerinden değil de, şüpheli üzerinden sonuca gitme çabası bulunuyor” diyen Avukat Şahin haklarında hazırlanan ve delillere dayanmayan soruşturma dosyaları neticesinde Türkiye’de cezalandırılan müvekkillerinden birisinin Alman ve Türk vatandaşı olduğunu ifade etti: “Müvekkilim Almanya’dan emekli. Yaşamını orada kurmuş. Tüm ailesi orada. Kendisine yurt dışı yasağı konulmuş durumda. Bu yasaktan dolayı hasta olmuş durumda. Diğeri, Türk vatandaşı ve Almanya’da yaşıyor. Alman vatandaşı bir Türkiyeli ile evli. Bu süreçte Almanya’ya gidemiyor olması, oturum sürecini tehlikeye sokacaktır. Yani 6 ayda bir oturum izninin yenilenmesi gerekiyor. Şu anda aile birliği tamamen kopmuş durumda.”

Oluşan bu mağduriyetlerin kesinlikle telafisinin olmayacağını ifade eden ÖHD üyesi Avukat Alişan Kılıç, “Sadece iktidarın düşüncesine, hedefine hizmet eden soruşturma dosyaları bunlar” diye ekledi. 

Gözaltı süresi 8 gün

“Soruşturma dosyalarında sadece sosyal medya paylaşımları yok. Kişinin bulunduğu ülkede katıldığı toplantı ve yürüyüşlerdeki fotoğrafları da bulunuyor” diyen Avukat Kılıç şöyle devam etti: “Almanya’da izinli eyleme kişinin katılması Türkiye’de bir suç isnatı olarak görülüyor. Propaganda suçlarına ilişkin gözaltı süreleri genellikle dört günden daha az süre uygulanarak adliyeye sevkler söz konusu iken, Almanya dosyalarında istisnasız ikinci uzatım alındı. Yani gözaltı süreleri 8 güne kadar uzatıldı. Kişiye eziyet çektirme mantığıyla bu düzenlemeye gidildi. Aynı durumdan gözaltına alınan kişiler, farklı uygulamaya maruz kalabiliyor.”

Devam edecek

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.