Siyasal İslamcı olmadıkları için

  • Kürt din alimleri ve avukatları, DİAYDER davasının ilk duruşmasında, delil toplama sürecinin yasa dışılığından iddianamedeki suçlamalar ve yaklaşımın Kürt alerjisine kadar sergilenen hukuksuzluğu teşhir etti. 
  •  Mele Yusuf İnal, adaleti, barışı, kardeşliği, insanlığı istedikleri için yargılandıklarının altını çizerek, “Siyasal İslamı değil, gerçek İslamı anlattığımız için 30’dan fazla arkadaşımız engizisyon mahkemesinde yargılanıyor” dedi.

DİAYDER üyelerinin yargılandığı davada, suçlama konusu yapılan Kürtçe kelimelerin Diyanet’in çıkardığı Kürtçe Kuran mealinde de geçtiğine dikkat çeken imamlar, inançlarının yargılandığını söyledi. 

İstanbul’da faaliyet yürüten Din Alimleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (DİAYDER) üyelerine yapılan siyasi soykırım operasyonunda çoğu mele 28 kişi, 3 Temmuz’da gözaltına alındı. Gözaltına alanların arasında yer alan dernek başkanı Ekrem Baran’ın yanı sıra 8 kişi, 9 Temmuz’da tutuklandı. 6 ay sonra hazırlanan ve henüz mahkemeye sunulmadan savcı tarafından AKP medyasına servis edilen iddianamede, 23 kişi “Örgüte üye olmak” ve “Örgüte yardım etmek” iddialarıyla saçlanıyor. İddianamenin servis edilmesi ardından İçişleri Bakanlığı tarafından İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne (İBB) teftiş başlatıldı. DİAYDER üyesi olup İBB’de gassal olarak çalışan dört kişinin ismi de iddianamede yer aldı. Gassal Mehmet İnan’ın üyesi olduğu derneğe aidat ödemesi de suç sayıldı. Öte taraftan derneğin çıkardığı 5 bin adet Kürtçe takvim de suçlama konusu yapıldı. İBB’nin derneğe bu takvimler için 34 bin TL maddi yardım yaptığı ileri sürüldü. İddianamede, bu paranın dernek tarafından matbaacıya elden teslim edildiği ileri sürülürken, ancak elden verildiği iddia edilen bu paranın kimin tarafından ve nerede verildiğine yer verilmedi. Bu ve benzer birçok durumun suçlama konusu yapıldığı iddianamenin sunulduğu ve kabul edildiği İstanbul 14’üncü Ağır Ceza Mahkemesi de dikkat çekiyor. Mahkeme başkanı olan Akın Gürlek, “Enis Berberoğlu hakkındaki Anayasa Mahkemesi (AYM) kararının tanınmaması” ile Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, CHP İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu ve Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) Genel Başkanı Selçuk Kozağaçlı davasına bakmasıyla gündeme geldi. İddianamede DİAYDER üyelerinin aleyhine ifade veren iki gizli tanığın yanı sıra bir tane de açık tanık var. Bu iki gizli tanık “KCK Ana Davası”nda yer aldı ama beyanları hükümde esas alınmadı.

DİAYDER Başkanı Ekrem Baran ile 8’i tutuklu 23 melenin yargılandığı davanın ilk duruşması, dün İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. 

İki ayrı dosya muamması

Kimlik tespitinin ardından başlayan duruşmada ilk olarak söz alan avukat Ayşe Acinikli, Ceza Muhakemesi Kanunu’nda (CMK) yer alan dosyaların arasındaki bağlantılara dönük maddelere işaret etti. Yargılanan DİAYDER üyelerinin aynı suçlama ve “deliller” nedeniyle 34. Ağır Ceza Mahkemesi’nde tutuksuz yargılandıkları dava dosyası olduğu bilgisini aktaran Acinikli, bu iki dosyanın birleştirilmemesinin bir “muamma” olduğunu ifade etti. Her iki soruşturmada yer alan iddia ve delillerin aynı olduğunu, müvekkillerinin illegalize edildiğini ve bu nedenle mağdur olduklarını belirten Acinikli, “Şu anda bu mahkemede davaya dönüşen soruşturma 2008’de başladı. Neden aynı isimler hakkında bu soruşturma varken, başka soruşturma açıldı? Bu dosyanın kapatılarak, 34’teki dosya ile birleştirilip orada devam etmesini istiyoruz. Yargıtay da birleştirme koşullarını açık olarak anlatıyor” şeklinde konuştu. 

Kürtçe hutbe suçlanamaz 

Derhal tahliye talebinde bulunan Acinikli, “Bu davada bir dernek illegalize ediliyor. Kürtçe hutbe, vaaz suçlama konusu yapılıyor. Bu din ve vicdan hürriyetinin ihlalidir. Eylem ve etkinliklerde yer alan ifadeler ise düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında ele alınmalıdır. Onun için ortada bir suç yok” dedi. 

Hukuka aykırı işlemler

Acinikli’nin ardından dosyanın avukatlarından Serhat Çakmak ve Fırat Epözdemir söz aldı. Çakmak, aynı anda iki soruşturmanın açıldığını ve bu durumun mükerrerlik oluşturduğunu ifade ederek, yapılan işlemlerin hukuka aykırı olduğunu söyledi. 

Çakmak ve Epözdemir’in ardından söz alan iddia makamı, avukatların birleştirme taleplerinin reddedilmesini istedi. Mahkeme, yargılanan Baran, Enver Karabey, Mehmet Şimşek ve iki kişinin 34’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen dosyalarının kendi mahkemelerindeki dosya ile birleştirilmesi için müzakere yazılmasını istedi. Bunun yanı sıra mahkeme başkanı Akın Gürlek, avukatların taleplerini reddederek, yargılamayı sürdürdü.

Savcıdan önce jandarma

Avukat Banu Güveren Aslan, jandarmanın savcılıktan izin talebinde bulunmadan derneğin bütün üyelerini ve birinci derece yakınlarını araştırdığı bilgisini paylaştı. Jandarmanın hakimlikten görev almadıkları halde derneğin mescitlerine giderek araştırma yaptığını, Kürtçe vaaz verildiği yönünde tespitlerde bulunduğunu, ayrıca dernek üyelerinin Suruç’a gidişine dair tutanağında kayıtların olduğunu, yetkisi olmamasına rağmen dinleme yaptığını ifade eden Aslan, jandarmanın hazırladığı tutanağın savcılığa sunulmasının ardından iki gün içinde soruşturma izni verildiğine dikkat çekti. Aslan, jandarmanın talebi üzerine ilgili savcının aynı anda karar verdiğini, Sulh Ceza Hakimliği’nin ise iletişim tespiti kararından önce fiziki takip kararının altına imza attığını aktardı. Aslan, söz konusu kararların ardından toplanan delillerin hukuka aykırı olduğunu belirterek, dosyadan çıkarılmasını istedi. Aslan, bu delillerin çıkarılması ile yargılamaya dair ortada bir şey kalmayacağını ifade ederek, bu nedenle müvekkillerinin tahliye edilmesini talep etti. 

Mahkeme, söz konusu delillerin hukuka aykırı olup olmadığının yargılamanın sonunda değerlendireceğine karar verdi. 

İBB kartları ve yoksullara yardım

 DİAYDER Başkanı Ekrem Baran, derneklerinin kimseden talimat almadan faaliyetlerini sürdürdüğünü belirterek, şunları dile getirdi: “Maddi ve manevi dayanışmayı esas alır. Şafi mezhebine uygun faaliyetler yapmaktadır. Bağımsız bir kuruluştur. KCK ile bir bağı veya ilgisi yoktur. İBB’de çok sayıda kişinin işe alınacağı duyuruldu. Buna dair yasalara göre başvuru yapıldı. Şafi olan imamlar işe alındı. Biz buradan onlara teşekkür ediyoruz. Biz İBB’in 600 aileye yardım etmesini istedik. AKP daha önce bu 300 aileye yardım yaptı. Biz de siyasi görüşüne bakmadan kartları dağıttık. Kimliğine bakılmadan yoksullara dağıtıldığına dair tanıklar getireceğiz. Biz yalnızca fakirleri düşünerek hareket ettik. 

Kürtçe terörize ediliyor

Kürtçe terörize ediliyor. Bizim sarf ettiğimiz kelimelerin örgüt terminolojisi olduğu söyleniyor. Diyanet’in çıkardığı Kürtçe Kuran meali var. Açıp bakalım, bize suçlama olarak yönlendiren kelimelerin hepsi orada var.”

Mahkeme Başkanı Akın Gürlek, Baran’a DİAYDER’in nasıl bir dernek olduğunu ve faaliyetlerini, Demokratik İslam Kongresi (DİK) ile bir bağlantısını, İBB’nin dağıttığı kartları sordu. DİK ile bir bağlarının olmadığını söyleyen Gürlek Baran, “Bize gelen kartları üyelerimize vererek, rengine, kimliğine bakmadan fakirlere dağıtın, dedim” diye yanıt verdi.  Baran’ın avukatı Fırat Epözdemir, iddianamede bazı Kürtçe kelimelerin suçlama konusu yapıldığını belirterek, bu kelimelerin Diyanet’in çıkardığı Kürtçe mealde geçtiğini tekrarladı. Epözdemir, iddianamede suçlama konusu yapılan Kürtçe kelimelerden örnekler paylaştı.

Mehmet İnan, ne yaptığını anlattı

Dosyada yargılanan mele Mehmet İnan, birçok yerde dini hizmet verdiğini, bunların arasında Diyanet’in de olduğunu hatırlattı. İBB’de işe alınmasına dair iddiaların doğruyu yansıtmadığını ve açıktan işe girdiğini ifade eden İnan, “Derneğe gönderdiğim aidatların örgüte gönderildiği suçlaması var. Eğer böyle bir niyetim olsaydı, İBAN numarası istemezdim. Dernek, maddi olarak yardıma muhtaçtır. Biz bu çerçevede aidatlarımızı ödüyoruz” dedi. Yakınını kaybeden HDP’li Hüda Kaya’nın taziyesine katılmasının suçlama konusu yapıldığını aktaran İnan, “Aynı şeklide Ankara’da bir konferansa katıldım. Bu da suçlama konusu yapılıyor” dedi. İnan, birçok siyasi parti temsilcisiyle bir araya geldiklerini ancak HDP’lilerle bir araya gelmesinin suç sayıldığını dile getirerek, “Burada inancım yargılanıyor. Aynı şekilde yıllarca yapılan takiple de hakkımda bir suç delili bulunmamıştır. Tahliye ve beraat talep ediyorum” şeklinde konuştu.

İBB başkalarını da aldı

Avukat Epözdemir de İnan’a soru sordu. Epözdemir, “Sadece siz mi işe alındınız, yoksa başka kesimler de mi işe alındı?” diye sordu. İnan, İBB’nin Hristiyanlardan, Yahudilerden ve Alevilerden gassal olarak birçok kişiyi işe aldığı yanıtını verdi.

Haber hazırlanırken yargılama verilen aranın ardından devam ediyordu. 

Devleti Allah biliyorlar

DİAYDER üyeleri ve aileleri, Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD), Halkların Demokratik Kongresi (HDK), Halkların Demokratik Partisi (HDP) İl Örgütü’nün yanı sıra birçok siyasi parti ve sivil toplum örgütü temsilcisi adliyenin C kapısında bir araya gelerek açıklama yaptı.

DİAYDER üyesi mele Yusuf İnal, kendilerine destek veren herkese teşekkür etti. Halka adaleti, barışı, kardeşliği, insanlığı istedikleri için yargılandıklarının altını çizen İnal, “ Siyasal İslamı değil, gerçek İslamı anlattığımız için 30’dan fazla arkadaşımız yargılanıyor. Engizisyon mahkemelerinde yargılanıyoruz. Ne derse desinler bu gerçektir” dedi.

Dayanışma çağrısında bulunan İnal, “Tüm Kürdistan’da, bölgelerimizde, Müslüman olanları aramızda görmek isterdik. Devleti Allah bildikleri için ‘bu sisteme zarar veren herhangi bir fetvayı vermiyoruz’ diyorlar. Biz Kuran’dan yanayız” diye konuştu. 

HDP Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu ise yargılamanın haksız ve hukuksuz olduğunu belirtti. Gergerlioğlu, “Legal faaliyetler illegal gibi gösteriliyor. Trajikomik bir dava ile karşı karşıyayız” dedi. Gülünç bir iddianame hazırlandığını kaydeden Gergerlioğlu, şunları söyledi: “Bir dernek üyesinin belediyeye girmesinin neresi yasa dışı olabilir. Bir dernek üyesinin aldığı maaşının yarısını derneğine bağışlamanın neresi illegal olabilir. Kürtçe Allah’ın yarattığı bir dildir. Hiçbir dili aşağılamak kimsenin haddine değil. Partimizin legal çalışmaları, illegal çalışma olarak gösteriliyor. Son derece gülünç bir iddianame. Mağduriyetlerin bir an evvel giderilmesi gerekiyor.”

HDP İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlu, Halklar ve İnançlar Komisyonu, aynı zamanda Alevi Masası olarak bu davayı takip ettiklerini ve melelerin yanında olduklarını belirtti. Kenanoğlu, “Bu operasyonun arka planını, amacını biliyoruz. Bu, Emevi İslamını reddeden, samimiyetle kendi inancını ana dilde ortaya koymaya çalışan insanları cezalandırma yöntemidir” şeklinde konuştu.  İSTANBUL

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.