Siyasal İslamın 'narin' hikayesi

Forum Haberleri —

Narin Güran için adalet

Narin Güran için adalet

  • ‘Kindar ve dindar’ erkeklerin ülkesinde son çocuk kurban Narin’in bedenine 19 gün sonra ulaşıldı. İşledikleri her türlü suçun elindeki kitapla, bayrakla temize çekileceğine inanan bu erkeklerin de sorumlusu bu iktidar ve onun işbirlikçileridir.

ERCAN JAN AKTAŞ

‘Yerli ve milli’ iktidar tarafından, çeyrek asırdır canhıraş  bir şekilde devam eden toplumsal mühendislik çalışmalarının korkunç sonuçlarını yaşıyor ve izliyoruz. ‘Kindar ve dindar’ bir nesil yetiştirmek dediler bu toplumsal mühendislik çalışmasına. 2002’de iktidara yerleştikten sonra Türkiye tarihinde en uzun süre iktidarda kalan AKP, kültür iktidarı olma yönünde ciddi bir çaba göstererek 2000’li yıllardan itibaren ‘kindar ve dindar’ neslin inşasında önemli bir rol oynamıştır. Bu durum aslında 21.yüzyılda dünyada postmodernliğin popülerliğini kaybetmesi ve neo-liberal dinî muhafazakârlığın yükselişi ile de paralellik göstermektedir. Bu süreçte dinî hareketler, varlıklarını sürdürebilmek için takkiye yaparak demokrasi ve özgürlük gibi “evrensel değerlere” sarılmak suretiyle kendi planlarını hayata geçirmeye başladılar.

AKP de özellikle birinci iktidar döneminde, sahip olduğu ‘modern’leşme vizyonuyla, dünyada neo-liberal dinî muhafazakârlığın yükselişi ile uyum içinde bir dil kullandı. Ortaya çıkan İslâmcı ekonomik sektör, modayı takip eden Müslüman elit yaşam tarzı ve Osmanlı modasını benimseyen modernist Müslümanların ortaya çıkması söz konusu AKP’nin bu modernleşme vizyonuyla ilişkilidir. Bu, modern ulus-devlet ve ulus kimliği anlayışının ortadan kalktığı değil, yeniden yorumlandığı ve dindarlığın kamusal alana çıktığı ölçüde modernliğin “dindarlaştığı” (aynı zamanda dindarlığın modernleştiği) bir dönem oldu.

Bu toplumsal mühendislik çalışması devam ederken 4+4+4 eğitim sistemini getirdiler. Bu eğitim evrensel değerlerden, bilimden uzak, tamamen manevi, ulusal, inançsal değerler dedikleri erkek egemen temsiliyetler üzerinden inşa edilen ezberci/militer bir eğitim sistemi oldu. Eğitimciler bu model ile amaçların insan yetiştirmek değil, biat eden bir nesil yetiştirmek olduğunu ısrarla vurguladılar. Bu eğitim sisteminin ve de toplumsal mühendislik çalışmalarının başındaki kişi kürsülerdeki haykırışı ile bu modeli dikte ediyordu:

"Kadın da olsa çocuk da olsa gereken yapılacaktır."

"Bunlar böyle. Bunlar çürük, bunlar …"

“Daha dün yine olaylar oldu. Neymiş Berkin Elvan’ı anmak için törenler düzenleyeceklermiş. Her ölüm hadisesinde bir tören mi düzenleyeceğiz. Ölmüştür geçmiştir. "

"Ey aydın müsveddeleri siz karanlıksınız, karanlık. Aydın falan değilsiniz. Sizler ne Güneydoğu'yu, ne Doğu'yu buraların adresini bilemeyecek kadar karanlıksınız ve cahilsiniz."

Evrensel insan hakları, değerleri, özgürlük talepleri ile savaş içinde bir komutan edasında en başından kadınları ve çocuklarını hedefine almıştı. Kadınlar ve çocuklar ile savaş içinde iken, toplum içinde, geri, ilkel, şiddet ve öfke dolu bütün erkekleri kendi söylemleri etrafından örgütlemeye başladı. ‘Kindar ve dindar’ nesil yetiştirmenin öznesi erkeklerdi. Din, iman, bayrak hamasetleri ile örülen bu egemen erkeklik değerleri eve ekmek parası getirmekle sorumlu tutulurken, erkeklerin piyasa denen üretim çarkında seslerini çıkarmadan sermaye sahiplerinin çıkarları doğrultusunda çalışmalarını öngörüyordu. Bu erkeklik diğer yandan küresel militer savaş mekanizmaları olan modern ordularda askerlik yaparak, devasa şiddet mekanizmalarının hayatta kalmasını sağlıyordu.

Büyük siyasetin, sokakların, iş hayatının, ailenin, kadınların ve çocukların üzerindeki tek otorite olan bu egemen erkeklik Türkiyesi’nde; Yerel ve ulusal gazeteler, haber siteleri ve ajanslardan derlenen verilere göre, Ağustos 2024'te en az 27 kadın ve 6 çocuk erkekler tarafından öldürüldü. 2024 yılının ilk sekiz ayında ise erkekler 245 kadını öldürüp, 52 kadını taciz etti ve 103 çocuğu istismar etti. Bütün bu ‘kindar ve dindar’ bir nesil yetiştirme sonuçlarında memnun olmuş olacak ki Tayyip Erdoğan 7 Eylül’de yaptığı konuşmasında; "Bana ortaya koyduğun tek bir eseri söyle deseler, İmam Hatip'in önündeki engelleri kaldırmak ve eğitim kalitesini artırmak derim" sözlerine yer verdi.

‘Kindar ve dindar’ erkeklerin ülkesinde son çocuk kurban Narin’in bedenine 19 gün sonra ulaşıldı. Cinayetin ilk itirafı Narin'in amcası olan muhtar Salim Güran, "cesedi araç içerisinde getirdi. Battaniyeye sarılıydı. Birlikte çuvala koyduk. Muhtar ayrıldı. Çuvalı kendi aracıma alıp daha sonra dere yatağına götürerek gömdüm. Sonra evime geldim, yemek yedim ve namaz kıldım" şeklinde oluyordu. İşledikleri her türlü suçun elindeki kitapla, bayrakla temize çekileceğine inanan bu erkeklerin de sorumlusu bu iktidar ve onun işbirlikçileridir.

Bu işbirlikçilerden birisi olan HÜDA PAR'lı Vedat Turgut; "Bunlar bizim kültürümüz değil; bunlar Avrupa'nın, Amerika'nın, İsrail'in kültürü" derken nasıl bir akıl tutulması yaşıyorsa, bunun sorumlusu da bu iktidardır. 1990’lı yıllarda Amed, Silvan, Batman, Nusaybin, Cizre, İdil ve Kızıltepe'de işlenen faili belli cinayetlerin sorumluları bugün çıkıp, "Bunlar bizim kültürümüz değil" diyebiliyorlarsa bu gücü bu iktidardan alıyorlar.

"31 Ocak 2000 tarihinde Savaş Mahallesi Küçük Kavas sokaktaki tek katlı 13 numaralı evde ilk gün yapılan aramada, aynı semtte oturan ve 21 Ocak tarihinden beri kayıp olan 16 yaşındaki Ayetullah Dalgın ve 17 yaşındaki Ali Çelik’in cesetleri, elleri ve ayakları zincirle bağlanmış halde evin kümesinde bulundu. Yapılan otopside, çocukların bir kaç gün önce öldürüldükleri tespit edildi. Yani 17 Ocak operasyonu devam ederken, Hizbullahçılar halen insan öldürüp mezar evlere gömüyordu."

AKP’li Galip Ensarioğlu’nun "Bizlerin bazen bilmediği, bazen de bilip söylemememiz gereken şeyler var çünkü aile, bizim dostlarımızdır" sözleri de işte tam da bu kirli, barbar,  milliyetçi/müslüman ve militer erkeklerin suç ortaklığının itirafıdır.

‘Kindar ve dindar’ neslin erkekleri içimizden başka hayatları eksiltmeden daha etkili söz ve eylemler bütününü kurmalıyız. Kadınların, çocukların hayatın her alanında, sokaklarda özgür ve güven içinde yaşamadıkları bir ülkede azınlıkta bir suç kitlesi dışında kimse ne güvenlik, ne de özgürlükten söz edemez. Katillerin serbest, katliamlara ses çıkaranların tutsak olduğu bir ülkede güneş hep kirli ve gri doğar. O zaman her zamankinden daha örgütlü ve güçlü bir şekilde sokaklarda olmaya, bizim olan hayatı kendi ellerimizde tutmaya devam etmeliyiz.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.