Sonsuz boşanma zorunlu

Haberleri —

Kapitalizm, herkesi eşitlik adı altında homojenleştirdi. Farklılıkları öldürecek kadar aynılaştırdı. Rönesans'tan başlayarak bilimsellik adı altında aynılaştırıldı ve sisteme aynı düzeyde hizmet eder hale getirilmeye çalışıldı. Kürt Halk Önderliği'nin tanımındaki eş olma ise farklılıkların eşitliği anlamındaki eşitliktir. Kadın ve erkeğin farklılıkları, özgünlükleri vardır. Kavram bunu kapsamaktadır. Birbirinin farklı özellikleri karşısında saygı duymak, birbirinin iradesini tanımaktır. Yoksa özgür eş yaşam, kadınla erkeğin eş olma durumu, birlikte nasıl yaşayacakları olarak anlaşılmamalıdır.

Kadın, toplumun zihninde çoğalma aracı olarak yer tutmuştur. Bu da kadının salt cinsellik objesi, üreme aracı olarak görülmesini getirmiştir. Kadın, toplumsal bir gerçekleşme, tarihsel bir gerçekleşmedir. Kadınla felsefi yaşamak, işte bunu anlamaktır. Kadın nedir, varlığı ne anlama geliyor, duyguları nelerdir konuları bilince çıkarılmalıdır. Sadece bir beden olarak değil, ruh olarak, özgür bir varlık olarak anlaşılmalıdır. Bir özgün kimlik olarak kadınlık kabul edilmelidir. Yaşam anlamına ulaşmak, kadın anlamına ulaşmakla mümkündür.
Egemen olanı özgür görmek yanlıştır. Erkeğin kendisini özgür, kadını ise kendisinin yardımına muhtaç pozisyonunda görmesi çok yanlıştır.
Aslında tam tersi bir durum söz konusudur. 24 saat köleleştirilen bir kadınla yaşayan, onunla aynı ruhu, havayı soluyan birey nasıl özgür olabilir ki? Anlam arayışı tabii ki kadında daha fazladır. Kadın ezilen olduğundan sürekli kendi konumunu sorgulamakta, yaşamı ele almakta, kendini bir kimlik olarak ortaya koymak istemindedir. Erkeğin yaklaşımı ise; sanki özgürlük sorunu yokmuş, varsa da kadınla ilintili sorunlarda ona yardım edecekmiş gibi algılanıyor. Bu iktidar ile de ilgilidir. İktidar sabit algılar oluşturuyor. Değişime ihtiyaç duymuyor.

Kadından şüphe duymak yanlış

Toplumun kadına bakışı, zihniyet kalıpları dışında değildir. Bir doğruyu kadın söyleyince hemen bir şüphe oluşuyor. Aslında erkeğin her sözü karşısında şüphe duyulmalıdır. Oysa kadının konuşmasını dinletmesi için tekrar etmesi gerekiyor, çığlık atması gerekiyor. Ama erkek söyleyince şüphe asla duyulmuyor. Kavrayışı ne düzeyde olursa olsun, biyolojik olarak erkek olması yetiyor. Biraz da tanrı sözü gibi yaklaşılıyor. Oysa tam tersine erkeğin etrafında örülen kültür, şüphe duyulacak olandır.
Erkekte iktidar alışkanlıkları vardır ve iktidar yalanla kurulur. Bundan dolayı erkek planlıdır. Onun toplum karşısındaki yaklaşımı faydacıdır. En iyi niyetli görünen erkeğin dahi dibini kazırsanız, iktidar olarak kendini konumlandırdığı görülür. "Erkek toplumda sesini çıkarmıyor, kadın savaşıyor" deniyor. İktidarını oturtan erkek niye kendisini yorsun ki? Sistem kendini kurumlaştırmış, uygulayıcılar belirlemiş. Böyle bir algı var. Toplumun gerçeğini ne olursa olsun koruyacak olan yine kadındır. Bundan dolayı da kadının sözü karşısında güvensiz yaklaşım ya da şüphe duymak yanlıştır ve iktidarın yarattığı bir şeydir. Kadının toplumuyla bağı, doğal toplumdan bugüne gelmektedir.

Doğru katılım büyük bir enerji açığa çıkarır

Komünalite kadın kişiliğinde daha belirgin olarak yaşanmaktadır. Kadın sözünün toplumda dinlenmemesi, erkeğin kurduğu iktidar anlayışıyla bağlantılıdır. Bundan dolayı da özgür eş yaşam konusu, karşılıklı birbirinin iradesini tanımakla başlıyor. Toplumun yönetilmesinde erkek daha belirgindir. Toplumu çabuk bırakabilen, dağıtabilen cinstir erkek. Kadın ailesini, çocuklarını  çabuk bırakamaz. Dışarısı erkeğe, ev kadına ait görülüyor. İçki içme, kumar oynama, toplumu dağıtmanın bu yanları da erkek üzerinde daha fazla ve hızlı sonuç alıyor. Bunu aşmak gerekiyor. Kadın ve erkek topluma doğru bir katılım gösterebilse, önemli ve büyük bir enerji ortaya çıkacaktır. Kadının yarattığı bin yılların birikimini almak, kadını dinlemek önemli. Kürt Halk Önderliği diyor, "kadın erkeği eğitmelidir". Her kadının toplumsallaşmayı yarattığından dolayı bir gücü vardır. Bundan dolayı erkeği de ahlaki bir toplum düzeyine çekme görevi vardır. Örneğin, toplumda bir çocuk doğduğu zaman, toplumun kadın üyeleri tarafından o çocuğa insanlık öğretilir. Sadece bebeklik sürecinde öğretilmez. Toplumda sevilmeyen, sorunları olan, başıboş erkekler için “evlenirse akıllanır, değişir” deniyor. Erkeğin kadınla terbiye edilmesi var burada. Elbette bu tarz evlilikler benimsenmemeli. Ama buna rağmen kadınla yaşamak insanlaşmak oluyor.

Aile kurumu demokratikleşmek zorunda
Erkeğin kaybedeceği tek şey iktidarıdır. Kazanacağı şey ise özgürlüktür; toplumun özgürlüğüdür. Verili ailede sorunlar, birbirinden rahatsızlık, geçimsizlik olması sistemin aileye el atmasına da kapı aralıyor. Bu ailede asla yaşanmaz. Evlilik de olsa erkek, kafesteki kaplan gibidir. Kim girerse, o kaplan tarafından  parçalanabilir. Kafesteki kaplan sürekli açtır, sürekli saldırır. Bugün her gün defalarca duyduğumuz saldırılar, tecavüzler de bunu kanıtlıyor. Sistemin tüm sorunları erkeğin üzerinden derinleştiriliyor ve erkek de bunun acısını kadından çıkarıyor. Kürt Halk Önderliği'nin dediği gibi, “kadın anlamlı bir yaşam yaratmak istiyorsa aileden, erkekten uzak durmalıdır.” Çünkü erkeğin varlığı kadının gölgede kalması, iradesinin açığa çıkamaması demektir.
Sorun sadece kaba şiddet değildir. Erkeğin varlığı dahi kadın üzerinde bir baskı oluşturmaktadır. Bu zihniyet değişmemiştir. Ailede, kadın ve erkek arasında demokratikleşme yaşanmalıdır. Birbirinin iradesini tanıma olmalıdır. Halihazırda bu aşılmamıştır. Oluşum itibariyle aile kurumunda, kadın ve erkek birlikte yaşamış, toplumu böyle oluşturmuşlar. Ama bugün böyle değildir. Değişmek ve demokratikleşmek zorundadır.
Bu sadece kadın için değil, erkek için de böyledir. Erkek nereye kadar açgözlü kaplan konumunda kalacaktır? Ya da bu kadın da kendini dişi bir kaplan gibi kendini örgütlemeyecek midir? Bugün sistemin yarattığı kadın tipi de dişi kaplanlaştırma değil midir? Bu da toplumu özgürlükten uzaklaştırmakta ve herkesi etkilemektedir. Erkek, kadın iradesini kabul edince iktidarı kaybedecek ama özgürlüğü kazanacaktır.

Sonsuz boşanma özgür yaşamı getirecektir

Kadın ve erkek hala bu düzeye ulaşmamıştır. Abdullah Öcalan'ın dile getirdiği sonsuz boşanma konusu da bu anlamda önemlidir. Kopuş teorisinin bir devamı olarak dile gelen bu konu, zihniyetlerin özgürleştirilmesi anlamında önemlidir. Beş bin yıllık zihniyetten kurtulmak-kopmak her iki cins için de zorunludur. Bu zihniyet kırılmazsa özgür yaşanamaz. Sistemler kendilerini demokratik, sosyalist olarak da adlandırsalar, kadını metalaştıran, güçsüz-küçük gören, köle gören, iradesini tanımayan erkekler var oldukça, zihniyetler özgürleştirilmedikçe, toplum asla özgürleştirilemeyecektir. Kendine eşit, özgür ya da başka bir şey dese de, bu mümkün değildir. Ailede, kişiliklerde iktidar kırılmadıkça özgürlük mümkün olmaz.
Özgür eş yaşam konusu, PAJK nezdinde yeni gündeme giren bir konudur. Bunu yeni toplum yaratma kuramı olarak ele almak gerekir. Sosyalizmi yaratmanın temeli olarak bilmek önemlidir. Öcalan'ın projeleri sadece özgürlük mücadelesi militanları için değil, tüm toplum içindir. Yeni bir toplum modeli olduğundan, özgür yaşamak isteyen herkes içindir. Bunu isteyen herkes özgür eş yaşam üzerine düşünmelidir. Yüzeysel yaklaşılmamalıdır. Özgürlük önce kişilikte aranmalıdır. Kişinin kendi gerçeğinde aranmalıdır. Her ne kadar sistem beş bin yıl kendini dayatmışsa da buradan başlayarak sistemin tüm iktidarı, tüm köleleştiren zihniyeti ve kurumları yıkılacaktır. Ve bu başarıldığı oranda, toplum özgür yaşama şansına yeniden kavuşacaktır.

EMİNE ERCİYES

paylaş

Haberler


   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.