Sosyalistler dine yaklaşımını değiştirmedikçe…

Forum Haberleri —

  • Türk egemenleri, her türlü yalanını ya yurtseverliği ya da İslam'ı istismar ederek örtmüştür, örtmektedir. O zaman devrimciler bu yalanı etkili propaganda ve ajitasyon ile boşa çıkarmak zorundadır.

CİHAN EREN

Sosyalistlerin, dünya görüşünü kitleselleştirememesi ve halkları örgütleyememesi, egemenlerin en gerici unsurlarının halk içinde zemin ve ortam bulmasına, kendilerini örgütleyerek iktidar olmasına kolaylık sağlamıştır. Bu gerçeklik en çok da Türkiye için geçerlidir. Türkiye sol ve sosyalist hareketini, mücadelesini eleştirmek çok uzun bir konudur. Aslında eleştiriden önce yapılması gereken özeleştiri olmalıdır. Çünkü devrimcilerin en büyük silahı özeleştiridir.

Türkiye sosyalist hareketi çok büyük bedeler ödemiştir. Büyük kahramanlık örnekleriyle dolu bir mücadele tarihine sahiptir. Sadece Mahir Çayan ve yoldaşları bile bu tarihi görmek ve anlamak için yeterlidir. Ancak 1980’den sonra verilen onca emeğe, bedelle rağmen istenilen düzeyde halklaşamadığı da ortadadır. Halklaşamamak, halkı ayağa kaldıramamak Türkiye sosyalist hareketinin az direnmesinden ötürü olmamıştır. Kitleleri devrim yapacak kadar olmasa da devlet ve egemenleri bin defa düşündürtecek güçte bilinçlendirip örgütlü kılamamanın nedenleri daha derinlerde yatmaktadır.

Halkı bilinçlendirmek, bir devrimci hareketin kendini halka anlatacak dil ve kavramlar bulmasıyla yakından bağlantılıdır. Türkiye aydın ve entelektüelleri de dahil sol geleneğinde, kendini halka anlatma dili henüz oluşmamış gibidir. Özellikle de Türk halkını sosyalist düşünce ve kültürle buluşturacak propaganda ve ajitasyon dilinde yetmezlikler vardır. Son birkaç yıldır başlayan arayışlar ve yaşanan bazı gelişmeler henüz istenen düzeyde sonuç vermiş olmasa da önemlidir.

Halkların anlayacağı dilden konuşmak, devrimci propaganda ve ajitasyonda olmazsa olmazdır. Halkın anlayacağı dil, bir halkın tarih ve kültürden beslenmiş duygu ve düşüncelerine dokunan, bu duygu ve düşünceleri günün sorunlarına çözüm olacak iradeye kavuşturan dildir. Bilindiği gibi Türkiye sosyalist hareketinde ‘halklaşmak’, üzerinde en çok konuşulan meselelerden biri olagelmiştir. Çok konuşulmuş fakat pratikte hedeflenen sonuçlara henüz ulaşılamamıştır.

Türkiye sosyalist hareketinin halklar tarafından hedeflendiği kadar anlaşılamaması, benimsenmemesinde en önemli faktörlerden birinin de dine yanlış ve eksik yaklaşımı olduğu artık daha iyi anlaşılmış bulunuyor. Türk İslam sentezinin Türk halkını bu kadar etkilemesinde sol ve sosyalistlerin dini ve yurtseverliği yanlış ve eksik ele almasının çok büyük rolü vardır. Sosyalistlerin, halkın dini değerlerine bakışı, dine yaklaşımı, devrimci hareketlerin halklara ‘yabancı’ kalmasına yol açtığını belirtmek abartı değildir. Bilindiği gibi PKK dışında Ortadoğulu sosyalist hareketlerin genelinde dine yaklaşım hep bir sorun ola gelmiştir. Türkiye sosyalist hareketindeyse bu iki kat daha sorunlu bir alan oldu demek mümkündür.

Türkiye sosyalist hareketinin Dr. Hikmet Kıvılcımlı ve Önder Abdullah Öcalan’ın değerlendirmelerine, PKK mücadelesinde doğruluğu ispatlanmış pratik politikaya rağmen, toplum-tarih-din ve gündelik yaşam din ilişkisini bilimsel ve sosyolojik anlamıyla gündemine yeterince almaması düşündürücüdür. Devrimcilerin doğruluğu ispatlanmış sol bir düşünceyi esas almaması eleştirilmesi gereken bir konudur. Türkiye sosyalist hareketi Dr. Kıvılcımlı’nın fikirlerini geliştirerek uygulasaydı, PKK pratiğinden erken ve daha derin sonuçlar çıkarsaydı, halklaşmak anlamında kesin farklı bir noktada olurdu demek mümkündür. Böylece Erdoğan ve AKP adlı vurguncular, yalancılar ülke değerlerini din istismarıyla bu kadar rahat çarçur etmez, ne Kürtşat’lar ne de Kürşat’tan binlerce kat büyük vurgunlar yapan hırsızlar ve tecavüzcüler, İslam kaftanı giyerek kendini halklara bu kadar kolay Müslüman diye sunamazdı.

Dine, dar, sekter, sosyolojik ve tarihsel gerçeklikten uzak yaklaşım, sadece Türkiye sosyalist hareketinde, aydınlarında yaşanmıyor. Fakat teorik olarak Dr. Kıvılcımlı, Önder Öcalan ve pratikte de PKK örneği olduğu halde bu tecrübelerden yeterince faydalanmamak, Türkiye sosyalist hareketini diğer Ortadoğulu hareketlerden daha çok eleştiriyi hak eder noktada tutmaktadır.

Bir ülkede vurguncular, hırsızlar ve yalancılar toplumu yönetmeye başlamış ise orada ilk özeleştiri yapması ve eleştirilmesi gerekenler sol ve sosyalistlerdir. Çünkü sol ve sosyalistler tarihsel görevlerine sahip çıkmadıkları için bu sonuç ortaya çıkmıştır. Bu eksiklik, iktidarın en ilkesizi, en pragmatiği ve en yalancısı olan dinci milliyetçilere iktidar yolu açmıştır. Türkiye'de AKP’nin iktidara gelmesi de böyle olmuştur.

Siyaset meşruluk yaratma, meşruluğu kullanarak yönetme işidir de. AKP adlı aldatan, kandıran, pespaye güruh, dini kullanarak meşruluk yarattı. Son altı yıldır milliyetçiliği öne çıkarmış da olsa, din istismarı halende önemli bir meşruluk aracıdır.

Din gibi yurtseverlik alanı da Türkiye solunun ve sosyalistlerinin boş bırakmasından kaynaklı en rahat kullanılan ve istismar edilen değer olmuştur. Dincilik, Türk halkının bin yılık kimlik değerlerini ve maneviyatını, milliyetçilikse Türk halk yurtseverliğini istismar ederek var olmuştur. Olmaya da devam etmektedir.

Giderek daha iyi anlaşıldığı gibi AKP-MHP iktidarı için, milliyetçilik ve dincilik en kazançlı argüman olmayı sürdürüyor. Solun bu alanları boş bırakmış olması, AKP-MHP’nin işini kolaylaştırıyor; Türkiye'de milliyetçiliğin ve dinciliğin en yalancı ve ikiyüzlü biçimiyle başta Türk halkı olmak üzere halkları yönlendire bilme ortamı da oluşturabiliyor; AKP’nin münafıklığını dindarlık diye sunmasına, MHP’nin ‘kamyoncu kültürü’ propagandasıyla Türklerden bir kesime yurtsever görünmesine de fırsat sunuyor.

Günümüz devrimcileri emekçilerin, emeklerinin maddi karşılığını alamamasını bir kere sorun görüyorsa, emekçinin yalana doğru deme noktasına düşürülmesini, iki kere sorun görebilmelidir. Türk egemenleri, her türlü yalanını ya yurtseverliği ya da İslam'ı istismar ederek örtmüştür, örtmektedir. O zaman devrimciler bu yalanı etkili propaganda ve ajitasyon ile boşa çıkarmak zorundadır.

Egemenlerin halkları kandıran dilini boşa çıkarmayan söylemler tam olarak devrimci propaganda ve ajitasyon olamaz.

Türkiye sosyalistlerinin yurtseverlik ve din konusunda yaşanan yöntemsizlikleri, yanlış ve eksik yaklaşımları, Türklerde azımsanmayacak bir kesimin kafiri İslam, haini yurtsever görmesini kolaylaştırmıştır.

Sol ve sosyalistlerin bu iki alandaki eksikliklerini gidermesi, yanlışlarını düzeltmesi halinde halklara devrimci bilinci daha kolay taşıyacakları kesindir.  

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.