Soykırımı görmek, engelleyenleri reddetmek!

Rojbin EKİN yazdı —

  • Almanya, Şengal’de yaşananları bir soykırım olarak tanımlarken bile Şengal’de açığa çıkan hakikati parçalamayı, yok saymayı tercih etti. Soykırım sürecinde Şengal halkının feryadına koşan, onları savunmayı esas alan gerillaları, YPG-YPJ savaşçılarını bu hakikatin bir parçası olarak görmediğini ve görmeyeceğini bir kez daha deklare etmiş oldu.

Kürtler, Efrîn’de Türk devleti ve ona bağlı çeteler eliyle gerçekleşen çok boyutlu soykırımın beşinci yıldönümünü karşılarken Almanya Federal Meclisi, DAİŞ’in Şengal’de gerçekleştirdiği katliamı ve işlediği suçları “soykırım” olarak tanıdı.

Kuşkusuz bu önemli bir karar ve gelişme. Böylelikle Almanya -kendi ifadesiyle ‘en büyük Êzîdî diasporasının olduğu ülke olarak’- soykırımdan geçen Êzîdî Kürt toplumunu belki daha iyi anlamaya, taleplerini dinlemeye çalışır. Soykırım faili DAİŞ çetelerini ve onları finanse eden, destekleyen güçleri yargılamayı, hesap sormayı da gündemine alır. Hala Şengal’i NATO menşeili silahlarla bombalayan Türkiye’nin de payına düşenleri -politik, ekonomik ve askeri çıkarlarını bir kenara bırakarak- verir. Belki!.. Soykırımı tanımasıyla böyle bir yükümlülük altına da giriyor sonuçta.

Hakikati parçalayarak soykırımı ‘tanımak’

Ancak Almanya, Şengal’de yaşananları bir soykırım olarak tanımlarken bile Şengal’de açığa çıkan hakikati parçalamayı, yok saymayı tercih etti. Soykırım sürecinde Şengal halkının feryadına koşan, onları savunmayı esas alan gerillaları, YPG-YPJ savaşçılarını bu hakikatin bir parçası olarak görmediğini ve görmeyeceğini bir kez daha deklare etmiş oldu.

Oysa gerçeğin çıkarlara kurban edildiği bu acımasız dünyada, gerçeğin peşinde koşanlar hâlâ büyük bedeller ödüyor ve Şengal’i savunmaya devam ediyor. Êzîdî toplumunun yaralarını sarmaya, başka katliamlardan korunmaları için nasıl örgütlenmeleri gerektiğinin yol ve yöntemlerini göstermeye çalışıyor. Yine, Ortadoğu’da Êzîdî toplumunun tek kutsal yerleşkesi olarak kalan Şengal’in yeniden inşası için mücadele ediyor.

Yüzlerce Êzîdî kadın Almanya’a götürüldü

Almanya’nın Êzîdî toplumuna dair 20 Ocak günü aldığı kararın önemi konuşulmaya devam edilirken, Alman devletinin bugüne kadar yaptıklarının da sorgulanması gerektiğini düşünüyorum.

Almanya 2015 yılından bu yana Êzîdî toplumu üzerine daha fazla çalışıyor. Direkt Almanya’nın desteklediği bir takım sivil toplum kuruluşları, yine Êzîdî toplumundan bireyler aracılığıyla Êzîdîleri ve DAİŞ’ten kurtarılan Êzîdî kadınları Almanya’ya taşıyorlar. Özellikle kadınların yaşadığı travmaları iyileştirme, psikolojik destek sunma amaçlı oluşturulan organizasyonlar yoluyla -gerçek sayının ne kadar olduğu ifade edilmezse de- en az 1100 kadın Almanya’ya götürüldü. Alman devletinin maddi ve yasal olarak destek sunduğu Êzîdî toplumundan bazı bireyler, ‘kolektif kimliğimiz yok olacak’ derken, “Ortadoğu dışında yeni bir toplum oluşturma konusunu tartışmaya başlamamız lazım” ifadeleriyle geri kalan Êzîdîler için toplu bir göç planına yoğunlaşılması gerektiğini tavsiye ediyor. Bu ifade edilmekten de beis duyulmuyor. Yani Êzîdîlerin Şengal, Ortadoğu dışında başka ülkelere götürülmesi çözüm seçenekleri arasında radikal bir çözüm olarak konuluyor.

Êzîdîleri savunmak mı, eritmek mi?

Neden Şengal’in daha fazla nasıl savunulacağı, Ezda inancının Şengal sınırları içerisinde nasıl korunacağı konuşulup gündemleşmiyor da, çözüm olarak Êzîdî toplumunun Şengal’den uzak başka diyarlara götürülmesi çözüm olarak sunuluyor? Belli ki Ezdalığı Kürt kimliğinden ayrıştırma, Êzîdî toplumunu toplumsal, kültürel ve inançsal değerlerinden izole etme ve başkalaşıma uğratma, eritme amaçlanıyor. 

Nerede o kadınlar?

Yine merak ediyorum, DAİŞ’ten kurtarılan Êzîdî kadınlara Almanya’da nasıl bir yaşam olanağı sağlanıyor? Gerçekten ruhsal olarak iyileşebilmeleri için hangi yol ve yöntemler deneniyor? Nerede o kadınlar? İnanç ve kültürel kimlikleriyle korunuyorlar mı, yoksa entegre mi ediliyorlar? Neden kendi anayurtlarından, inanç merkezlerinden bir kıta uzakta çözümler aranıyor sorunlarına? Hem de Şengal tüm saldırılara rağmen hala varlığını koruyorken…

Göç ve mültecilik, DAİŞ’in yaşattığı travmalara eklenince, o kadınlar ve toplum nasıl iyileşebilir?

YJŞ ve YBŞ’nin meşruluğu tanınmalı

Kısacası, Almanya gerçekten samimiyse ve Êzîdî Kürt toplumunun sorunlarına yoğunlaşan herkes, bugünden itibaren Şengal’in Irak sınırları içerisinde özerk bir yapıya kavuşturulmasını gündemine almalı. Êzîdî halkının öz savunma gücü olan YJŞ ve YBŞ’nin meşruluğu savunulmalı. 

Türk devletinden koruyun

Êzîdî toplumu ve kadınların yaşadıklarına çözümler aranıyorsa, demokratik, eşit ve özgür bir yaşam inşa etmek arzulanıyorsa o zaman başka güçlerin sunduğu çözümlere değil, Şengal Özerk Yönetimi ve Şengal Kadın Meclisi’nin sunduğu çözümlere odaklanmak, bu proje ve çözümlere destek sunmak gerekir. Şengal’in en çok da Türk devletinin işgal saldırılarından nasıl korunacağı gündeme alınmalı.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.