Sen de katıl!..

Rojbin EKİN yazdı —

  • “Jîna devrimine tüm kalbimle inanıyorum, zaferi çok yakın görüyorum. Düşünsel olarak özgür hissediyorum…Bu düşünceyi hangi düşman benden alabilir?

“Bu dünya artık çok kirli, yok oluşun eşiğine geldi” diyenlerin sayısı artıyor gün geçtikçe. Sınırsız sömürüye açılan artık sadece yeryüzü ve ona ait kaynaklar değil, gökyüzüne ulaştı sömürü. Dünyayı parselleyenler, gökyüzüne de göz dikti. Erkek egemen hegemonik düzen için savaş ve daha çok çatışmanın nedenleri ve gerekçeleri de gittikçe çoğalıyor. Dünyaya komşu gezegenler, insan eliyle, yaratımıyla dünyadan taşan kötülüklerden kendisini korumaya çalışıyor. ‘Afet’ ya da ‘felaket’ olarak yansıyanlar bu bozulmanın sonucu. Ana kaynağımız güneşin artık bizi kavurduğu, artan sıcaklığın dünyayı her gün biraz daha çölleştirdiği, su kaynaklarının gittikçe azaldığı serzenişleri bitmiyor. Kutuplardan kopan ada büyüklüğündeki buz kütleleri gelip dayandı kimi ülkelerin kıyılarına. Daha bunlar ne ki? Bu yeryüzüne yapılanlara karşı evrenin gazabına uğruyoruz hep birlikte. Ekonomik, ekolojik ve toplumsal bir kıyımdır süregiden.  

Ölümcül denge

Sömüren ve sömürülen arasında kurulan denge ve ilişki, sömürenin egemenlik alanlarını genişletti, iradesi alınmış biat eden köle sayısını arttırdı. Günümüz insanının egemen erkek sistemi içerisindeki durumu, soğuk su dolu tencereye atılmış, ısıdaki yavaş değişime uyum sağlayarak diri diri haşlanan kurbağa misali. Erkek-iktidarın zararlı davranışları, sürdürdüğü savaşlar, çevresel felaket ve yıkımlar, tüm saplantıları ve nihayetinde ahlaki çöküntü gittikçe normalleşiyor. Bu sistem kabulünün olağanlaşmasına çalışan araçlar o kadar çok ki! Günlük olarak devam eden bir zihinsel bombardıman var. Medya ve iletişim araçlarının çoğu bu amaca hizmet için kullanılıyor. Hasılı kelam, direnenlerin sayısı çoğalmadıkça kurulan bu yaman ilişki ve dengeyi de değiştirmek zor görünüyor.

Bundan ötesi dünyanın ölümü

Şimdi tüm insanlığa, dünyaya ve evrene de sıçrayan bu kötülüğün kaynağını çözmek, anlamak ve açığa çıkarmak durumundayız. Bununla mücadele etmek ve değiştirmek zorunluluk. Küresel krizler çağındayız. İnsanlık bir bütünen aynı uygulamalarla sınanıyor ve kurban ediliyor. O yüzden sadece kapımızın eşiğine dayanan sorunlarla değil, daha geniş bir ölçekten bakarak -cinsleri, ırkları, sınıfları, coğrafyaları, kültürleri, inançları ötekileştirmeden- kapsayıcı olmayı ve bakmayı öğrenmeliyiz. Antropolog ve feminist düşünür Margret Mead’ın dediği gibi: “Ailenizi, kabilenizi, ulusunuzu kurtaramazsınız artık, olsa olsa bütün dünyayı kurtarabilirsiniz ancak.” Daha fazla bencilleşmemeliyiz. Çünkü bundan da ötesi, artık hepimizin, dünyanın ölümü.

Kötülüğün kaynağı erkeklik

Dolayısıyla neye ve kime karşı mücadele etmemiz gerektiğini doğru bilmemiz lazım. Daha iyi ve özgür bir dünya, yaşam arayışıyla yola çıkan kadınların tarihten günümüze değin dikkat çektiği, kötülüğün kaynağı olarak ortaya koyduğu tek bir gerçek var; o da erkeklik. Günümüzde iktidar, güç karşıtı olan, sömürünün her biçimine karşı olan herkes artık bu tanım ve gerçekte birleşiyor. Çünkü erkeklik olgusundan türeyen, iktidar-devlet ve devleti ayakta tutan, milliyetçilik, dincilik ve cinsiyetçiliğin yol açtığı yıkımlardan, zararlardan herkes etkileniyor. Dolayısıyla hayatta kalma stratejilerimizi belirlerken ya da ne yapmamız gerektiğini düşünürken, odak noktası bulmak çok önemli. Geleceği nasıl bir tanımın içine koyuyoruz, nedir özgürlük? Yıkmadan, yakmadan, yok etmeden, her gün bir adım daha güzeli, iyiyi, doğruyu inşa ederken en zayıf halkadan güçlü halkaya nasıl dönüşülür? Bu sorulara her birimizin vereceği cevaplar çok önemli. Nerede durduğumuz da…

Mücadele dinamiği kadınlar

Kadınların birbirine uzattığı ele tutunmak, dünyanın gidişatından kaygı duyan herkesin kadınların erkek egemen faşist düzene karşı başlattığı mücadeleye bir halka olarak eklenmesi lazım. Çünkü bu yüzyılın en önemli mücadele dinamiği kadınlar. Kadın özgürlük mücadele cephesini genişleterek, insanlığın yaşadığı tüm sorunlara çözümler üretilebilir. Bu konuda kadınlar daha inançlı, kararlı ve cesur duruyor. Kurdistan Kadınlar Topluluğu (KJK) kadınların bu gücünü bir arada tutmak ve örgütlemek için mücadele ediyor. Kadın dayanışmasının küresel düzeye ulaşmasını ve en nihayetinde dünya kadın konfederalizmini hedefliyor. Bunun için göstermiş olduğu çaba kadınların ilgisini çekiyor. Savunduğu özgür yaşam düşüncesi ve felsefesi tüm dünya kadınları için ilham kaynağı oluyor.

Özgürlüğün ana kaynağı köklerimiz

Kurdistan Kadınlar Topluluğu, 3-15 Ağustos arası tarihi dünyanın birçok yerine yayılan, kadın-doğa kırımını hedefleyen DAİŞ ve Taliban zihniyetine karşı mücadele, Afgan ve Êzîdî kadınlarla dayanışma süreci olarak ilan etti. DAİŞ ve Taliban’ı kullanışlı aparatları haline getiren uluslararası kapitalist güçlerin ‘özgürlük ve demokrasi’ vaatlerinin çıkara dayalı sahte söylemler olduğunu en çok da çatışma ve savaşların ortasında kalan, her türlü zulme uğrayan halklar ve kadınlar bilir. Dolayısıyla özgür yaşamın ana kaynağı yerelliğimiz, köklerimiz ve mücadelemiz. Bundan yola çıkarak, kadınların biriktirdiği mücadele değerlerini sahiplenmek, daha çok örgütlenmek ve savaşmamız gerekiyor. Mücadele ve direnişe çağrı bu yüzden önemli. Dünyanın birçok ülkesinden bu çağrıya ses verenlerin sayısı da gün geçtikçe artıyor. Ama değiştirmek ve başarmak için daha çok katılıma ihtiyaç var, daha çok çoğalmaya…

Geçenlerde denk geldiğim Sinêli bir kadın direnişçinin başarıya inanç, kararlılık ve iddia taşıyan şu sözleriyle bitireyim: “Jîna devrimine tüm kalbimle inanıyorum, zaferi çok yakın görüyorum. Düşünsel olarak özgür hissediyorum…Bu düşünceyi hangi düşman benden alabilir? Ataerkil zihniyeti gömmek için bundan daha iyi bir zaman olabilir mi?” 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.