Özgür yaşamın umudu olmak

Rojbin EKİN yazdı —

  • 150 Feîlî, Êzîdî, Kakayî, Mesihi kadın ortak yaşadıklarına ve kaybettiklerine birlikte ağladı. Pes etmenin, acının karşısında diz çökmenin değil, unutmamanın ve hesap sormanın bir ritüelidir aynı zamanda ağıt.

Bir ağıt çok şey söyler. Sözden daha ağırdır bıraktığı iz. Hele acılı bir kadının dilinden dökülüyorsa, dayanmak güç ister.

Soykırım tanığı Dayê Şemê de Êzîdîxan’ın son dokuz yılını bir ağıda sığdırmış. İhanet ve soykırım kıskacında bedel ödeyen bir halkın, inancın ve kadınların aklından ve yüreğinden geçenlere tercüman olmuş sözlerle yakıyor ağdı. Hiç bitmeyen bir yasın dile gelişi ağır bir duygusal atmosfer bırakıyor salona. Coğrafyasını bir harita gibi yüzünde taşıyan kadınların tenini bu sefer gözyaşları incitiyor… Herkes ağlar, en güçlü durmayı başaranlar da. 150 Feîlî, Êzîdî, Kakayî, Mesihi kadın ortak yaşadıklarına ve kaybettiklerine birlikte ağladı. Pes etmenin, acının karşısında diz çökmenin değil, unutmamanın ve hesap sormanın bir ritüelidir aynı zamanda ağıt. Bu yüzden seçtiler ağıtla başlamayı. Hüzün ve gözyaşı ile birlikte öfke de, soykırıma karşı ortak örgütlenme kararlılığı da hakimdi salona.

Yer Süleymaniye. Bu kentin kalbine, tarihine ve kadın gerçeğine dokunan Nagihan geçti bu kentten. Alınteri ve emeği var. Bu kentin kadınları şahsında tüm dünya kadınlarına emanet ettiği mücadele mirası var. Erkek faşizmi karşısında ‘birleşin, örgütlenin, mücadelenizi yükseltin’ sözü yankılanıyor hala bu kentten. Nagihan’ı 11 kurşunla korkakça Süleymaniye’de katledenlerin, hala soykırım saldırıları devam ediyor. Son yıllarda adını en çok da terörist saldırılarla duyduğumuz Süleymaniye’den bir kez daha seslendi kadınlar. Her konuşmadan sonra "Jin Jiyan Azadî" sloganı alkış ve zılgıtlarla birlikte söylenen son söz…

Kadim bir coğrafya Kurdistan. Ortak yaşamın, inançların ve halkların kardeşçe yaşadığı bu coğrafyaya kadınların ülkesi demek belki de en doğrusu. Çünkü her anlamda yaşamı doğuran kadın. Kökleri hala bu hakikatten besleniyor. Bu yüzden gericilik, çirkinlik hükmedemiyor. Savaş ve çatışmanın hiç eksik olmaması da ondan. Bu coğrafyanın çok renkliliği, kültürel ve inançsal farklılıkları, ayrışmanın, çatışmanın ve bölünmenin değil, ortak yaşamı daha da pekiştirmenin, güçlendirmenin zemini oldu. Hoşgörü, barış ve kardeşlik kültürü de bu kökler üzerinden gelişti. Hegemonik ve yerel gerici güçler, bu zenginliği suistimal ederek süreklileşen bir savaşın nedeni haline getirmeye çalıştı. Bu politikalar günümüzde de devam ediyor. Ama buna karşı bu coğrafyanın kadınları ve halkları daima karşı bir direniş içerisinde oldu. Gerçekleşen bu konferansta da kadınlar, farklılıklarımız ötekileşmenin, ayrışmanın gerekçesi veya nedeni değil, zenginliğimizdir tavrını bir kez daha ortaya koydu. 

Böyle bir coğrafyada en ağır yük hep kadınlarındı, en ağır bedelleri de onlar ödedi. Ama hala Kurdistan diye bir ülkeden ve Kürtlük diye bir kimlikten söz edebiliyorsak, bunu yaşatanın Kürt kadınların diline, kültürüne, inancına ve kimliğine olan bağlılığı. Toplumsal hafızayı canlı tutan, onların soylu direnişi. Bu yüzden hiçbir Ferman ve Enfal yok edemedi kadın gerçeğinde bedenleşen Kürt halkını.

Kürt kadınları günlerdir soykırım gerçeğine karşı özellikle Rojava ve Başur’da çeşitli etkinlikler içerisinde.

Soykırıma karşı Ortadoğu ve dünya kadınlarıyla ortak bir cephe oluşturmak için tartışma platformları, konferanslar düzenliyorlar. Soykırıma karşı bilinç kadar örgütlülüğün de gücüne inanan Kurdistanlı kadınlar, soykırım gerçeğiyle her alanda mücadele etmekte kararlı. 12 Ağustos günü Süleymaniye’de de bu amaçla bir konferans gerçekleştirildi. Konferansı Êzîdî Kadın Özgürlük Hareketi (TAJÊ) organize etti. Geleceğe dair en büyük umut onların taşıdığı özgürlük inancı, özgürce varolma bilinci ve kararlılığı. TAJÊ ve Şengal Kadın Savunma Birlikleri’nin (YJŞ) son dokuz yıl içerisinde örgütlenme anlamında sağladıkları gelişmeler, dünya genelinde erkek-devlet faşizmine karşı mücadele eden tüm kadınların dikkatini çekiyor. Soykırımın yaralarını her alanda örgütlenmeyi seçerek sarmaları, mücadelelerini izleyen herkes için büyük bir ilham, güç ve kararlılık örneği oluyor. Taliban’a karşı mücadele eden Afgan kızkardeşlerinin yanında olduklarını ve mücadelelerini her koşul altında destekleyeceklerini ifade ettiler.

Konferans’ın ana gündemi DAİŞ’in Şengal’e yönelik soykırım saldırısı olsa da, 100 yıldır Türk, Arap ve Fars ulus devletleri arasında dört parçaya bölünen bir ülke, halk ve kadınların kaderi, dünü, bugünü ve geleceği konuşuldu. ‘Kadınların Ortak Mücadelesi Soykırımı Sonlandırmanın Garantisidir’ adıyla düzenlenen konferans önemli kararlar da aldı. Soykırım saldırılarına karşı Kürt siyasi güçlerine, partilere, Kurdistan coğrafyasında yaşayan tüm halklara, kadınlara birlik çağrısıyla birlikte, Ferman’ı bir soykırım olarak tanıyan 13 ülkenin de aldıkları kararın gereğini yerine getirmeleri, soykırım suçu işleyenlerin uluslararası bir mahkemede yargılanıp cezalandırılması talep edildi.

Kendi topraklarında ve inanç merkezlerinde özgürce yaşamak istiyorlar. Şengal Özerk Yönetimi’nin uluslararası alanda tanınmasını ve Şengal’in özerk bir statüde yeniden inşa edilmesi kararlılığını koruyorlar. Şengal’in mevcut örgütlülüğüne karşı Irak ve Başur Kurdistan yönetiminin yapmış olduğu 9 Ekim anlaşmasını hiçbir şekilde kabul etmediklerini ve etmeyeceklerini bu konferans aracılığıyla bir kez daha büyük bir kararlılıkla ortaya koydular. Irak ve Başur Kurdistan yönetiminin Şengal’e yönelik oluşturduğu tasfiye planının sahadaki sürdürücüsü Türk devleti. TAJÊ aynı zamanda uluslararası toplum ve güçlerin Türk devletinin soykırımın bir devamı olan saldırılarına karşı tutum almasını istedi. Kürt kadınların adına devrimler diyebileceğimiz değişimleri, en önemlisi de bilinç ve örgütlenme anlamında yakaladıkları düzey, özgür yaşamın gerçekten de garantisi. Özgür yaşamın umudu olmayı sürdürüyorlar.

 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.