‘Söz ola kese savaşı’

Hayvan dünyasının doğallığına saygısızlık saymadan söylersek; Yılan dili, en tehlikeli ve en öldürücü dildir. Bu yüzden en öldürücü hançer, yılan dili biçiminde çatallı ve eğridir. Ama dil öyle bir organdır ki, tatlı kullanırsan (bu cümlede hakarete uğrayan) O yılanı deliğinden çıkarır.
Evet. Hırs, kin, gurur ve kibire bürünmüş bir Cumhurbaşkanı ve avanesi, Kürt hareketine zehirli bir dille saldırmaya devam ediyor.
Cumhurbaşkanı olarak konumu gereği birleştirici ve çözümleyici bir dil kullanması gerekirken ayrıştırıcı ve düşmanlaştırıcı bir dil kullanıyor. Bunu yaparken bir yandan tabanını ‘tehdit altındayız’ diyerek manipüle ediyor, diğer yandan saldırgan bir üslüpla ‘sarsılmaz muktedir’ pozları takınıyor. Tüm AKP sözcüleri ve kalemşorları da bu algı operasyonuna katılmaktan geri durmuyor.
***
TC’nin Kürt sorununu ortadan kaldırmak adına Kürtleri ortadan kaldırmaya yönelen 80 yıllık imha ve inkar politikasının iflas etmesinin ardından, son yıllarda AKP eliyle yürütülen oyalama politikası da nefesini tüketti. Yine inkara ve imhaya yöneldi.
Bir taraftan çözümden bahsedip öte taraftan savaş dilinin ve fiilinin sürdürülmesi medyada da devam ediyor. Hükümete yakın gazete ve televizyonlar haberlerinde HDP’ye yönelik suçlayıcı bir dille haberler yaparken, bir kamu kuruluşu olan ve yasası gereği tarafsız yayıncılık yapması gereken TRT ise HDP’yi yok sayan tavrını sürdürüyor. TRT, yayın politikasında HDP sözcülerini görmezden geliyor ama HDP’ye yönelik protestoları haber bültenlerinde ayrıntılarıyla yayınlıyor.
Gerçekler, birtakım yaftalarla ve manipülasyonlarla, medyanın bütün türevleri kullanılarak yok edilmeye çalışılıyor. Halk da bütün bunları gerçek sanıp bu oyuna geliyor. Oysa Türk halkının Kürt halkının ezilmesinden hiçbir çıkarı yoktur. Aksine bu durum devam ettikçe, onun ekonomik ve demokratik hakları da baskı altında tutulmaya devam edilmektedir.
Irkçılığın sıradan ve olağan karşılandığı ve aynı zamanda meşrulaştırıldığı bir toplumda bireyin tek başına bu illetin üstesinden gelmesi düşünülemez. Bırakınız üstesinden gelmesini, medyanın ırkçılığı yayan yayın politikası, devlet kurumlarının halkın duygu ve inançlarını istismar etmesinde sınır tanımayışı kişinin kendisini bu memleketin tek sahibi gibi görüp diğerlerine kapı gösteren, ağzına geleni söyleyerek kin ve nefret saçan bir toplum haline getirdi.
Sadece bir tarafın acılarına ve üzüntülerine odaklandı bu medya. Böyle bir odaklanma da haliyle tarafları “caniler” ve “kurbanlar” şeklinde ayırır ve çözümün canileri cezalandırmaktan geçtiğini ima eder. Bunun yerine, tüm tarafların acılarının, korkularının ve üzüntülerinin eşit derecede haber değeri taşıdığı bir yaklaşımı, tüm tarafların gerçeklerini açığa vuran, haberde doğruya odaklı bir duruşu ve barış dilini kullanmayı benimseyemedi.
***
Eğri kullanırsan, dil belâsından kurtulamazsın. “Dilin kemiği yoktur, ama kemiği bile kırar”. El yarası iyileşir, dil yarası iyileşmez...miş. Söz sultanı Yunus Emre ne güzel söylemiş: “Söz ola kese savaşı / Söz ola kestire başı / Söz ola ağulu aşı / Bal ile yağ ede bir söz.”
