Tarihe yaklaşım gerçeğe yaklaşımdır

Forum Haberleri —

tarih/zaman/foto:freepik

tarih/zaman/foto:freepik

  • Tarih yalnızca geçmişin kaydı değil, aynı zamanda geleceği inşa etme mücadelesidir. Onu doğru okumak, hakikati ortaya çıkarmak ve adaleti sağlamak için vazgeçilmez bir adımdır.

ŞEMSETTİN ÖZER

Tarih, zaman ve mekânda olan ya da oluşan her şeydir. Böylece, zaman içinde vuku bulan her olay, tarihin bir parçasıdır. Tarih, bilinçli insanların eylemidir; aynı zamanda bilinmeyenlerin bilinir kılınmasıyla bir ilerleme ve dönüşüm sürecidir. Bu bağlamda, tarihsel ilerlemeden kasıt, insanın bilgi birikiminin zaman ve mekân içinde olgunlaşarak artmasıdır. Dolayısıyla, insan eylemlerinin meydana getirdiği tarihsel varlık alanında da bir ilerlemeden söz edebiliriz. Bu ilerlemeyi anlamak için sosyolojik gerçekliği diyalektik felsefe kavramlarıyla değerlendirmek ve olgular arasında bağ kurmak gerekir.

Tarih ve sosyoloji arasındaki ilişki, ilerleme kavramı etrafında şekillenir. Tarih, bir yönüyle niteliksel bir içeriğe sahipken, diğer yönüyle biçimsel bir yapı taşır. Niteliksel olarak ilerleme, farklı tarihsel dönemlerde nesnel ve öznel olguların hem dikey hem yatay ilişkilerle şekillendiği diyalektik bir süreçtir. Bu süreç, kaçınılmaz bir gelişim yasasıdır ve kimse bu yasanın dışında kalamaz.

Günümüzde bu tür sorunları tartışan iki temel düşünce yöntemi vardır:

1. Bilimsel ve felsefi ilerlemeyi temel alan sosyolojik düşünme yöntemi- ki bu, bilimsel gerçekliğe dayanır.

2. Aristo mantığına dayanan statik ve düz çizgisel yaklaşım- bu ise daha dogmatik ve refleksif bir bakış açısıdır.

Oysa tarih, ne salt refleksif bir yaklaşımı kabul eder ne de statik bir yapıya sahiptir. Tarih, ancak özgür düşünebilen insanların eylemiyle var olur ve ilerler. Bu anlamda tarih, sadece geçmişte yaşanmış olaylar bütünü değildir; Antonio Gramsci’nin dediği gibi, “Geleceğin tarihini de yaratabiliriz.”

Önder Öcalan, tarihe felsefi, politik ve sosyolojik bir perspektifle yaklaşarak olayları kavramsal çerçevede değerlendirir ve şöyle der: “Tarih günümüzde gizlidir ve biz de tarihin başlangıcından beri gizliyiz.”

Ayrıca, “Tarihi sosyolojikleştirmek ve sosyolojiyi tarihselleştirmek gerekir” diyerek tarih ile toplumsal gerçeklik arasındaki diyalektiğe vurgu yapar.

Tarihçi E.H. Carr ise şöyle söyler: “Tarihin ilerleyişini kötümser ve karamsar yorumlayan meslektaşlarıma inanmayın; muhtemelen onların emekliliği yaklaşmıştır ve her şeyi olumsuz görmeye başlamışlardır.”

Marx, tarihi “barut ve kanla yazılmış” olarak tanımlarken, Hegel onu bir “mezbaha”ya benzetir. Bu bağlamda, tarihi iyi okumak ve felsefi bir sorgulamayla ele almak, geleceğimizi aydınlatacak bir anahtardır. Tarih, olgular, belgeler ve bilgiler ışığında şekillenen insan faaliyetlerinin toplamıdır.

Ancak sömürgeciler, bir toplumu yok ederken arkalarında hiçbir iz bırakmamaya çalışır. Örneğin, Hitler Yahudilere soykırım uyguladı, ancak bu katliama dair belgelerin yok edilmesine izin verdi. Benzer şekilde, Türkiye Cumhuriyeti’nin Kürtlere yönelik soykırım politikalarında da aynı yöntem izlenmiştir:

- Şeyh Said ve Seyit Rıza’nın mezarları bilinmiyor.

- Dersim ve Zilan katliamlarına dair hiçbir mezar yoktur ya da yok edilmiştir. Gerillaların mezarlarını da bu belleğin silinmesi için imha ettiler.

- Kürdistan’daki tarihî yerler barajlar altında bırakıldı ya da tahrip edildi.

Böylece Kürt toplumu, belleksiz bırakılmak istenmiştir. Hiçbir devletin okul kitaplarında Kürt tarihçiler, filozoflar veya önderler doğru bir şekilde yer almaz; geçseler bile aşağılama ve hakaret içeren bir üslupla anılırlar.

Sonuç olarak, tarih yalnızca geçmişin kaydı değil, aynı zamanda geleceği inşa etme mücadelesidir. Onu doğru okumak, hakikati ortaya çıkarmak ve adaleti sağlamak için vazgeçilmez bir adımdır.

Kimi Kürt milliyetçileri ve kafatasçı Kemalistler, tarihi okumadan ve güncel gelişmeleri takip etmeden aynı kulvarda hareket ederek, Kürt Özgürlük Hareketi’nin başarısı karşısında şaşkına dönmüş durumdalar. Bu nedenle de ilerleyen sürece karşı çıkıyorlar. Oysa tarihi doğru okuyanlar ve Kürt-Türk sosyolojisini derinlemesine inceleyenler, ancak özgürce bir arada yaşamanın mümkün olduğunu bilirler.

Elli yıldır Kürt Özgürlük Hareketi, ideolojik ve felsefi olarak bu birliğin mücadelesini verirken, Kemal Pir, Haki Karer gibi devrimcilerin ruhu direnenlerin ruhuyla birleşiyor. Şehitlerin vasiyeti de tam olarak budur. Kemal Pir yoldaş, "Ben Türk özgürlüğünü Kürt özgürlüğünde görüyorum" demişti. Deniz Gezmiş ise darağacına giderken "Yaşasın Türk ve Kürt halkların kardeşliği!" sloganıyla bu kardeşliği tarihe kazımıştır. Bu söz, her Apocu devrimci için temel bir ilkedir. Apocular, ilkelerine sırt çevirecek olanlara asla geçit vermez.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.