Tarlalarda hayallerin hasadı
Kadın Haberleri —

Çocuk işçiler
- Derinleşen yoksulluk, çocukları tarlalarda ve atölyelerde çalışmaya zorluyor. Eğitimden mahrum kalan bu çocuklar, ağır iş koşullarında sağlıklarını ve hayallerini kaybediyor.
Türkiye’de tarım ve tekstil sektörlerinde çocuk işçiliği, adeta bir “gelenek” haline gelmiş durumda. Özellikle yoksul ailelerin kız çocukları, sebze tarlalarından narenciye bahçelerine, tekstil atölyelerinden inşaatlara kadar ağır iş yükünün altında kalıyor. Ekin ve hasat zamanları yasalarındaki boşluk sayesinde yaş çok düşüyor. Kız çocuklar 10 yaşından itibaren tarlalarda çalışmaya başlıyor. Şekere dönüşecek pancarlar, cips olarak tüketilecek patatesler çocukların ellerinden geçiyor. Giderek artan sayıdaki çocuk işçiler, yazın hasattan hasada koşuyor. Çiftlik işçilerinin yoksulluktan kurtulmalarının yolları maalesef çocuklarının çalışmasından geçiyor.
İş cinayetlerinin olmadığı bir dünya
Kadın İşçi’nin sorularını yanıtlayan Tarım -Sen, genel görüşlerini içeren bildiriyi paylaşıyor. Bildiride şunlara dikkat çekiliyor: “Türkiye’de tarım işçileri içinde çocuk işçiliği oldukça yaygın. Mevsimlik tarım işçileri bütün aile olarak başka şehirlere göç ettiğinden, çocuklar da aileleriyle beraber gidilen yerlerde konaklıyor. Tarlalarda çalıştırılıyor. Bizler sendika olarak çocuk işçiliğin yasaklanması gerektiğini savunuyoruz. Tarımda çocuk emeğinin kullanılmadığı bir dünyayı bugünden yarına yaratmak mümkün değil. Sendika olarak çocukların sömürülmediği, iş cinayetlerinde, yollarda yaşamlarını yitirmediği bir dünya için mücadele yürütüyoruz.”
6 yaşında pamuk tarlasında
Sendikanın yöneticilerinden biri olan Şirin Yıldırım da, henüz 6 yaşlarında tarlada çalışmaya başlamış.. Şirin o dönemleri, şu sözlerle anlatıyor: “Pamuk tarlasına çalışmaya ilk çıktığımda 6 yaşımdaydım. Pamuğun dalını bile bilmezdim. Büyükler oyun gibi uğraşırlardı bizimle, şakalar yaparlardı, biz gerçek sanırdık. Mesela, ‘pamuğun dalına merdivene biner de çıkarsın’ derlerdi, inanırdım. Tarlaya gittiğimde merdiven görmeyi beklemiştim. 6 yaşımda 15 gün işe 15 gün okula gitmiştim. Bilmediğin insanlar, işler, bilmediğin bir dünya. Çok ağır olurdu işler. Biz çocukları avutmak için ‘hadi bakalım öğlen bıraktıracağım işi sana’ derler. Sonra ‘hadi az kaldı, akşama bitecek’ derler. Günün sonunu görene kadar yorulursun… İşin biteceği umuduyla çalışır durursun tüm gün.”
Çocuk yaşta anne oldum
Tütün tarlalarında da çalışan Şirin, şöyle devam ediyor: “O ağır tütün keletirini (iki kulplu küfe biçiminde büyük sepet) sırtıma yüklerlerdi. Çalıştığım tarlalar maden ocağının yanındaydı. Dik ve zor yokuşları vardı. O yokuşlarda koca sepeti daha 11-12 yaşlarımda taşımak zorunda kalırdım. Tarla işi büyüklere bile çok ağır, küçük kızlar ne yapsın. Küçük yaşlarda işe başlamak daha sonra hasta ediyor. 36 yaşında fıtık oldum. Ameliyat geçirmek zorunda kaldım. Asla unutmam o günleri. Çocuk yaşta ağır iş yüklenmenin bedeliydi bu. Hiç çocukluk bilemedim. Bir oyuncak bebeğim bile olmadı tarlalarda çalışmaktan. Zaten çocuk denecek yaşta da anne oldum”.
Yolları inşaattan tarladan geçiyor
Çalışan çocuklarla iligil doktora tezi hazırlayan Sosyolog Hazal Hürman da Kadın İşçi’ye konuyla ilgili değerlendirmelerde bulunarak şunları kaydediyor: “Doktora araştırmam, Türkiye’de çocuk politikalarının ve çocukluk algısının son yıllardaki dönüşümünü ve bu dönüşümlerin çocukların gündelik hayatlarındaki etkilerini ele alıyor. Sınıf, cinsiyet ve etnik eksenlerde farklılaşan çocukluk deneyimleri bunlar. Son yıllarda derinleşen yoksulluk, eğitim sistemindeki değişimler gibi sebeplerle görüşme yapma fırsatı bulduğum pek çok çocuk tanıdım. Onlarla konuştum. Hepsinin yolları atölyelerden, inşaatlardan, tarlalardan MESEM’lerden geçiyordu.”
“AltıÜstü Çocuk ve Gençlik Sanat Kolektifi” adını taşıyan bir oluşumun da kurucusu olan Hazal Hürman şunları ekliyor: “Başında tamamen kız çocuklarının yer aldığı bu kolektifimiz bünyesinde bir çok iş yaptık. Bir tanesi de belgesel çekimiydi. Bu çerçevede Antep’e de gittim. Burada Bir Tek-Sen Sendikası kanalıyla işçi çocuklarla tanıştım. Özellikle derinleşen yoksullukla, şehirlerin çeperlerinde yaşayan çocuklar için çalışma hayatına girmek neredeyse kaçınılmaz bir hale geliyor. Antep’te kız ve erkek çocuklarla kendi deneyimleri üzerinden işçiliği tartıştık.”
Geleceksizliğe evrilen şiddet
Düşük ücretlerle ve kötü çalışma koşullarıyla bilinen MESEM’ler de zamanla çocukları, okulu tamamen bırakarak özel sektörde tam zamanlı iş aramaya ittiğinin altını çizen Hazal Hürman şunları belirtiyor: “Mülteci, Roman ve Kürt çocuklarla da görüştüm. Sıkça mobing’e maruz kaldıklarını, çoğu zaman ücretlerini alamadıklarını anlatıyorlardı. Örneğin 15 yaşındaki küçük işçi Hilal Özdemir’in Boğaziçi Üniversitesi’nde çalıştığı sırada öldürülmesi vakası geleceksizliğe evrilen şiddet örüntüsünün yakıcı bir örneği ne yazık ki. Çocuk işçiliğini doğuran sosyal-ekonomik süreçler, çocukları koruyucu tedbirlerin de giderek askıya alınmasıyla bir araya gelerek, çocukların yaşam hakkının gaspına giden yolun taşlarını döşüyor. AltıÜstü Çocuk Kolektifimiz, çalışan çocuklar arasında dayanışmayı güçlendirerek, çocukları mahkûm edildikleri güvencesiz çalışma koşulları karşısında daha korunaklı hale getirebilmek için çaba gösteriyor.”
Onurlu ve sağlıklı bir yaşam için
Çocuk İşçiliğini İzleme ve Önleme Derneği’nin Başkanı Dilan Kaya ise, tarımda çalıştırılan kız çocuk sayısının sürekli arttığına vurgu yapıyor ve ekliyor: “15-16 yaş arasında bütün çocuklar tarlada!” Kaya’nın paylaştığı bilgiye göre, 2022’de 15-17 yaş arasında çalışan çocuk sayısı 101 bin artışla 620 bine ulaşmış. Adana’da 2018’den bu yana faaliyet yürüten ve bünyesinde bir de “Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Bilgi Merkezi” birimi kuran derneğin, çalıştırılan çocukların yaşadıkları ihlallere karşı bir duruşu var. Dilan Kaya, “Çocuk işçiliği sorununu yaşayan en savunmasız gruplardan biri kız çocukları” diyor. Çocuk işçiliğiyle toplumsal cinsiyet arasındaki kesişime dikkat çeken Dilan, mücadele için şöyle bir eksen çiziyor; “Tarımda emeğinden yararlanılan kız çocuklarının onurlu ve sağlıklı bir yaşam hakkı için çalışmaya devam edeceğiz.” HABER MERKEZİ
* * *
54 milyon tehlikeli işlerde
Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) ve UNICEF'in Haziran 2025'te yayınladığı rapora göre, küresel çapta 54 milyon çocuk tehlikeli işlerde çalışıyor. Tarım sektörü bu sorunun merkezinde yer alıyor. Çocuk işçilerin yüzde 61'i (yaklaşık 84 milyon) tarım, balıkçılık ve ormancılıkta çalışıyor. İklim değişikliği ve pandemi sonrası toparlanma, tarımdaki çocuk emeğini artıran faktörler arasında. UNICEF Türkiye verilerine göre, 2025 itibarıyla Türkiye'de 720 bin çocuk (5-17 yaş arası) işçilik yapıyor, bu da çocuk nüfusunun yüzde 4,4'üne denk geliyor. Mevsimlik tarımda, özellikle fındık ve pamuk hasadında çocuklar tehlikeli işlerde çalışıyor; Suriye mülteci çocukları da dahil edilince sayı daha yüksek. TÜİK (Türkiye İstatistik Kurumu) verileri, Suriyeli çocukları kapsamasa da, sivil toplum kuruluşları gerçek sayının daha fazla olduğunu belirtiyor.















