Tayyip Erdoğan yapımı AKP-CHP koalisyonu

7 Haziran seçimlerinden sonra yeni Hükümet arayışları sürüyor. Bir AKP-CHP koalisyon hükümeti kurulacağı anlaşılmaktadır. Dış güçler, devletin derin güçleri ve Türkiye'nin egemen sınıfları bir AKP-CHP koalisyonunu istemektedir. Zaten Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan seçim sonrası ilk görüşmesini Deniz Baykal’la yaparak koalisyonun fikir temelini ve siyasi çerçevesini oluşturmuştur. Bazılarının söylediklerinin aksine bir CHP-AKP koalisyonunu en fazla isteyen Tayyip Erdoğan olmuştur. AKP-CHP koalisyonunun mimarı Tayyip Erdoğan’dır. Önceleri Erdoğan hükümetine koltuk değneği olan Deniz Baykal şimdi de Erdoğan’ın koltuk değneği olmuştur. Bu gerçekler ayan beyan ortadayken başka yorum ve değerlendirmeler yapmak halkı kandırmaktan başka anlama gelmeyecektir. AKP-CHP koalisyon hükümetini esas yönetenler ve doğrultusunu verenler Tayyip Erdoğan ve Deniz Baykal olacaktır. Diğer hükümet üyelerine ise ekonomik, sağlık, eğitim ve idari işleri yönetme kalacaktır. Yani Türkiye'nin içeride ve dışarıda temel politikalarını belirleyenler Tayyip Erdoğan ve Deniz Baykal ekibi olacaktır.
Mevcut zihniyetle hiçbir partinin HDP ile koalisyon kurması mümkün değildir. CHP’nin muhalif yüzde 60 koalisyon kurmalı demesi de böyle bir koalisyonun olmayacağını bilmesindendi. CHP ilk günden itibaren bir AKP koalisyonuna hazır olmuştur. CHP, öyle sanıldığı gibi Türkiye'nin demokratikleşmesi için değil de rant bölüşmek için hemen böyle bir koalisyona teşne olmuştur. Yıllarca iktidar dışı kalmasının acısını böyle çıkaracaklardır. AKP’liler nasıl ki deveyi hamuduyla götürmüşlerse, CHP’liler de deveyi hamuduyla yutmaya hazırdır. CHP’nin kurulacak koalisyon içinde öyle siyasi bir ilkesi olmayacaktır. AKP, politikalarını bazı konularda kısmi törpüleyecek ama esas olarak AKP'nin iç ve dış politikası sürdürülecektir.
HDP yalnızlaştırılmak isteniyor
Tayyip Erdoğan ve AKP bu hükümette ekonomik imkanları koruma yanında, siyasi projelerini bu defa da CHP örtüsüyle sürdüreceklerdir. Tayyip Erdoğan, bu hükümeti özellikle iki nedenden dolayı istemiştir. Birincisi, kendi iç ve dış politikalarını -ki bunların esası Kürtlere yöneliktir- CHP örtüsüyle sürdürmek; ikincisi ise HDP’yi yalnızlaştırmaktadır. AKP-CHP koalisyonu bu amaçla kurulacaktır. Yani bazılarının sandığı ya da bazı CHP’lilerin kendini kandırdığı gibi ne dış politika köklü değişecek ne de demokratikleşme yönünde adımlar atılacaktır. Sadece şimdiye kadar olduğu gibi AKP'nin demokratikleşme beklentisi yaratıp hiçbir önemli adım atmama politikası devam ettirilecektir. Çünkü Kürt sorununda çözüm politikası olmadığından demokratikleşme adımları da atılmayacaktır.
AKP içindeki hakim eğilimle CHP içindeki ulusalcı eğilim birleşerek Kürtlere karşı şimdiye kadar yürütülen özel savaşı yeni koşullara uyarlayarak sürdüreceklerdir. Bu koalisyondan Türkiye'nin demokratikleşmesi ve hayırlı işler yapması yönünde adımlar beklemek, katırdan doğum beklemek gibi bir şeydir.
Kurulacak AKP-CHP koalisyonu kesinlikle bir Tayyip Erdoğan yapımıdır. Bazı basın-yayın organlarının ilk önce AKP-MHP koalisyonundan söz etmeleri, kesinlikle AKP-CHP koalisyonuna zemin hazırlamak içindi. Amiyane deyimle sağ gösterip sol vurmak için MHP-AKP koalisyonu gündeme getirildi. Yoksa ne Erdoğan, ne Davutoğlu böyle bir koalisyonu akıllarına getirdiler. Onlar başından beri "CHP’yi iç ve dış politikalarımızın nasıl örtüsü haline getiririz" hesabı içindeydiler. Bunu da başardılar. Tabii ki bunda Deniz Baykal’ın kendilerine yaptığı yardım da önemli rol oynamıştır.
CHP AKP’nin oltasına takıldı
AKP’liler CHP’nin bu oltaya çabuk takılacaklarını iyi biliyorlardı. Çünkü CHP’liler rant elde etmek için can atıyorlar ve sabırsızlıkla bekliyorlardı. Sonuçta CHP AKP’nin oltasına takılmıştır. "Devletin ve milletin âli menfaatleri" için koalisyon oluşturacaklar; iç ve dış tehlike olarak görülen Kürtlere karşı yeni bir özel savaş hükümeti olarak tarihe geçeceklerdir. Erkenden "böyle yargılar doğru değildir" diyenler olabilir. Kuşkusuz erken yargılarda bulunmak doğru değildir; ama Perşembe’nin gelişi Çarşamba’dan bellidir. Erdoğan-Baykal görüşmesinden başka ne bekleyebiliriz ki! Biz, Nasrettin Hoca gibi önceden kulak çekelim ki sonradan bazıları hayal kırıklığına uğramasın. Çünkü bu koalisyonun daha baştan testiyi kıracağı, yani Kürt karşıtlığı yapacağı belli olmuştur. Tayyip Erdoğan’ın koalisyon görüşmelerinin sürdüğü bugünlerde Kobanê, Rojava ve HDP için söyledikleri ortada değil midir? Tayyip Erdoğan bu söylemleriyle kurulacak hükümetin iç ve dış politikasının çerçevesini çizmektedir. Erdoğan bu söylemleriyle özellikle ulusalcı, milliyetçi ve şovenist çevrelere seslenerek bu koalisyona destek vermelerini sağlamaya çalışmaktadır. Nitekim şimdiden bu çevreler Erdoğan yapımı olan AKP-CHP koalisyonuna destek vereceklerini ortaya koymuşlardır.
Türkiye'de tek demokratikleşme seçeneği ortaya koyacak parti HDP’ydi. HDP’nin içinde olmadığı her hükümet eskinin devamından başka bir anlama gelmeyecekti. Çünkü iç ve dış politika bütündür. Hatta iç politika dış politikayı belirler. Kuşkusuz Ortadoğu'da dış politika da önemlidir. İç politika üzerinde büyük etkide bulunmaktadır. Türkiye'de HDP dışında bu iki politikayı da değiştirecek başka bir siyasi güç yoktur. HDP de Türkiye'yi değiştirecek, dönüştürecek ve demokratikleştirecek güce tam ulaşmamıştır. Hiçbir siyasi güç de asgari de olsa HDP’nin programını kabul edecek zihniyette değildir. Dolayısıyla geriye kalan seçenekler eskide ısrar etme seçenekleridir. Bu durum, önümüzdeki dönemi de çok karmaşık bir mücadele dönemi haline getirecektir. AKP, CHP örtüsüyle şimdiye kadar sürdürdüğü iç ve dış politikada bazı rötuşlar yaparak hem iç hem de dış güçlerin desteğini almaya çalışacaktır. En azından şimdiye kadar gelen şiddetli itirazları kısmi azaltma yoluna gidecektir. AKP-CHP koalisyonu böyle bir hesaba dayanmaktadır. Bunun da Kürtler ve demokrasi güçlerine karşı yeni koşullarda savaş yürütme anlamına geldiği açıktır.
CHP ile yeni hesaplar yapılıyor
Kuşkusuz halk CHP’ye bunun için oy vermedi. AKP ve Erdoğan zaten mevcut politikaları sürdüreceklerini, hatta Kürt Özgürlük Hareketi'ne karşı daha sert politikalar yürüteceklerini ortaya koymuş ve bu politikalara oy istemişlerdi. Zaten AKP tek başına iktidara gelseydi bu sert politikalarını hemen devreye sokacaktı. İlk önce de HDP’lilere yönelik binlerce tutuklamalarla işe başlayacaklardı. Ancak tek başına iktidara gelemeyince özel savaş politikasını şimdi CHP örtüsüyle yürütmeyi önlerine koymuşlardır. Çünkü yıllardır sürdürdükleri özel savaş politikası teşhir olmuş, tıkanmış ve yürütülemez hale gelmişti. Nitekim Erdoğan "Kürt sorunu da yok, muhatap da yok, masa da yok, müzakere de yok, izleme heyeti de yok" diyerek eski özel savaşı sürdüreceklerini açıkça ortaya koymuştur. Bu nedenle farklı politikalar devreye koyma kararı almışlardı. İşte şimdi CHP ile özel savaşı yeniden sürdürebilecekleri hesabı yapmaktadırlar. CHP ile koalisyon kurulması konusunda bu kadar istekli olmalarının nedeni budur. Bunu da Kürt Halk Önderi ve Özgürlük Hareketi kabul etmeyeceğinden, özel savaşın alternatifi olan savaş seçeneğini devreye sokacaklardır.
Halk CHP’ye ne özel savaş için, ne de sıcak bir savaş için oy vermiştir. Bu nedenle CHP’nin ilk başlarda zorlanacağı açıktır. Nitekim AKP de ilk iktidara geldiğinde Kürt Özgürlük Hareketi'ne karşı yürüttüğü savaşta zorlanmış, 2007’de Yaşar Büyükanıt’la anlaştıktan sonra tam bir savaş hükümeti haline gelmiştir. Bazen sıcak savaşla, bazen özel savaşla Kürtlere karşı mücadelesini bugüne kadar sürdürmüştür. CHP’yi de böyle bir süreç beklemektedir.
Kuşkusuz demokrasi güçleri hemen demokrasi mücadelesini yükseltir ve CHP’nin böyle bir özel savaş içinde olmasına karşı mücadele ederlerse ya da mücadeleyi geliştirerek böyle bir hükümetin parçası olmasını engellerlerse Türkiye için hayırlı bir iş yapmış olacaklardır. Demokrasi güçleri 7 Haziran’da bir hamle yapmışlardır. Ancak sorumlulukları daha da artmıştır. Önümüzdeki dönemde daha örgütlü ve süreklileşen bir mücadele vermeleri gerekir.
Erdoğan Kürt halkına savaş açtı
Zaten ilk mücadele verecekleri konular öne çıkmıştır. Tayyip Erdoğan, "Suriye’nin kuzeyinde devlet ve hiçbir oluşuma müsaade etmeyiz" diyerek Kürt halkına karşı bir savaş açmıştır. Bundan daha açık Kürtlere karşı savaş ilanı olamaz. Kendi sınırları dışında Kürtlerin haklarına bile tahammül etmemesi içeride de savaş demektir. Dışarıda bile Kürtlerin haklarına saldıran bir zihniyet zaten içeride Kürtler için hiçbir hak tanımaz ve savaş yürütür. Daha doğrusu kendi vatandaşları olduğunu söyledikleri Kürtlerin haklarını tanımadığı ve çözüm politikası olmadığı için Rojava Kürdistan’ına bu kadar düşmanlık beslemektedir. Suriye politikasını da Kürt düşmanlığı üzerine kurduğundan şimdi de tampon bölgeden söz etmektedir. Bu kadar Kürt düşmanlığı Türkiye'yi sadece dışarıda değil, içeride de ciddi bir savaş içine sokar. Bu açıdan demokrasi güçlerinin yapacağı ilk iş, AKP-CHP koalisyonunun içeride ve dışarıda Kürt düşmanlığı yapmasına karşı durmak olmalıdır.
AKP, Kürt sorununu çözüp Türkiye'yi demokratikleştireceğine, Kürt düşmanlığında ısrar edip buna CHP’yi de ortak etmek istemektedir. Bu suça CHP’yi ortak etmek için başta Suriye ve IŞİD politikası olmak üzere politikalarında kimi rötuşlar yaparak esas olarak eski politikalarını sürdüreceklerdir. Bu açıdan demokrasi güçleri daha baştan bu politikaya karşı çıkmalıdırlar ki CHP’nin bu kirli politikalara alet olmasının önüne geçebilsinler. Yoksa CHP örtülü AKP hükümeti Türkiye halkları ve demokrasi güçleri için daha tehlikeli olacaktır.
Türkiye’yi bu tehlikeli durumdan çıkarmak için demokrasi güçleri Türkiye'nin demokratikleşmesi ve Kürt sorununun çözümü için mücadeleyi derhal geliştirmelidirler. Hükümet kurulmasını beklemeden de bu mücadeleye başlamalıdırlar. Yeni kurulacak hükümet, Suriye açısından da politikalarında sadece rötuş yapma, görünürde IŞİD’le ilişkilerini kısmi sınırlama yaklaşımı içine girme dışında bir tutum değişikliği içine girmeyeceğinden, Rojava’nın demokratik özerkliği temelinde Suriye’yi demokratikleştirme mücadelesi de hemen yükseltilmelidir. Çünkü Türkiye'nin iç ve dış politikası iç içe geçmiştir. Bu nedenle Türk devletini çıkmaza sokan iç ve dış politikasına yönelik mücadele aynı zamanda ve birlikte verilmelidir.
