Tecrit İmralı ile sınırlı mı?

Meral ÇİÇEK yazdı —

  • Önder Apo’nun bir fotoğrafının paylaşılması bile sanal medya hesabının kapatılmasına neden oluyor. Başka hiçbir insana yönelik böylesi bir kriminalizasyon politikası söz konusu değil. Bu yasak bir karar doğrultusunda yürütülüyor. Yani söz konusu sanal medya şirketleri küresel hegemonyanın Önder Apo’ya yönelik izolasyon politikasına dahil olup bunu yönetmeliklerine geçirmiş durumdalar.

25 Mart 2021 tarihinden beri Önder Apo’dan herhangi bir bilgi almış değiliz. Her tutsağın en doğal hakkı olan avukat ve aile ziyaretleri, dışarıyla iletişim ve haber alma hakkı tamamen ortadan kaldırılmış durumdadır. Böylesine bir tecrit durumu benzersizdir. Dünyada eşi benzeri yoktur. Önder Apo, sıradan bir tutsak değil. Bir Halk Önderi’dir. On milyonlarca insanın aklı ve yüreğidir. O nedenle sağlığı, esaret koşulları ve yaşamı bütün kamuoyunu ilgilendirir. Buna rağmen CPT, avukatlarını, Kürt halkını ve demokratik kamuoyunu durumu hakkında ısrarla bilgilendirmiyor. Adı ‘İşkenceyi Önleme Komitesi’ ama objektif olarak tecrit ve işkenceye ortak oluyor.

İmralı Tecrit ve İşkence Sistemi’nden söz ediyor olmamız bu gerçekle ilintilidir. Önder Apo’ya yaklaşım bir sistem doğrultusunda belirleniyor. Uygulanan tecrit, işkence ve esaret koşulları en ince ayrıntısına kadar hesaplanmış bir sisteme dayanıyor. Bu sistem ise TC tarafından değil, bizzat 15 Şubat Uluslararası Komplo’yu tasarlayan ve uygulayan güçler tarafından oluşturuldu. İmralı Tecrit ve İşkence Sistemi bu nedenle küresel bir rejim tarafından yürütülüyor. O nedenle de uluslararası bir sistemdir. Mimarı, stratejisti ve yürütücüsü küresel kapitalist hegemonyadır.

Gerçek bu olduğu için Önder Apo’ya yönelik dünyada eşi benzeri olmayan bir tecrit uygulanıyor. Tecrit, İmralı ile sınırlı olmayıp küresel hegemonyanın ellerinin uzandığı her karış toprağa yayılmak isteniyor. 9 Ekim 1998-15 Şubat 1999 arasındaki 129 günlük tufan sürecinde Önder Apo şahsında ilan edilen ‘persona non grata’ [yani devletlerarası diplomaside belirli bir yabancı kişinin ‘istenmeyen kişi’ diye belirli bir hükümet tarafından ülkeye girişi yasaklanması anlamında kullanılan Latince terim] durumu günümüzde kapitalist modernite öncülüğü tarafından genelleştirilmeye çalışılıyor.

Belli ki Uluslararası Komplo’da istedikleri sonucu alamadıkları, daha doğrusu Önder Apo’nun komployu Demokratik, Ekolojik, Kadın Özgürlükçü Paradigma ile boşa çıkarması nedeniyle İmralı tecridini yeterli görmeyip mutlaklaştırma kararını verdi. Önder Apo’nun bütün tecrit duvarlarını yıkıp dünyanın dört bir yanındaki insanlara, halklara, hareketlere ulaşması, onları etkilemesi ve yeni bir devrim çağını deklare etmesi karşısında küresel hegemonya, başka örneği bulunmayan uygulamalara başvurdu.

Sanal medyada uygulanan tecrit bunun en somut ifadesidir. Önder Apo’nun bir fotoğrafının paylaşılması bile sanal medya hesabının kapatılmasına neden oluyor. Başka hiçbir insana yönelik böylesi bir kriminalizasyon politikası söz konusu değil. Bu yasak bir karar doğrultusunda yürütülüyor. Yani söz konusu sanal medya şirketleri küresel hegemonyanın Önder Apo’ya yönelik izolasyon politikasına dahil olup bunu yönetmeliklerine geçirmiş durumdalar.

Eylemlerde Önder Apo’nun fotoğrafının gösterilmesini yasaklayan, yani Önder Apo’yu yasaklı kılan uygulamalar da bu çerçevede ele alınmalı. Bunun öncülüğünü yapan Alman devletidir. Önder Apo’nun özgürlüğü amacıyla yapılan yürüyüşlere de Önder Apo’nun adının geçmemesi, fotoğrafının görülmemesi şartıyla izin veriyor. ‘Öcalan’a Özgürlük’ sloganını dahil yasaklayarak Önder Apo’yu her türlü demokratik hak ve düşünce özgürlüğünün dışında tutuyor. Kriminalizasyon politikasını izolasyon rejimi kapsamında geliştiriyor.

Dünyada eşi benzeri bulunmayan bu gibi uygulamalar, İmralı sisteminin boyutlarını göz önüne seriyor. Gerçekten de küresel bir sistem gerçeği ile karşı karşıyayız. Tecritle mücadelenin küresel düzeyde ve çok boyutlu yürütülme zorunluluğu da bu gerçeğe dayanıyor. Zira aslında yapmaya çalıştıkları şey de, bu mücadelenin önünü kesmek, mücadele alanlarını kapatmaktır. Öyleyse daha yoğun bir biçimde tecrit sistemini etkisizleştirecek, parçalayacak ve ortadan kaldıracak mücadele stratejileri üzerinde durmamız gerekiyor. 15 Şubat komplosunun 25. yılına bu anlamda tecride mutlak anlamda son verecek ve Önder Apo’nun fiziki özgürlüğünü sağlayacak stratejik bir hamle ile giriş yapalım.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.