Tehlikeli boyutlara ulaştı

cezaevi/foto:freepik
- DEM Parti İstanbul Milletvekili Özgül Saki, İdare ve Gözlem Kurulları’nın yargı içinde yeni bir yargı mekanizması gibi çalıştığını belirterek, kararlarının çok tehlikeli boyutlara ulaştığını söyledi.
Bolu'da başlayan Bakırköy ile devam eden infaz yakma ve tahliye engelleme uygulamalarının Aksaray, Karabük, Kırşehir, Elazığ, Hilvan, Urfa ve Tekirdağ cezaevlerine de yayıldığını belirten Saki, bu süreçte uygulamaların sistematik hale getirildiğini ve tutsakların esir alınmaya çalışıldığını ifade etti. Saki, "Bu insanlar Türk Ceza Kanunu’na göre verilen cezalarını tamamladı. Buna rağmen tahliye edilmiyorlar. Kurullar ve kararlar büyük bir problem haline geldi” dedi.
Gerekçeler akıl dışı
Saki, tutsaklara yöneltilen gerekçelerin akıl dışı olduğuna dikkat çekerek, şöyle devam etti: “Cezaevinde sağlık, kendi ana dilinde konuşamama, mektuplaşma, kitaba erişim gibi birçok sorun varken, bir de tahliyeleri engelleniyor. ‘Çok kitap okudu, kitap almadı, havalandırmaya çıktı, memura yardım etmedi’ gibi sebepler tahliye engeline dönüştü. Açık bir şekilde tutsaklara pişmanlık dayatılıyor ve bu sistematik hale getirilmeye çalışılıyor. Bu sorun yalnızca avukatların ya da mahpusların değil, tüm toplumun meselesi ve herkesin karşı çıkması gerekiyor. Toplum keyfi biçimde zapturapt altına alınmak isteniyor. Bu korkunç sistemin bedeli siyasi tutsaklara ödetiliyor.”
Cezaevlerinden başlamalı
İktidarı, yetkilileri bir an önce adım atmaya çağıran Saki, şunları ekledi: “Bir yandan çözüm deniliyor, Kürt sorununu çözeceğiz deniliyor; diğer yandan cezaevlerinde tahliyeler engelleniyor. Çözüm deniliyorsa ilk adım cezaevlerinden başlamalıdır. İdare ve Gözlem Kurulları kaldırılmalı, tüm siyasi tutsaklar serbest bırakılmalıdır. Aksi halde daha kronik sorunlara çözüm geliştirmek çok güç olacaktır.”
***
Entegre olmaya hazır değilmiş!
Tutsaklığı 30 yılı aşan Mehmet Mehdi Ataca’nın tahliyesi “entegre olmaya hazır değil” iddiasıyla 6 ay engellendi.
Şakran Aliağa 2 Nolu T Tipi Kapalı Cezaevi’ndeki Ataca’nın tahliyesi, koşullu salıverilmesine dört gün kala İdare ve Gözlem Kurulu tarafından 6 ay süreyle ertelendi. 1995'te tutuklanan ve 2012'den bu yana Şakran Cezaevi’nde bulunan Ataca’nın tahliyesi, “pişmanlık göstermediği ve topluma entegre olmaya hazır olmadığı” iddiasıyla engellendi. Ataca’nın oğlu Ozan Ataca, şunları söyledi: “Babamla dayanışma içerisindeyiz. Söz konusu karara itiraz edeceğiz. Babamın özgürlüğü keyfi ve hukuksuz bir kararla gasp edilmiştir. Karar, 30 yıllık yaşam mücadelesini cezalandırma girişimidir. Tüm demokratik kamuoyunu, insan hakları savunucularını ve vicdan sahibi herkesi bu büyük adaletsizliğe karşı ses çıkarmaya çağırıyoruz. İnsan haklarına, hukuka ve vicdana aykırı bu uygulama, cezaevi kurullarının işkenceye dönüşen yöntemlerinden biridir. Bizler biliyoruz ki bu kararlar, tutsakları teslim almak ve umutla bekleyen aileleri yıpratmak için verilmektedir. Ancak zindan direnişçilerini ve bizleri yıldıramayacaklar. Bir kez daha çağrımızdır; bu hukuksuzluğa karşı sessiz kalmayın. Keyfi uygulamalara son verilsin, tahliye hakkı gasp edilen tüm tutsaklar derhal serbest bırakılsın.”
***
Sincan Cezaevi'nde işkence
Sincan Cezaevi’nde tutulan Mehmet Dayangaç, ailesi ile yaptığı telefon görüşmesinde işkenceye maruz kaldığını, yazdığı dilekçe ve mektupların engellendiğini söyledi.
Ankara Sincan 2 Nolu L Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutulan Mehmet Dayangaç’ın ailesi, tutsakla yaptıkları telefon görüşmesinde oğullarının cezaevinde ciddi hak ihlallerine maruz kaldığını aktardı. Mersin’de 2021'de gözaltına alınan ve “Örgüt üyeliği” iddiasıyla tutuklanan 25 yaşındaki Dayangaç, koğuşundan çıkarılırken 20 gardiyan tarafından işkenceye uğradığını, kişisel bakımını yapmasına iki aydır izin verilmediğini söyledi. Dayangaç, ayrıca hücre cezası aldığını, sürekli darp edildiğini ve yazdığı dilekçelerin gönderilmediğini belirtti. Ailesine göndermek için yazdığı mektuplara da el konulduğunu ifade eden Dayangaç, can güvenliğinin olmadığını söyledi.







