Tetikçi Türk basını ve kirli retoriği

Forum Haberleri —

❏

TEKİN AĞACIK

Retorik, Türkçe bâlagat, etkileyici konuşma, hitabet sanatı. Yunanca rhētorikos (ητορικός) “hitabet” kavramından türetilen bu kavram ilk M.Ö 5.yy’da Sokrates ve çevresindekilerce kullanılmış, ilk kez Platon’un Gorgias adlı eserinde geçmiştir. Daha sonra Aristoteles Retorika adlı bir eser yazmıştır. Retorik, daha çok kişiyi doğruya ikna etme, doğruya inandırma olarak kullanılır. Daha doğrusu retorik kullanan kişinin erdemli etik bir yaşamı olması gerekir. “Üç tür retorik vardır: A. politik (sakıntılı), B. adli (yasal), ve C. epideiktik (törensel gösteri söylevi). Bunların (a) bölümleri, (flzamanları ve (y) sonuçlan şöyledir: A. Politik (a) cesaretlendirme ve umut kırma, ({J) gelecek, (y) uygunluk ve uygunsuzluk; B. Adli(a) suçlama ve savunma, ({J) geçmiş, (y) adalet ve adaletsizlik; C. epideiktik (a) övme ve eleştirme, ({J) şimdiki zaman, (y) onur ve onursuzluk.” (Retorika, Aristoteles)

                                                  ***

Türk devleti kuruluşundan bu yana Kürtlere karşı askeri, politik, psikolojik akla gelen ne kadar baskı ve yok etme unsuru varsa kullanmaktan ve bu yöntemleri kullanırken en onursuzca durumlara düşmekten, onursuzluğunu kahramanlık gibi göstermekten çekinmemiştir. Ne zaman Kürtler hak arama mücadelesi sürdürse ve biraz kendini anlatma olanağı bulsa, ardından kirli siyaset devreye sokuluyor. Bir devleti devlet yapan kurucu öğelerin başında, yargı yasama yürütmesinin olması ve bunların da bağımsız özgür olması gereklidir. Yani kısaca hukukun olması gereklidir. Bunlar yoksa devlet olma niteliği yoktur.

Türkiye’de devletin başı suçlu ilan ediyor, yargı ceza veriyor, basın ayağıysa linç ettiriyor. Türk devletinin hukuksuzluğu yüz yıldır açık seçik biçimde görülmektedir. Peki tüm bu hukuksuzluklar yaşanırken Türk medyası, basın ayağı hangi konumda, ya da kendine neyi görev bilmiş. Türk basını, Türk devletinin en kirli ayağını oluşturmaktadır ve iktidardan aldığı komutlara göre hareket etmektedir. Kısacası Türk medyası devletten aldığı komutla istenmeyen kişileri hedef gösterip katlettirme görevi yapıyor. Tetikçi azmettiricidir. Kürtler legal siyaset alanında görülmeye başladığından beri, Kürt siyasetini marjinalleştirmek için, Türk siyaseti ve Türk medyası hep aynı ezberlenmiş retorikle soru soruyor. “PKK’ye terrorist diyor musunuz” … Bu soru Türk devleti hukuk sisteminde sorulabilecek en alçakça sorudur. Geçmişi anımsarsak Kürt milletvekilleri, Kürt iş insanları bu soruya maruz kaldıktan sonra ya cezaevine atılmış ya öldürülmüş ya da en ağır hukuksuzluklara uğramıştır. Türk devletinin on yıllardır Kürt siyasetine sorduğu, sordurttuğu tuzak soru retoriğidir. Yıllardır aynı kirli yönteme baş vuran Türk devleti geçtiğimiz günlerde yeniden bu kirli oyunu devreye koydu. Didem Aslan Yılmaz, Veyis Ateş ve Cüneyt Özdemir denen basın etiği olmayan dahası insanlıkla uzaktan yakından ilgisi olmayan şahıslar üzerinden bu kirli retoriği sürdürdü.

Türk tetikçi medyası Kürt halkının temsilcilerine yıllardır kendini anlatma olanağı tanımıyor, ancak ön koşulla seni konuştururum diyor. “PKK’yi lanetlersen, konuşma hakkı tanırım, yoksa seni linç ettiririm” diyorlar. Peki Türk rejimi hukuk sisteminde neden Kürt vekillere sorulabilecek en alçakça sorudur bu… Peki anladık PKK’yi sevmiyorsunuz ve açık düşmanlık yapıyorsunuz… Kürt halkına da düşmansınız ancak korkunuzdan örtülü düşmanlık yapıyorsunuz. Bu nedenle içinde Kürt kelimesi Kürt insanı olan her şeye düşmansınız. Düşmanlığı da en onursuz biçimde yapıyorsunuz. Bu soru hangi koşullarda sorulabilir… Herkesin özgür ifade, özgür düşüncesi hukukla güvence altına alındığında, kendi düşüncesini ifade ettiği için başına herhangi kötü bir şey gelmediğinde sorulabilir. Sözgelimi o soruyu yönelttiğiniz kişi evet PKK’yi terör örgütü olarak görmüyorum, şu nedenlerden dolayı derse ne olacak… Daha önce örneklerini gördüğümüz Tahir Elçi’nin katledilmesinde olduğu gibi. Bu etikten uzak sözde gazeteciler bilmiyor mu?

Türk rejiminde PKK terör örgütü değildir demek suç. Neden soruyorlar bu soruyu, çünkü linç ettirecek. Kendileri Erdoğan hırsız diyebiliyor mu… O kadar iyi bir devlet hukuku varsa buyursunlar, bir AKP vekilini çağırıp Erdoğan hırsız, katildir lanetliyor musunuz, diye bir soru sorsunlar. Komutla çalışan bu tetikçi medya bu soruyu sorabilir mi? Erdoğan’a soru bile soramıyorlar artık. Peki bu kirli devlet ve onun kirli medyası neden bu retoriğe başvuruyor… çünkü yaptığı katliamları, işkence ve hapiste rehin tuttuğu Kürtlere karşı yaptığı soykırımı haklı göstermek için. İşte burada medya yoluyla kullanılan dil devreye sokuluyor, kirli retorik.

Türk rejimi yıllardır Kürtler üzerinde yürüttüğü soykırım politikalarının üzerini örtmek için kullandığı dil, Vietnam işgali sırasında ABD’nin kullandığı dildir. ABD öldürdüğü Vietnam gerillaları için öldürdük demiyor, “ölü ele geçirdik” diyordu. Burada kavramlarla oynama, kavramların içini boşaltarak anlatma retoriği kullanılıyor. (Daha önce retorikle ilgili kısaca yazmıştım ama arşivleri Erdoğan rejimi kaldırdığı için yeniden yazmak gerekli oldu.) “Ölü ele geçirildi” cümlesi siz de herhangi bir tiksinti veya nefret uyandırıyor mu… uyandırmıyor. Çünkü burada yaratılmak istenen algı onlar öldürmemiş, yolda yürürken ölü bulmuşlar ya da donarak ölmüş. Burada zihnimizde herhangi kötü bir algı uyanmıyor öldürene karşı. Türk rejimi bu dili 1980 sonrası kullanmaya başladı. Kürt mücadelesine karşı askeri başarı elde edemeyince kirli dili devreye koydu. Bu nasıl oluyor… Örneğin, şöyle bir cümle kuralım; Bütün domuzlar kötüdür, Tekin bir domuzdur, öyleyse öldürülmelidir. Şimdi, bu cümle de sentaks ve semantik olarak hiçbir yanlış yok, ama yanlış cümlenin çağrıştırdığı örtülü anlamda, öldürme yok etme, kötüye inandırmayı gizleme var. Türk devleti ve medyasının yaptığı tam olarak bu.

Kürt Özgürlük Hareketi PKK’yi ‘terörist’ ilan etmiş, dolayısıyla istemleri Kürt halkının özgürlüğü olan herkesi ‘terörist’ olarak gösteriyor. Gelinen aşama da hiçbir Kürt’ün can güvenliği yok. Yıllardır bu kirli dili işleyerek, kavramların içini boşaltarak tüm Kürtleri ‘terörist’ dolayısıyla, hedef yapmış. “Kürt kardeşlerimiz” derken bile örtülü bir düşmanlık yapıyorlar. Yapmak istedikleri asıl şey bu cümle de, Kürtleri birbirinden koparıp kendi sistemleri içinden eritmek. Biz neden sizinle kardeş olalım… Halklar kardeş değildir, hem her gün öldür hem “kardeş” de… halklar ancak dost olabilir, dostluk da eşitler arasında olur, kendini benden üstün gören biriyle dost olamam. Ancak eşit adalet, eşit siyaset, eşit paylaşım, eşitçe kendi kültürünü dilini yaşama yaşatma, eşit ekonomi koşullarında dost olunur, bunların bir tanesi bile yoksa dost olunmaz. Yıllardır öldür, sürgün et, en insanlık dışı uygulamalara Kürtleri uğrat sıkışınca “kardeşiz” de. Düşmanlığı bile onurlu bir şekilde yapar insan, yalnız gasp ettikleri Kürt sınırları içinde düşmanlık yapmıyorlar. Kürt’ün yaşadığı her santimetre kareye düşmanlar, tüm enerjisini, ekonomisini bunun üzerine kurmuşlar. Azıcık onurunuz varsa örtülü düşmanlık yapmayın açıkça söyleyin Kürtlere düşman olduğunuzu.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.