Tokat Putin'eydi ses Erdoğan’dan çıktı
Fehim IŞIK yazdı —
- Putin’in zayıflaması, iktidarını kaybetmesi bir tek Rusya’yı değil, Putin’e bel bağlamış tüm diktatörlükleri zayıflatacaktır. Putin’e atılan tokatın sesinin Erdoğan’dan duyulması da bundandır.
Ukrayna Savaşı'nda aktif görev alan, bunun yanı sıra Suriye’den Libya’ya birçok alanda Rusya adına savaşan paralı askeri grup Wagner'in yöneticisi Yevgeniy Prigojin, Rus ordusuna karşı savaş ilan etti. Bu savaşa, Rusya Savunma Bakanlığı’nın Ukrayna sınırındaki bazı Wagner kamplarını bombalamasını gerekçe olarak gösterdi.
Putin de boş durmadı. Ülkede Olağanüstü Hal ilan etti. Wagner güçlerini terörist ilan etti. Rus ordusuna taarruz emri verdi. Moskova sokaklarında tankların ve zırhlı araçların hareketliliğinin olduğu görüntüler paylaşıldı.
Wagner'in kurucusu Yevgeni Prigojin, Savunma Bakanı'nı hedef aldığı ilk konuşmasında Rus ordusuna seslenerek karşılarına çıkmamasını istedi. “Yolumuza çıkacak herkesi yok edeceğiz” tehdidinde bulundu.
Rusya Devlet başkanı Putin ise yaklaşık 14-15 saat sesiz kaldıktan sonra 24 Haziran günü sabah saatlerinde ilk açıklamasını yaptı. Terörist ilan ettiği Wagnerciler için “İhanet ediyorlar, cezalandırılacaklar” dedi.
Sonrasında farklı bilgiler geldi. Yevgeni Prigojin Rostov’dan geri çekildi. Belarus Devlet Başkanı’nın araya girerek bir uzlaşma sağladığı açıklandı. Wagner güçleri Rus ordusuna katılacak, Yevgeni Prigojin hakkındaki suçlamalar ise kaldırılacak, deniyor.
Buraya kadar olanlar, son 2 günde yaşananların en kısa özeti. Ama bir yandan da şaka gibi değil mi?
Putin’e dönük tek olumsuz söz söylememekle birlikte Rus ordusuna karşı isyan eden paralı savaş gücü Wagner’in başındaki adam, aynı zamanda Putin’in en güvendiği biri. Putin bu güvendiği kişiye bir ordu kurduruyor, bu orduyu dünyanın her tarafında tüm kirli işlerinde kullanıyor. Peki, Yevgeni Prigojin ne yapıyor? Hapishanelerdeki suçlular da dahil her türlü kirli insanı, dünyanın dört bir tarafında her türlü kirliliğe bulaşmış karanlık tipleri tek tek toplayarak Putin’in çıkarları için savaşa sürüyor. Şimdi aynı Yevgeni Prigojin, Sergey Şoygu’ya karşı ayaklandığını söylese de esasen kendisini besleyen, büyüten Putin’e karşı ayaklanıyor.
Putin’in Savunma Bakanı Sergey Şoygu’yu da unutmayalım. O da Putin iktidarını korusun diye Yevgeni Prigojin kadar kirliliğe bulaşmaktan çekinmeyen biri. Hem Şoygu’yu, hem Prigojin’i Putin’e sadık kılan tek etken ise onunla olan suç ortaklıklarıdır.
Kuşkusuz Rusya uzmanı değilim. Gazeteci refleksi ile gelişmeleri takip edip anlamaya çalışan biriyim. Ancak yaşananları duyduğumdaki ilk tepkim, Putin’in yeni bir oyun kurduğu üzerineydi. Başarılı olur mu, olmaz mı bilemeyiz ama belli ki Putin yeni bir hesap içinde. Sonradan dinlediğim birçok Rusya uzmanı da bu kanaati paylaştı. Yaşananların Putin iktidarını konsolide edeceğini, bu işten en çok Putin’in kârlı çıkacağını söyleyenler de oldu. Bu böyle mi olur bilinmez ama özellikle Ukrayna savaşı ile içeride sıkışan Putin’in bir çıkış aradığı ve Yevgeni Prigojin ile Sergeyi Şoygu’yu vuruşturarak aradan sıyrılmayı hesap etmediğini de söyleyemeyiz ki son gelişmeler de böyle bir duruma işaret ediyor.
İlginç olan, AKP medyasının tutumuydu. Bu kesimin tutumu bize ipuçları da veriyordu. Erdoğan’ın tetikçileri işi gücü bıraktı, anında Putin destekçiliğine başladı. Batı medyası çoğunlukla durumu izlemekle, düz haberler vermekle yetinirken bir kısmı da Putin’i köşeye sıkıştırmayı hedefleyen bir yayıncılık yaptı. AKP medyası ise kraldan çok kralcı olmuş, “Rusya’nın bölünmez bütünlüğü için terörizmle savaştığını” bile söylemeye başlamıştı. Bu durum dikkat çekici olsa da anlaşılır tabii. Adamlar tüm kaderlerini Putin’e bağlamış. Bu nedenle Putin’in zayıflaması işlerine hiç gelmez. Sınırsız destekleri bundandır, nitekim Erdoğan’ın açıklaması da bu yönde oldu.
Her şeye rağmen şunu da belirtmekte yarar var. Yevgeni Prigojin’in Rus ordusuna savaş ilan etmesi bir oyun da olsa, Putin’in “Allah’ın lütfu” diyebileceği bir tablo ortaya çıksa da yaşananlar sanıldığı kadar Putin’in elini güçlendirecek bir durum değil. Putin her zayıfladığında muhalefetin açıklarından yararlanarak iktidarını konsolide etti. Her konsolidasyonda biraz daha diktatörleşti. Ancak bölgesel dengeler, dünyanın her tarafında son olarak da Ukrayna’da içine girdiği savaş, eski Sovyet cumhuriyetlerinin giderek daha fazla küresel güçlere entegre olması artık onu zorluyor. Bir de sosyalizmin tarihinde kötü bir deneyim olarak yer alsa bile Sovyetler Birliği gibi 70 milletin üzerinde yaşadığı toprakları tamamen mafyaya, oligarklara teslim etmesi de Putin’i zorlayan etkenlerdendir. Çünkü koca Sovyetler Birliği’ni, yıkıldıktan sonra demokrasisi ile dünyanın en deneyimli ve en güçlü yönetimlerden birine dönüştürmek yerine onu bir avuç suç makinesinin yönetimine bırakan da Putin’dir. Böyle bir liderlik diktatoryal liderliktir ve kim ne derse desin bu tür diktatörlüklerin sonu yoktur. Bir yerde gelir duvara toslarlar.
Putin, iktidarını devam ettirse bile artık duvara toslamaya başlamıştır. Bundan geri dönüşü yoktur. Şunu da gönül rahatlığı ile diyebiliriz. Rojava’da Erdoğan ve çetelerinin marifetiyle katledilen her savaşçının, her sivilin, her kadının, her çocuğun, her insanın kanında Putin’in de eli var. Hiç kuşkusuz bu ahın hesabı da ondan sorulacak. Erdoğan ve tetikçi medyasının, Putin’e bel bağlamış diktatörlüklerin elektrik çarpmış gibi sarsılmalarının bir nedeni de budur. Çünkü Putin’in zayıflaması, iktidarını kaybetmesi bir tek Rusya’yı değil, Putin’e bel bağlamış tüm diktatörlükleri zayıflatacaktır. Putin’e atılan tokatın sesinin Erdoğan’dan duyulması da bundandır.