Türkiye için soykırım uyarısı

Dünya Haberleri —

Foto:AFP

Foto:AFP

  •  Lemkin Enstitüsü soykırım uygulayan ve potansiyel soykırım girişimlerine karşı yayınladığı kırmızı bayrak uygulamasına Türkiye’yi de aldı. 
  • 25 Kasım’da yayınladığı tehlike işaretlemesinde Türkiye’yi de Rusya ve Brezilya ile soykırım girişimcileri listesine aldı. Enstitü NATO ittifakı olmasından kaynaklı cezasızlık ve soruşturulmama durumuna özel vurgu yaptı. 
  • Türkiye’nin Suriye, Irak ve kendi vatandaşı olan Kürtlere dönük uygulamalarının vahşice olduğu belirtilen uyarıda, “Türkiye'nin Kuzey Irak ve Suriye'deki Kürt bölgelerine yönelik en son ‘misilleme’ saldırısı, birçok mültecinin ve zulüm gören grubun yaşadığı geniş bir köy ve kasaba alanını (Kobani, Tel Rıfat ve Sincar gibi) hedef aldı” dendi. 
  •  Erdoğan rejimin otokratik olarak tasnif edildiği uyarıda, “Türk devletinin tekrarlanan ve korkunç askeri saldırılar, diğerlerinin yanı sıra bombalama, kaçırma, işkence ve yargısız infazlar gibi uygulamaları da içeren, Kürt ve Süryani varlığına ve halkına yönelik daha geniş bir imha politikasının parçasıdır” dendi.  

Türkiye'nin Suriyeli ve Iraklı Kürtlere, Süryanilere ve Êzîdîlere karşı uyguladığı vahşetin ve Ermenilere karşı devam eden soykırım söyleminin ardından, Lemkin Soykırımı Önleme Enstitüsü, Türkiye için soykırım uyarısı yayınladı.

20 Kasım 2022'de Türkiye, PKK ve PYD’nin üstüne attığı İstanbul'daki terör saldırısına misilleme olarak Kuzey Suriye ve Irak'ta Kürt nüfusunu ve tarihi topraklarını hedef alan çok sayıda hava saldırısı düzenledi. Lemkin Soykırımı Önleme Enstitüsü, Türkiye'nin Suriyeli ve Iraklı Kürtlere, Süryanilere ve Êzîdîlere karşı işlediği bu yeni vahşeti ve Ermenilere karşı devam eden soykırım söylemini göz önünde bulundurarak, Türkiye için soykırım uyarısı yayınladı.

Türkiye, İstanbul bombacısının Ahlam Albashir adlı Suriyeli bir kadın olarak tespit edildiğini iddia etse de, saldırının sorumluluğunu hiçbir örgüt üstlenmedi. PKK, sivilleri hedef almadığını belirterek Türkiye’nin suçlamalarını reddetti. Türkiye'nin Kuzey Irak ve Suriye'deki Kürt bölgelerine yönelik en son "misilleme" saldırısı, birçok mültecinin ve zulüm gören grubun (Kürtler, Süryaniler ve Êzîdîler dahil) yaşadığı geniş bir köy ve kasaba alanını (Kobani, Tel Rıfat ve Sincar gibi) hedef aldı. Saldırıların ardından, Türk Savunma Bakanlığı’nın "Hesap zamanı! Alçaklardan hain saldırıların hesabı soruluyor!" sözleri, Türkiye'nin Kürtleri toplu olarak cezalandırma hedefini açıkça gösteriyor.

DAİŞ’in 2019'da yenilgiye uğratılmasından bu yana Türkiye, Kürtlerin yaşadığı bölgeleri (özellikle Irak ve Suriye sınırı boyunca) kasten ve defalarca hedef aldı ve yerinden edilmiş kişiler de dahil olmak üzere sivilleri öldürdü ve yerel topluluklar arasında terör yaydı.

Recep Tayyip Erdoğan'ın otokratik rejimi tarafından başlatılan bu tekrarlanan ve korkunç askeri saldırılar, diğerlerinin yanı sıra bombalama, kaçırma, işkence ve yargısız infazlar gibi uygulamaları da içeren, Kürt ve Süryani varlığına ve halkına yönelik daha geniş bir imha politikasının parçasıdır. Türkiye'nin on yıllardır Türkiye sınırları içinde daha fazla özerklik ve bağımsız bir devlet talep eden Kürtlere yönelik uzun süredir devam eden soykırım politikası, farklılıklara yönelik tarihsel yaklaşımının yanı sıra Osmanlı dönemi Pan-Türk (Turancı) dış politika hedeflerini yakın zamanda yeniden benimsemesinin bir parçasıdır. Türkiye'nin Kürt politikası, 1915-1923'te Ermenilere, Süryanilere ve Rumlara yönelik soykırımından ve devam eden soykırımcı Ermeni düşmanlığından doğrudan ilham almaktadır.

Türkiye, tarihi Kürt, Êzîdî ve Süryani topraklarına yönelik düzenli ve ölümcül bombardıman kampanyalarına ek olarak, Azerbaycan Cumhuriyeti'nin hem Ermenistan Cumhuriyeti'nde hem de Artsakh Cumhuriyeti'nde Ermenilere karşı soykırım uygulamalarını sıkı bir şekilde desteklemektedir. Ankara, Ermeni Soykırımı'nı ısrarla inkar etmesinin yanı sıra, Artsakh’lı Ermenilerinin bağımsızlık iddialarını yok etmek ve Güney Kafkasya'daki Ermeni varlığının tüm izlerini ortadan kaldırmak için Bakü'deki rejimle aktif olarak ortaklık içindedir.

Bu bağlamda, Azerbaycan için Soykırım Uyarılarımızdan birine (7 Ekim 2022), "Türkiye'de Recep Tayyip Erdoğan, bu iki devletin şu anda serbestçe faaliyet gösterebildiği cezasızlığın yaratılmasına büyük katkıda bulunmuştur" demiştik.

İstanbul terör saldırısının ardından, ABD basın sekreteri Karine Jean-Pierre, ABD'nin "NATO Müttefiki (Türkiye) ile omuz omuza" durduğunu açıkladı. Lemkin Enstitüsü, İstanbul saldırısını ve ister devlet ister devlet dışı aktörler tarafından gerçekleştirilsin, herhangi bir biçimde sivillere yönelik tüm saldırıları kınarken, ABD'nin dikkatini, Türkiye'nin Ortadoğu ve Güney Kafkasya bölgelerinde giderek artan yıkıcı ve terörist politikalarına ve eylemlerine ve aynı zamanda tarihsel olarak bu bölgeyi evi olarak adlandıran halkların çoğuna karşı yenilenen soykırım tehdidine çekmek istiyoruz.

Türkiye, bir NATO üyesi olarak, bugüne kadar Ermenilere, Kürtlere, Êzîdîlere ve diğerlerine karşı fiili bir cezasızlıkla faaliyet gösterebilmiştir. NATO'yu kuran Atlantik Şartı, üyelerinin "Birleşmiş Milletler Şartı'nın amaç ve ilkelerine olan inançlarını ve tüm halklar ve tüm hükümetlerle barış içinde yaşama arzularını yeniden teyit ettiklerini" belirtmektedir. Atlantik Şartı'nda bir NATO üyesinin çıkarılmasına ilişkin bir hüküm bulunmadığı için, Lemkin Enstitüsü, Kuzey Atlantik müttefiklerini, soykırımın reddinin bir göstergesi olarak, soykırımı önleme eylemi olarak, tehdit altındaki Kürtlere, Ermenilere, Êzîdîlere ve Süryanilere desteğin bir işareti olarak ve Türk diktatörlüğüne davranışlarının cezasız kalmayacağının bir işareti olarak Türkiye'nin üyeliğini askıya almaya çağırıyor. Ulusal güvenlik ve dış politika hedefleri her zaman soykırımı önleme hususlarını içermelidir, çünkü soykırım kalıcı olarak istikrarsızlaştırıcı ve çok maliyetli olmasının yanı sıra hedef gruplar için felaket ve seyirci kalan ve kolaylaştıranlar için son derece ahlaksızdır.

Uluslararası toplumu, Türkiye'nin Kürtleri ve Ermenileri hedef alan soykırım eylemlerine ve ideolojisine karşı daha geniş çapta yaptırımlar uygulamaya çağırıyoruz. Ayrıca, uluslararası toplumu, bu gruplara karşı yaklaşan soykırımları önlemek için hem Ermeni hem de Kürt halklarını ve kimliklerini korumak üzere somut önlemler almaya çağırıyoruz.

Tarih tekerrür etmemelidir. Dünya soykırımcılara karşı durmalıdır. Türkiye ve Azerbaycan'a yönelik devam eden körü körüne destek, soykırımda suç ortaklığı anlamına gelebilir.

https://www.lemkininstitute.com/red-flag-alerts-1/red-flag-alert-for-genocide---turkey

 

Lemkin Enstitüsü ve çalışmaları

Raphael Lemkin (24 Haziran 1900 - 28 Ağustos 1959), Ermeni soykırımını öğrendikten ve bu suçları işleyen Osmanlı liderlerini kovuşturmak için hiçbir uluslararası yasa bulunmadığını öğrendikten sonra "soykırım" terimini ortaya atmasıyla ve Soykırım Sözleşmesi'ni başlatmasıyla tanınan Polonyalı bir avukattı. Lemkin, soykırım terimini 1943 veya 1944'te genos (Yunanca: γένος génos, "aile, klan, kabile, ırk, akraba") ve -cide (Latince: -cīdium, "öldürme") kelimelerinden türetmiştir. Soğomon Tehliryan'ın 1921'de Talat Paşa'nın öldürülmesiyle ilgili yargılandığı davadan haberdar okuduktan sonra savaş suçlarıyla ilgilenmeye başladı. 20. yüzyılın en önemli soykırımlarından biri olan Ermeni soykırımını ilk soykırım olarak tanımladı.

Lemkin Soykırımı Önleme Enstitüsü, Irak'ta soykırımın önlenmesi için 2017 yılında başlatılan Irak Soykırımı Önleme ve Hesap Verebilirlik Projesi'nden doğmuştur. IŞİD soykırımlarının ardından, şiddet döngüsünü sona erdirmek ve kalıcı bir barışı teşvik etmek için gösterilen ilgiyle büyümüştür.  Şimdi bu çalışmayı küresel olarak yürütmektedir.

 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.