Türkiyelileşme artık bir hayal mıdır?

Forum Haberleri —

.

.

  • Özgürlük öğretisinde devleti ve iktidar kavramlarını eksene almayan bir çizgi söz konusudur. Demokratik özerklik formülasyonu bununla ilgilidir. Ancak, demokratik özerklik kadar dikkati çekmeyen bir diğer politik formülasyon Ortadoğu Demokratik Konfederasyonu'dur.

Havari TÜRKMEN

Özgürlük Hareketinin benimsediği ve önderliği tarafından geliştirilmiş olan ideolojiye kısaca özgürlük öğretisi diyeceğiz. 


Özgürlük öğretisinde devleti ve iktidar kavramlarını eksene almayan, hatta neredeyse onlardan kaçınmak isteyen bir çizgi söz konusudur. Demokratik özerklik formülasyonu bununla ilgilidir. Ancak, demokratik özerklik kadar dikkati çekmeyen bir diğer politik formülasyon Ortadoğu Demokratik Konfederasyonu'dur.


Kendisini Kürdistanî bulan, Kürt milliyetçiliğini bayrak edinen çevreler, önderliğin ulasal devletin Kürtler için neden bir kurtuluş olamayacağı yönündeki derin analizlerini es geçerek, kendi kabilesel, sınıfsal çıkarları gereği, burjuva siyaseti mantığından ayrılmadıkları için, halkı sürekli bu sonu olmayan ve tehlikelerle dolu yola sürüp dururlar yüz yıldır. 


Oysa, Önderliğin paradigması bir yandan, tüm halkların başına bela olan emperyalizmin evrensel kavranışından hareket ederek, diğer yandan, Kürt diyalektiği adını verdiği, dörtlü sömürge olma durumunun, ulusal kurtuluşlar çağını ıskalattığı Kürtlerin, sömürgeci ve faşist devletler yıkılmadan, bu ülkelerde demokratik dönüşüm yaşanmadan kurtulamayacağı gerçeğinden yola çıkarak bu noktaya varmıştır. 


Bugün, özellikle Türkiye gerçekliğinde sertleşen ve açık hale gelen bir faşizmin söz konusu olması, özellikle burjuva ve feodal unsurlarda moral bozukluğu, hayal kırıklığı ile birlikte bir öfkeye yol açmakta ve bir çeşit kaçma duygusu olarak Türkiyelileşme de neymiş, biz artık özgür Kürdistan'a yönelmeliyiz dedirttirmektedir. 


Bu yaklaşım iki noktada hatalıdır.


Birincisi, faşizmin üzerindeki tül perdeleri sıyırıp kabak gibi açığa çıkmak zorunda kalmasının nedeni güçlenmesi değil zayıflaması, Özgürlük Hareketi üzerinde sürekli alan kaybetmesidir. Elbette, yine Önderliğin ortaya koyduğu bir diyalektiğin gereği olarak, zafere yaklaştıkça devrimler daha büyük saldırılarla karşılaşırlar. Daha çok risk almak zorunda kalırlar. 


İkincisi, onlarca yıldır büyük bedellerle direnen Özgürlük Hareketinin Türkiyelileşme hamlesinin stratejik bir zorunluluk ve tercih değil de, basit bir taktik, hatta gereksiz yere Türklere yapılan bir jest olduğunu sanmak büyük hatadır. Dünyayı, Ortadoğu’yu, politikayı ve devrimi bilmeyenler ancak bu tür küçük burjuva ucuzluklarına kapılırlar.


Faşist rejimlerin yönettiği dört sömürgeci güç yerli yerinde dururken, arkasını ABD ya da başka bir küresel güce yaslayarak bile bağımsız bir Kürdistan'ın var edilemeyeceği, edilse bile bunun büyük bir soykırımla sonuçlanabileceği gerçeğini anlamak için, bağımsızlık referandumu sonrası M. Barzani’nin düştüğü durumu iyi anlamak gerekiyor. Barzani eliyle Güney Kürdistan’a doldurulan işgalci üslerine, Suriye’de PYD'yi etkisizleştirmek ve inisiyatifi ENKS'ye ve Arap kabilelerine kaydırmak için her yola başvuran Amerika’ya, geçmişte ise; 75 yıl önce Mahabad'da yaşananlara, Barzanilerin İran ile Irak arasında halkı ateşe atışına, Halepçe’ye, Önderliğin ABD eliyle Türkiye’ye teslim edilmiş oluşuna bakmak yeter.


Bu nedenle, Özgürlük Hareketine bağlı olan herkesin, bu tür kafa karışıklıklarıyla arasına net bir çizgi çekmesinin bir yolu, stratejik bir yaklaşım olan Türkiyelileşme politikasının bir yana atılmak bir yana, güncellenerek ve güçlendirilerek sürdürülmesi gerektiğini anlamak, anlatmak ve her platformda savunmaktır.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.