Üç kalp krizine rağmen direniyor

Kadın Haberleri —

Muhlise Karagüzel

Muhlise Karagüzel

  • Ağır hasta tutsaklardan 60 yaşındaki Muhlise Karagüzel, geçirdiği üç kalp krizi ve şeker dolayısıyla görme güçlüğü yaşamasına rağmen Adli Tıp Kurumu’nun (ATK) verdiği “Cezaevinde kalabilir” rapor nedeniyle bırakılmıyor.

AKP-MHP iktidarının bir oyuncağı haline dönüşen Adi Tıp Kurumu’nun (ATK) kararları özellikle hasta tutukluların, tutsakların yaşamını tehlikeleye atıyor. 

Kayseri Bünyan Kadın Kapalı Cezaevinde kalan 60 yaşındaki hasta tutsak Muhlise Karagüzel, birçok sağlık sorunu ile karşı karşıya olmasına rağmen ATK’ın “cezaevinde kalabilir” raporu nedeniyle tahliye edilmiyor.

Şeker, yüksek tansiyon, astım hastası olan ve bu hastalıklarının olduğuna dair raporları bulunan Karagüzel, daha önce de kalp krizi de geçirmişti. 

Cezaevinde ağır şartlar altında tutulan 60 yaşındaki Muhlise Karagüzel’in kızı Zilan Karagüzel annesinin durumuna ilişkin konuştu.

Üç kez kalp krizi geçirdi

Zilan Karagüzel, annesinin cezaevinde birçok hastalıkla mücadele ettiğini anlatarak şöyle dedi: “Annemin şeker hastalığı nüksettiğinde, gözlerine ve ayaklarına vurmuştu. Şekerinin yükseldiği durumlarda görme yetisini kaybediyor. Yaklaşık 15 kez gözünden anjiyo oldu. Diğer yandan ise kalp hastası. Cezaevindeyken 3 kez kalp krizi geçirdi. Bir keresinde kalp krizi geçiriyor ve Kayseri Şehir Hastanesi’ne götürüyorlar. Tam hastaneden çıkacağı sırada ikinci kez kalp krizi geçiriyor. Bu süreç defalarca tekrarlandı ve her seferinde gittik ama bizi görüştürmediler dahi. 60 yaşındaki hasta bir tutsak için inanılmaz bir güvenlik önemli alıyorlar. Cezaevi savcısından izinler alarak ancak 20 dakika görebiliyoruz hastaneye yatırıldığı zamanlarda. Durumu hiç iyi değil. Diğer hasta tutsaklarda olduğu gibi annemde de çok ciddi bir tecrit  ve baskı söz konusu.” 

ATK siyasal bir kuruma dönüştü

Cezaevine girmeden önce verilen raporların yok sayıldığını belirten Zilan Karagüzel, “ATK’ya gittiğinde cezaevinde kalabilir raporu veriyor. Örneğin en son geçirdiği krizde biz hastaneye saat 10’da gittik ve bize hastanede olmadığını söylediler. Görüşmeyelim diye yalan söylemişler. Gece 12’de taburcu etmişler ve biz ertesi gün savcılık izniyle görebildik. Çaprazdan kapalı görüş yaptık. Yanımıza gelişini görebiliyorduk ayakta dahi duramıyor ve duvarlara tutuna tutuna geliyordu. Kendisine bir tekerlekli sandalye dahi vermemişler. Yanında iki tane gardiyan ama ne yardım ediyorlar yürümesine ne de koluna giriyorlar. Kendisi tutuna tutuna geldi. Tepki gösterdik hani tekerlekli sandalye vermemelerini bir yerde anlarsınız belki doludur diye ama o iki gardiyanın koluna girmemesi, onun yürüyememesi ayrı bir durum. Kabul edilemez. Annem de tepki gösterdi. Çünkü o dört sandalyeyi görmüş ve yürüyemediği halde ona vermemişler. Böylesi hastalıkları üst düzeyde olan birinin ATK’dan cezaevinde kalabilir raporu alması, ATK’nın siyasallaşan bir kurum olduğunu kanıtlıyor “ diye belirtti.

İlaçlarını dahi düzgün vermiyorlar

Yoğun talepleri ve baskıları neticesinde acil durumlarda annesinin hemen hastaneye sevk edildiği durumlar olduğunu fakat burada da herhangi bir işlem yapılmadığını söyleyen Zilan Karagüzel, “Hastaneye sevk edilmesinin bir anlamı yok aslında. Yalnızca raporlara ve resmi kayıtlara ‘hastaneye götürdük’ yazılsın diye bunu yapıyorlar. İlaçlarını dahi düzgün vermiyorlar. Özellikle şeker ilaçlarının saatinde kullanılması dahi çok önemliyken haftalarca verilmediği oluyordu. Her seferinde ilaçların düzenli verilmesi için biz buradan baskı oluşturmaya çalıştık. Bunun ardından ancak bir düzen oluştu ve ilaçlar verilmeye başlandı” dedi.

Kasıtlı ve politik bir yaklaşım

Hasta tutsakların beslenmesine doktorların raporlarına rağmen dikkat edilmediğini belirten Karagüzel, verilen yemeklerde bunun gözetilmediğini söyledi. Zilan Karagüzel şöyle dedi: “Şeker hastası olduğu için her yemeği yiyemiyor. Kesinlikle şeker hastalarının tüketmemesi gereken besinler olan pirinç, patates gibi yemekler çıkarıyorlar. Ki, verilen yemek dahi yenilecek durumda değil. Doktor tarafından yemesi gereken besinlere ilişkin bir diyet listesi verildi. Birkaç gün uygulandı ama ardından yine rutine dönerek tekrar aynı yemekleri veriyorlar. Bunu ısrarla sürdürüyorlar. Bu da kasıtlı ve politik bir yaklaşım. Daha önce Yargıtay’ın dosyasını bozduğu bir tutsak. 8 yıl ceza verilmişti, dosya bozulduktan sonra tahliye olmasını beklerken dalga geçer gibi verilen cezayı 8 yıldan 7 yıl 6 indirdiler.”

60 yaşında cezaevinde direnen bir anne var

Hasta tutsakların bu ülkenin en büyük ayıbı olduğunu dile getiren Zilan Karagüzel, siyasi tutsaklara yönelik her türlü kararın politik olduğunu kaydetti. Yalnızca tutsakların değil ailelerinin de sürgünler ile cezalandırıldığını dile getiren Zilan Karagüzel, “Özellikle tutsak kadınlara ve annelere yönelik çok ciddi bir baskı var. Yapılan bütün işlemler siyasi. Ceza içinde ceza uygulaması yapılıyor ve bu yalnızca tutsağa yönelik değil aileye yönelik de bir ceza. Hem psikolojik hem maddi hem de manevi anlamda aileyi de yıpratıyorlar. Tutsakların kendi illerinden alınarak ulaşımı zor ve ters yerlere sürgün edilmesi de politiktir. Diğer tüm tutsak aileleri gibi bizlerde zorlanıyoruz. Kayseri Bünyan Cezaevine gidebilmek için düşünün 5 kez araç değiştiriyorum. Ancak böyle gidip geliyorum ve gidiş-geliş 10 aracı buluyor. Hepsi bunu yaşıyor. Bugün 60 yaşında cezaevinde direnen bir anne var. Yaşamının her alanında mücadele eden, baskıya direnen bir kadınla karşı karşıyalar. Yaptıkları tüm baskı ve zulümler beyhude bir çaba bunu bizzat annem de dile getiriyor. Bütün tutsaklara yönelik bu çabalar boşa çıkacaktır” dedi.

MELEK AVCI / JINNEWS-ANKARA

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.