Üç yılık süreye çok şey sığdı...

  • Üç yıllık süreye çok şey sığdı. Tarafı olmaktan onur duyduğumuz, ezilen halkların, sınıfların, inançların, kadınların, çocukların, tüm ötekilerin iletişim ve haber alma hakkını birlikte korumaya devam edeceğiz. Buradayız ve hep burada olacağız...
 
Bu coğrafyada en tehlikeli iki meslek, maden işçiliği ve gazeteciliktir. Birinde karanlığın içinde hep bir endişeyle ilerlersin; diğerinde karanlık, üstüne çökmek için hep pusuda bekler. Çünkü yazdığınız her satır, çektiğiniz her kare, karanlıktan beslenenleri tedirgin eder; bilinmesi istenmeyenlerin bilinmesini, görülmeyenlerin görülmesini sağlar. Bu yüzden, gazetecilik, tarihin her döneminde çıkar ve iktidar sahiplerinin kâbusudur. 
 
Özgür Basın, 30 yıldır bunu yapıyor ve türlü belalara rağmen yapmaya devam ediyor. Ta 26 yıl önce bir gece Özgür Ülke Gazetesi bombalandığında, “devlet dersinin” ilk sınavını vermiştik. O günden bugüne sınavın temel sorusu değişmedi; bizim verdiğimiz yanıt da değişmedi. Bomba yetmeyince 2 Şubat 1995’te Özgür Ülke, “Özgür Gündem’in devamıdır” diye kapatıldı. 13 Nisan 1995’te Yeni Politika yayım hayatına başladığında daha ilk sayısı sansürlendi. Dört ay sansürlerle çıkabilen gazete bu kez aynı yılın 16 Ağustos’unda “Özgür Ülke’nin devamıdır” diye kapatıldı ve bu böyle devam etti… 
 
Bazılarını hasımlarımız, bazılarını hısımlarımız, bazılarını da Dımdım Kalesi’ndeki hikaye gibi geri dönmek üzere biz kapattık. Biz açtık, onlar kapattı! Ancak direnenlerin tarih belleğinin egemenlerin öldürücü silahlarından daha güçlü olduğu hep kanıtlandı. Tıpkı 22 Nisan 1898'de Mısır'ın başkenti Kahire’de Mîqdat Mîdhat Bedirxan öncülüğünde çıkartılan Kürdistan Gazetesi’nin 1946 yılında kurulan Mahabad Kürt Cumhuriyeti’yle geri dönüşü gibi. Sonraları Kürdistan adıyla çok sayıda dergi, internet sitesi, radyo ve televizyon takip etti.  
 
Aslında bu yaşama tutkusu yaşadığımız toprakla ilgiliydi. Suyun, toprağın ve güneşin insanla buluşmasıydı. Gılgamış’ın başından geçenleri gelecek kuşaklar bilsin diye kil taşlarına yazdığı gibi, imkânsız olanı yaptık. Evet, destansı bir coğrafyadır Mezopotamya. Bu toprakların hamurundan yoğrula yoğrula üç yıl önce bugün adımızı Mezopotamya Ajansı koyduk ve toprağa verdiklerimizi unutmadan; Apê Musa’nın (Musa Anter) ölüm yıldönümünde onun bükülmeyen kalemini devraldık.  
 
Buradayız ve hep burada olacağız
 
“Cenaze postayla gönderildi”, “İşte cenazeler kaldırıma böyle gömüldü”, “Şırnak’ta bir okulda Kürtçe konuşmak yasaklandı!”, “Telhamut Çadır Kent’teki fuhuş organizasyonu Ceylanpınar Belediyesi üst düzey çalışanlarına uzandı”, “Otopsi raporlarına ulaşıldı: Şenyaşar kardeşler 23 mermiyle, baba kesici aletlerle öldürüldü”, “DAİŞ Emiri İlyas Aydın Suruç, Ankara, Cerablus ve 2 Türk askerinin yakılmasını anlattı”, “Belgelerine ulaşıldı: Silopi'de milyonluk araziler AKP yöneticilerine yok pahasına verildi”, “Şırnak'ın 'ölüm kuyuları'na indik”, “Kürtçe müzik dinleyen genç öldürüldü”, “Sakarya’da Kürt işçilere saldırı”, “Cengiz Holding Mazıdağı’nda köy boşaltmak istiyor: Köylüler kamuoyunu duyarlı olmaya çağırdı”, “KOM polisleri ‘kaçak’ diye el koydukları lüks telefonları eşlerine hediye etmiş!”, “Kayyum danışmanının 246 bin TL'lik 'rüşvet çarkı' hesap dökümlerine yansıdı”, “Kayyum döneminde belediyede fuhuş şebekesi kurdular” gibi gündem yaratan sayısız habere imza attık. Bunun ağır bedelini de ödedik, ödüyoruz. Sitemiz şu ana kadar 21 kez kapatıldı. Kameralarımıza, fotoğraf makinalarımıza el konuldu, kırıldı. Onlarca arkadaşımız gözaltına alındı, tutuklandı, tehdit edildi, hakarete uğradı ve haklarında süren davalara her gün bir yenisi eklendi. Geçmişte birlikte ter döktüğümüz onlarca arkadaşımız hala tutuklu.  
 
Elbette hiçbir gerekçe eksikliklerimizi örtemez. Bugünün Türkiye’sinde sitem etme hakkımız da yok. Eksiğimizi, hatamızı, yanlışımızı eleştiren, bize ayna tutan okuyucularımıza ve dostlarımıza teşekkürü borç biliriz.
 
Düzen sahipleri için ise varlığımız rahatsız edicidir, biliyoruz. Ama bunun için özür dilemek niyetinde de değiliz. Varız, var olmaya devam edeceğiz. Buradayız ve hep burada olacağız. 
 
Tarafı olmaktan onur duyduğumuz, ezilen halkların, sınıfların, inançların, kadınların, çocukların, tüm ötekilerin iletişim ve haber alma hakkını birlikte korumaya devam edeceğiz.
 
Sonu ne olursa olsun, bu muhteşem destanı yaratan, yaşatan, toprağa düşen, tutsak olan ve hala ter dökenlere aşk olsun! / MA
paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.