Yahudiler, Filistin ve Kürtler!

Ortadoğu’da, politik çıkar ve güç devşirme kazanlarında Yahudi düşmanlığı kaynar. Filistin meselesi de kazanda kaynayan malzemedir. Hal böyle olunca herkesin (rejimin) Filistin'i kendine ve çıkarına göredir.
Onları anlıyorum da, Kürdistan saflarında gibi yapan kimi "tarafgir"lerin şahsında dönüp, "sana ne oluyor ayak altındaki esir Kürt?" diyesim geliyor. "Sen kırılıp, yangınlar arasında alev alev yanarken, Filistinliler ve onları kullananlar cephesinde, insanlık adına, seni esirgeyen tek bir fısıltı duydun mu?"
TC, daha dün Botan'daki Kürt köylerini uçaklarla bombalıyor, "şanlı Türk ordusu" bir vuruşta, "zafer hasadı" olarak geride 38 parçalanmış ceset, onlarca yaralı kaldırıyor, Nusaybin köprüsünde kadınlar tanklarla eziliyor, 4000 Kürt köyü yakılıyor, 17 bin 500 kişi çeteleşen devlet tarafından kaçırılıp katlediliyor, kiralık katiller ordusu Hizbullah adıyla köylüleri telle boğup mezar evlere gömüyor (aynı Hizbullah bugün yeniden satırlarla sokağa salındı). Vedat Aydın olayında olduğu gibi katledilmiş Kürtlerin cenazelerine havadan ve karadan saldırı düzenleniyor, bir ölü varken yanına onlarcası katılıyordu.
Bunlar olurken Filistinliler ve onları kullananlar suskun bile değil, Filistinli paralı taburlar, Irak’ta Saddam Hüseyin rejiminin yanında Kürt kırımında, yan destekleri de TC’nin yedeğinde…
AKP iktidarında Kürdistan esirdir. İsrail’in Filistinlilere yapmadığıyla Kürt çocuklarını öldürürken, öldürülmeyenler cezaevlerinde tecavüze uğrarken, Kürtler kitle halinde toplama kamplarına doldurulurken, devlet kararıyla Roboskî'de, Paris'te katliam yapılırken ses veren oldu mu?
O halde, kendi haline bakmadan ona, buna yandaş kesilerek can düşmanı çoğaltmak senin neyine demeyeceğim. Kürt hareketinin böyle bir niyeti de, girişimi de yoktur. Ama yardım adına onları, geçmişteki "halkın tefferruartı" niteliğinde görenler vardı. Uzantıları da Kürtlerin içinde…
Uzantılar, birilerini, kurtarmaya pek heveslidir. Geçmşten kalma bir yaranma hastalığıdır, bu. Kürdistan, yasak duvarlar arasında sıkışık ve kendi kanı içinde boğulurken, onlar halleri, güçlerine bakmadan kurtarıcılığa soyunuyor, bu uğurda ölüme koşuyorlardı.
Kurtarmak istedikleri de seçimden seçime Faşistlere oy vermeye koşuyor, sokaklarda gördükleri Kürtlere saldırıyor, inşaatlarda çalışanları linç etmeye gidiyor, çocukları da üniversitelerde Kürt gençleri avına çıkıyorlardı.
Günümüzde, her iki kişiden birinin medarı iftiharı AKP iktidarı, Yahudi düşmalığınden destek devşirip geçiniyor. Perde ardında ise İsrail, en yüksek himayaye mazhar devlettir. Alış-veriş rakamları da tarihin zirvesindedir. Yahudilerin tepesine binmesi için Hitler ruhunu çağıran Başbakan Erdoğan, İsrail’e verdiği hizmetlerin karşılığında, "Davut yıldızını" göğsünde taşıyan, yer yüzünün başlıca liderlerinden biridir. Yadaşlar mal satıyor, oğlu da limanlarına taşıyor, çarkına kulp takılası iki yüzlülükte…
İki yüzlü dünyada Yahudi düşmanlığı kazanç getiriyor, çünkü. Bu düşmanlık ise İttihat ve Terakki ırkçılığının devamı Kemalizmin kafalara çaktığı mirastır. Kemalistler, 1935’de toplu sürgün alayları düzenliyor, temizliği 1955’de kemale vardırıyor, ama mirasçıları "tarihte Yahudileri koruyan biziz" yalanıyla İsraili kandırıp, Kürtlere karşı desteklerini alıyorlardı.
İsrail’in kötülüklerine rağmen, kimilerinin Kürtler adına diye İsrail'e yumruk göstermeye hakkı olmamalıdır. Çünkü Kürtlerin yalnız İsrail'e değil, hiç kimseye geleneksel düşmanlığı yoktur.
Elbette, yerdeki zulüm görmezlikten gelinmez. Ama Kürtler de, dünün halkı değildir. Başkasının küflenip kokuşmuş sloganları uğruna, sağa, sola boynuz sallayan "halkın tefferruatı" niteliğinde bir örgüt hiç değildir. Ordusu da olan, örgütlenme gücüyle kendi başına bölgesel ağırlıkta bir kuvvet, açık deyişle çatı devletidir.
Gücü olan, "o düşman, bu da düşman, kahrol bütün düşmanlar" demeye devam edebilir. Ama Kürtleri sloganlarına karıştırma hakları da yoktur. Kürtler, anlık heyecan verici sloganlarla değil, devlet ağır başlılığıyla geleceklerini inşa hesabındadır. Bölgenin kabadayı değil, buna niyetleri de yoktur.
Ayrıca, Kürtlerin köklerini kazımaya yeminli yeterince düşmanı zaten vardır.
Bir de, "Filistini bırak, yakınındaki Rojava’ya bak" derler adama.
İsrail'e karşı, bize insani rol oynayan AKP iktidarı, Rojava’da insan kesen, bebeklerin karnını yaran, kadınları ganimet ilan eden İslami teröre karşı Suruç'ta toplanan Kürtlerin açtıkları çadırlar, ordu ve polis taarruzuyla yangına veriyor, insanlar mermi yağmuruna tutuluyor, Diyarbakır'da kiralık Hizbullah katilleri, himaye altında sokağa salıyordu.
Kaldı ki Kürtlerin, bugün IŞİD (DAİŞ) adındaki vahşi İslami çeteleri besleyenlerle aynı cephede yer almaları da zaten imkansız.
Kürtlerin kimseyle geleneksel düşmanlığı yok. Onlar kendi yurtlarında geleceklerini inşaa davasında…
