Yaşamın yükü yine kadına kaldı
Kadın Haberleri —
- Depremin büyük yaralar açtığı Semsûr’da kaybettiklerinin yasını dahi tutamayan kadınlar soğuk havaya, susuzluğa, zorlu koşullara direnerek ailelerini korumaya, beslemeye çalışıyor.
Mereş merkezli iki depremin üzerinden iki haftayı geçti. Binlerce insanın yaşamını yitirmesine, milyonlarca insanın da evsiz kalmasına neden olan depremde yüzde 60 yıkılan Semsûr’da (Adıyaman) binlerce insan ilk üç gününü sokaklarda ya da araçlarda geçirdi. Gelen yardımlarla birlikte çadıra yerleşip bir düzen oluşturmaya çalışan halk, vakitlerinin çoğunu dışarıda geçirirken, sadece uyumak için çadırları kullanıyor.
Yaşam kadınların sırtında
Temiz su ve hijyen ihtiyaçlarını karşılayamayan kadınlar, idrar yolu enfeksiyonu ile mücadele ediyor. Hayatın her anında ayakta kalmaya çalışan kadınlar, zor koşullarda çadır temizliği, yemek yapma ve çocuk bakımını da üstleniyor. Deprem travmasını atlatamayan kadınlar gün içinde bir an olsun yerinde durmuyor. Köyde yaşayan kadınlar sabah kalktıktan sonra ekmek pişirip çeşmeden su taşıyarak saatlerini geçirirken, kent merkezinde yaşayan kadınlar ise depolardan su doldurup sobalarda kaynattıkları sularla yemek pişirip çay yapıyor. Depo suyu dışında bir su kaynağının olmadığı merkezde kadınlar çamaşırlarını ve kişisel temizliklerini kazanlarda kaynattıkları sularla sağlıyor. Günlerdir duş alamayan kadınlar üst üste biriken elbise ve bulaşıkları saatlerce leğenlerde yıkayıp temizlemek zorunda kalıyor. Toplumsal cinsiyet rolleri nedeniyle çadırdaki bütün işleri de yapan kadınlar depremin zorluğunu iki kat daha fazla yaşıyor.
‘Su yok diye yemek yemiyoruz’
Küçük bir çadırda 8 kişi yaşadıklarını söyleyen Ayşe Eroğlu, “Halimize bak hele. Lavabo sıkıntısı, banyo sıkıntısı her şey var. Hava soğuk olduğu için rahat uzanamıyoruz. Burada 8 kişi üst üste kalıyoruz hepimiz. Bize konteynır verseler çok iyi olur. Gün boyu yemek derdiyle uğraşıyoruz, sabah kahvaltı, akşam yemek. Öğlen bulaşık kirlenmesin, su yok diye yemek yemiyoruz. Bir öğünü yemek yemeden geçiriyoruz. Çok sıkıntı çekiyoruz. Çadırda kalmak da çok zor. Su yok. Kendi çabamızla gelen hazır sularla her şeyi yapıyoruz. Su olmadığı için elbise de yıkayamıyoruz. Köyde olduğumuzda kazan kaynatıyor o şekilde elbiseleri yıkıyoruz. Kadınlar çok iş yapıyor tabi erkekler ne yapıyor. Yatak kaldır indir yemek çamaşır her işi biz yapıyoruz” diye konuştu.
‘Ağıt yakıp ağlıyoruz’
Kadınlardan, Hanım Yılmaz, su taşıyarak yıkadığı bulaşıkların başında konuşmaya başlıyor: “Eskiden her dakika bulaşık yıkıyorduk. Şimdi günde iki kere yıkadığımızda dua ediyoruz neden çünkü su yok. Evimiz yıkıldı, günümüz bu. Susuzlukla bu işlerle uğraşıyoruz. Çadırda ne yapacaksın? Ne yememiz ne yatmamız ne oturmamız hiçbir şey düzgün değil. Her işi kadın yapıyor, yemesen, yıkanmasan olmaz. Ama bunların hiç birini yapamıyoruz. Oturup ağıt yakıp ağlıyoruz. Ne yapalım? Deprem anında ölümden döndük o binadan nasıl çıktığımı hala bilmiyorum.”