Yeni bir dil, yeni bir siyaset…

Cihan DENİZ yazdı —

  • Acil görevin bir boyutu mevcut iktidara son vermek için mücadele ise, diğer boyutu da, ona karşı gerçek bir alternatif ile toplumun karşısına çıkmaktır. Diğer bir ifade ile, iktidardaki özneyi değiştirmeyi değil, hakim anlayışı değiştirecek yeni bir toplumsal, politik ve ekonomik seçenek yaratmaktır.

Toplumsal desteğin önlenemez ve geri gelmeyecek şekilde erimesiyle beraber, iktidar bloğu, yaklaşmakta olan seçimleri kazanma adına toplumun en tepkisel ve “geri” kesimlerinin desteğine muhtaç hale gelmiştir. Buna bağlı olarak da, iktidar bloğu varlığını sürdürmek için kapısını çaldığı Yeniden Refah Partisi’nin öne sürdüğü şartlar, Türk siyasetinin içine yuvarlandığı çukurun bir özetidir aslında.

İktidarın tek bir oya bile nasıl muhtaç olduğunu bilen YRP, bu desteğin şartı olarak zaten iktidarın yıllardır saldırısı altında hakları ve özgürlükleri bir bir gasp edilmekte olan kadınların, LGBTİ’ların sahip oldukları son haklara da, özgürlüklere de göz dikmiş ve desteğinin karşılığında kadınların ve LGBTİ+’ların her türlü hak ve özgürlükleri ellerinden alınarak eve hapsedilmesi, toplum içinde görünmez kılınması istenmektedir. Sözde “aile” bütünlüğü adına kadınların kağıt üstünde kalan ve asla hakkıyla uygulanmayan haklarını hedef almışlardır. Nafaka hakkını  ortadan kaldırarak kadınları, söylemeye gerek yok, tabii ki asıl olarak yoksul ve emekçi kadınları, erkeğe ve kendisine kölelik dışında bir şey vermeyen bir hayata mahkum etmeyi amaçlamaktadırlar. Açık bir ayrımcılıkla Anayasa ve uluslararası anlaşmalar ile güvence altına alınan her türlü örgütlenme özgürlüğünü ortadan kaldırarak LGBTİ+ örgütlülüklerinin, derneklerinin kapatılmasını talep etmektedir.

Yine iktidar bloğuna desteğini açıklayan “Hüdapar” için biraz tarih bilinci olan, 90’larda Hizbulkontra eliyle Kürt yurtseverlere ve kendileri gibi düşünmeyen tüm kesimlere karşı işlenen “faili belli” cinayetlerin acısı hala zihninde ve kalbinde taze olanların söyleyeceği çok bir söz yoktur aslında.

Dolayısıyla da yaklaşmakta olan seçim sonrası açısından, varoluşsal olarak muhtaç oldukları koltuğu koruma adına 90’ların tüm karanlık figürlerinin bir araya gelmesiyle iktidar bloğunun seçimi kazanması durumunda  sadece Kürtler ve solcuları için değil toplumun tüm kesimlerini neyin beklediğinin ipuçlarını da vermektedir. 

Bununla birlikte, belli ki bu kadarı faşist iktidar bloğu içindeki kimilerine bile fazla gelmiş olacak ki, bakanlar da dahil iktidarın önemli sözcüleri ardı ardına yaptıkları açıklamalar ortaya çıkan rahatsızlığı dışa vurmaktadırlar. Bu aslında, bir yanıyla da toplumda oluşan rahatsızlığı da yansıtmaktadır ve bu anlamıyla da aslında oldukça önemlidir.

Çünkü toplumdaki, iktidarı hala destekleyen kesimlerin önemli bir kısmı da dahil,  beklenti daha fazla baskı, daha fazla yasak, daha fazla kutuplaşma değildir. İktidarın desteğine bel bağladığı yukarıda belirtilen kesimler hariç, tersine genel beklenti insanların kendilerini rahatça ifade edebilecekleri özgürlük alanlarının genişletilmesidir. 

Bundan dolayı da, iktidarın kadın düşmanı, tekçi, inkarcı, yasakçı, baskıcı siyaset anlayışına karşı toplumu tüm farklılıklarıyla, renkleriyle kucaklayan ve onların özgürlük mücadelelerini ortaklaştırmayı başaran bir siyasi hattın örülmesi en acil görevdir. Bu acil görevin bir boyutu mevcut iktidara son vermek için mücadele ise, diğer boyutu da, ona karşı gerçek bir alternatif ile toplumun karşısına çıkmaktır. Diğer bir ifade ile, iktidardaki özneyi değiştirmeyi değil, hakim anlayışı değiştirecek yeni bir toplumsal, politik ve ekonomik seçenek yaratmaktır.

İktidar karşısında Millet İttifakı son kertede aslında kendini bu mücadelenin birinci ayağı ile sınırlamaktadır ve ikinci boyuta ilişkin eskinin mevcut koşullarda yeniden kurulması dışında çok da bir şey söylememektedir.

Doksanların sonundaki çöküş gibi o dönemin aktörlerini çevresinde toplamaya çalışan mevcut iktidar anlayışı da iflas etmeye mahkumdur. Ve bunun karşısında bizlere düşen iktidardaki öznenin değişmesinin ötesinde geçip tam da bu boşluğu doldurarak gerçek bir özgürlükçü, demokratik alternatif geliştirmektir. Tekçi, inkarcı ve yasakçı zihniyeti bu coğrafyanın halklarının makus kaderi olmaktan çıkartmaktır.

İktidarın tek seçenekmiş gibi topluma dayattığı siyaset anlayışını aşacak, yeni bir dil, yeni bir siyaset, yeni bir anlayışı yaratmaktır. Toplumsal gerçeklerle ilgili iktidarın yasakçı, inkarcı yolundan gitmek yerine özgürlükçü ve demokratik bir anlayışı hakim kılmaktır. O veya bu kesimin değil, ezilenlerin tümünün sesi olabilecek bir örgütsellik inşa etmektir.

Bu ise demokratik siyasetin HDP ile yarattığı radikal demokrasi deneyimini yaşanan kimi eksikliklerin özeleştirisini de yaparak daha da derinleştirmektir. Yani bu coğrafyanın üstünde yaşayan tüm varlıkların ihtiyaç duyduğu yeşil ve sol seçeneği mümkün kılmaktır. .   

 

 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.