Yokmuş gibi davranmak çürümedir

Tecride karşı devam eden açlık grevi 125. gününde. Dr. Zeki Gül, tecrit içerisinde yeni bir tecride uğrayan kişilerin açlık grevlerini yokmuş gibi davranmanın, toplumsal çürümeye yol açtığını söyledi.

Dr. Zeki Gül, Cezaevlerinde kendilerini ifade edebilmek için açlık grevi eylemine başlayanları anlamak ve saygı duymak gerektiğini belirterek, salgınla birlikte cezaevlerinde tecrit içinde tecrit yaşandığına dikkat çekti.

Türk cezaevlerindeki PKK ve PAJK’lı tutsakların, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin sonlandırılması talebiyle 27 Kasım’da başlattığı süresiz-dönüşümlü açlık grevi, 125. gününde devam ediyor. Aynı amaçla Mexmûr Şehit Aileleri Derneği’nde 104, Yunanistan’ın Lavrio Kampı’nda ise 87 gündür açlık grevi yapılıyor.

Türk Tabipleri Birliği (TTB) ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) bünyesinde 1995’ten beri insan hakları mücadelesi veren ve son 20 yıldır cezaevleri bağımsız izleme süreçlerinde yer alan Dr. Zeki Gül, salgın koşullarında cezaevlerinde devam eden açlık grevi eylemini, MA’dan Sevda Aydın ve Naci Kaya’ya değerlendirdi.

Tecrit içinde tecrit

 Cezaevlerinde kendilerini ifade edebilmek için açlık grevi eylemine başlayanları anlamak ve saygı duymak gerektiğini ifade eden Gül, salgınla birlikte cezaevlerinde tecrit içinde tecrit yaşandığını belirtti. Özellikle F Tipi kapalı cezaevlerinde uygulanan katı tecridin salgınla birlikte daha da derinleştiğine dikkat çeken Gül, “Bu yüzden hayatları daha da zorlaştı, cezaevleri yeni bir tecrit anlayışıyla şekillendi. Birbirleriyle, aileleriyle, avukatlarıyla görüşme hakları başta olmak üzere pek çok hakları sınırlanmış oldu. Hukuken ikinci ceza yoktur fakat bu haklarının gerilemesiyle ikinci kez cezalandırıldılar. Bu koşullarda açlık grevini yapmalarını anlamak gerekiyor” dedi.

Veriler paylaşılmıyor

 Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü, İnsan Hakları Derneği (İHD) ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) gibi kurumların web sayfasında, cezaevlerindeki Kovid-19 vakalarıyla ilgili neredeyse hiçbir veri olmadığını kaydeden Gül, ”Türkiye’de 300’ü aşkın cezaevi var ama neredeyse hiç Kovid-19 vakası yokmuş gibi bir durum var. Bu verilere ulaşamadığımızda onlara dair farkındalığımız tıbbi olarak da çok zayıflamış durumda” diye konuştu.

Talepleri ciddiye alınmalı

 Pandemi koşullarında açlık grevi yapmanın, yaşamsal riski arttırdığını dile getiren Gül, şöyle devam etti: ”Taleplerini çok ciddiye almak gerekir. Bedenleriyle topluma bir şeyler söylüyorlar; aslında bizim yapamadıklarımızı, eksiğimizi, çaresizliğimizi bir şey üreterek tamamlamaya çalışıyorlar. Bu durum toplumdaki herkes için sıkıntılı bir şey olsa gerek.”

Bağımsız heyet izlemeli

 Türk Tabipler Birliği’nin Cezaevi İzleme Komisyonlarında zaman zaman da Adalet Bakanlığı’na bağlı komisyonlarda 1996’dan bu yana yer alan ve gözlemci olan Gül, deneyimlerinden yola çıkarak, şu uyarılarda bulundu: “Geçmiş deneyimler de gösteriyor ki toplumsal kesimlerin ve kitle örgütlerinin sessiz kaldığı dönemlerde, cezaevlerindekilerin yaşamları zorlaşıyor, ölüm oranı çok fazla artıyor. Bu nedenle Adalet Bakanlığı’nın geç kalmadan bağımsız, toplumun güven duyduğu, Türk Tabipler Birliği’nin de içinde olduğu kurumlardan oluşan bir heyeti izlemesi için davet etmesi gerekiyor. Daha önceki açlık grevi ve benzer süreçlerde bakanlık bunu yaptı, çözümleyici bir süreç olacaktır.”

Sağlıklı bilgi imkansız

Cezaevlerine dair sağlıklı bilgi almanın imkansız hale geldiğini, paylaşılanların ya yetersiz ya da gerçeği örten açıklamalar olduğunu sözlerine ekleyen Gül, açlık grevinde olanların, hasta tutsakların bilgilerinin de toplumdan saklandığını ifade etti. Sağlıklı bilgi alabilmek için toplumun güven duyduğu kitle örgütlerinin sürecin içinde olması gerektiğini hatırlatan Gül, bunun sağlanması için toplumsal talebin olmasının da önemine işaret etti.  

Kısıtlamalar işkencedir

 Cezaevlerinde tecrit ve izolasyonda olanlara salgın nedeniyle ek kısıtlamaların uygulanmasını, psikolojik işkence olarak değerlendiren Gül, ”Tedbirler gerekçe gösterilerek kısıtlamaların arttırılması masum bir şey değildir, işkencedir ve işkencede zaman aşımı olmaz. Pandemi döneminde açlık grevinde ve hasta mahpusların yaşadığı bu işkencenin, mutlaka araştırılması gerekiyor” şeklinde konuştu.

Çürüme her alana sirayet eder

 Özgürlüğünden mahrum olanların her türlü tutumunun, toplumda derin izler bırakacağına anımsatan Gül, şunları ifade etti: “Onların yanında olamama duygusu, yetersiz kalma hissini doğurur. Bu toplumsal bir travmadır ve her beden için bir yansıması olur. En önemlisi de bir çürümeye yol açar. Tecrit içerisindeyken, yeni bir tecride uğrayan kişilerin açlık grevlerini hissetmemek, duyumsamamak ya da yokmuş gibi davranmak toplumsal bir çürümeye yol açar. Çürüme toplumun her alanına sirayet eder. İşimize, ülkeye, dünyaya bakışımıza, aile içindeki yaşamımıza kadar sirayet eder. O yüzden sadece açlık grevi yapanlar ve onlara duyarlı olan kesimlerle sınırlı kalmaz, birinin eksilmesi herkesi eksiltir, çünkü bizim yapamadığımızı, onlar ifade etmeye çalışıyor.”  

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.