Yoldaşların yoldaşı Pelin Zozan
Meral ÇİÇEK yazdı —
- Yaşarken de hep anılan ve anlatılan, kalbinde ve aklında zerre kadar kötülük barındırmayan, yoldaşlık heybesinde huzur ve güven taşıyıp dağıtan, ama doğru bildiklerinden de asla ödün vermeden kavgasını tutarlılık ve cesaretle yürüten anlam arayışçısı.
52 yıl önce, yeni çiçek açmış bir ağacın dibinde başlayan muhteşem serüven, kuşaklar boyunca bu halkın en güzel evlatlarını buluşturmuştur hep. Özgürlüğün kavgasında yoldaşlık bağlarıyla örülen yeni bir toplumsallık bu. Ki Önder Apo’nun henüz çocuk yaşlarda beliren başlıca özelliği ve farklılığı, etrafında iyi, güzel, doğru ve özgür bir toplumsallığı var etme tutkusu.
Devrimi kendine yurt bilenler arasında bazı hakikat arayışçıları var ki, yol gerçeğinde dervişane yürüyüşün timsali oldular. Varlıklarını anlam ve bilinçle yoğurup ne bireyin ne toplumun inkarına dayanan yeni bir benlik ortaya çıkardılar. Adanmışlığın bu hali devrimci öncülüğü gerçek anlamına kavuşturmaktadır. Radikal ama alçakgönüllü, en önde ama mütevazi, cesaretli ama ölçülü, olgun ama her daim taptaze. Pelin Zozan Yılmaz böyle bir kadın devrimci öncüydü. Şehadeti insana ‘ölüm, adın kalleş olsun!’ dedirten, varlığı sonsuza dek yaşayacakmış gibi hissettiren, o nedenle de yokluğuna alışması, hatta yokluğunu algılaması ne mümkün capcanlı güzellik. Yaşarken de hep anılan ve anlatılan, kalbinde ve aklında zerre kadar kötülük barındırmayan, yoldaşlık heybesinde huzur ve güven taşıyıp dağıtan, ama doğru bildiklerinden de asla ödün vermeden kavgasını tutarlılık ve cesaretle yürüten anlam arayışçısı.
Heval Pelin, ‘kolay yetişmez’ denen insanlardandı. Çünkü yaşadığımız çağda kolay bulunmayan ancak devrim için vazgeçilmez olan bütün özellikleri kendinde bir araya getirmiş gibiydi. Bunda elbette içinde büyüdüğü toplumsallığın, kutsal ana emeğinin, yurtseverliğin ve öz kimliğe bağlılığın payı belirgin olmuştur. Ama O aynı zamanda 30 yıla yakın mücadele hayatında kendini emek ve fedakarlıkla yetiştirmiş, varlığını ilmek ilmek örerek hebûn’dan xwebûn’a doğru ilerlemiştir. Sıradanlığı kendine layık görmeyip Zîlanların ardılı olarak anlamlı bir yaşamın sahibi olma istemi ve iddiası çok güçlüydü. Bunun için en çok da kendiyle kavga edip amaç ve duruş, hayal ve hayat arasında boşluk bırakmamanın yüksek çabası içindeydi. Ve bunda sonuç alıyordu. Geçen her günle birlikte -ilk kod adı olan- Nûpelda misali yaprak açıp çiçekleniyor, güzelleşiyor, kendiyle birlikte bulunduğu her yeri güzelleştiriyordu.
O, ihtiyacın ötesindekine sahip olmayı tamahkârlık sayıp, kendinde olanı tereddütsüzce ve severek paylaşırdı. Kapitalist düzenin maddiyatçılık ve bencillik kapanına takılmadan, aslolanın maneviyat olduğu bilinciyle bulunduğu her yerde toplumsal değerleri yaşayıp yaşatırdı. Daima ahlak, vicdan ve erdemin yol göstericiliğinde yürürdü. Zorluklardan kaçmayıp, büyük sorumluluk duygusu ve bilinci ile devrim görevlerine sarılırdı. Düşünmeden yapmazdı, doğru yapmak için çok düşünürdü. Yaşı ilerledikçe bir yandan daha çok olgunluk kazanırken, gençlik enerjisi ve dinamizmi hiç eksilmezdi. Yerinde hiç durmayan, en çok yürürken düşünen, o yüzden uykusuz gecelerde saatlerce hızlı adımlarla volta atan bir insandı. Kalbi en çok gece vakitlerinde huzursuz olurdu. Özgürlük mücadelesi görevlerini daha başarılı yerine getirme arayışından kaynağını alan bir huzursuzluktu O’nunkisi.
Yüksek ve dinamik gelişim düzeyi işte bu güçlü arayışçılığına dayanıyordu. O gerçekten bir hakikat arayışçısıydı. Varoluşun anlamına, hakikatin sırrına ermek ve yaşamı özgürleştirmenin yolunu buradan örmek için düşünce gücünün sınırlarını hep daha fazla genişletmenin, giderek aşmanın çabası içinde olurdu. Önderlik paradigmasını derinlikli kavramak için deyim yerindeyse kafa patlatır, modernist sistemin farz kıldığı zihni formatlardan kendini özgürleştirmek için sürekli olarak kendini radikal bir sorgulamadan geçirirdi. O anlamda eleştirel olduğu kadar ve belki de daha fazla özeleştireldi. Teorik değil ideolojikti ama aynı zamanda yüksek bir teorik-entelektüel birikime sahipti. Bu birikimini daima mücadelenin hizmetine koyup var olan sorun ve zorlukları derinlikli irdeleyip çözüm geliştirmeye, onun yol ve yöntemini ortaya koymaya odaklanırdı. Anlam gücü derin olduğundan çözüm gücü de büyüktü.
Öyle sadeydi ki! Bir lokma bir hırka felsefesi O’nun yaşam düsturuydu. Basit bir örnekle; O’nun için en zengin sofra çay, ekmek ve otlu peynirden müteşekkildi. Üzerindeki hırkayı da genelde çıkarıp daha çok ihtiyacı olduğunu düşündüğüne verirdi. O yüzden de kendisi çoğu zaman hırkasızdı.
Ailenin tek kız çocuğu olmasına rağmen -veya belki de bundan ötürü- cins bilinci ve sevgisi çok güçlüydü. O kadın gerçeğinde derinleştikçe bir yandan kendini özgürlük çizgisi doğrultusunda oluşturmanın mücadelesini yükseltirken, öte yandan köle kadın-egemen erkek zihniyetleri karşısında tutum sahibiydi. Ama kestirip atmadan; hep yapıcı, değiştirici-dönüştürücü, yoldaşlık esasları temelinde. Yüreği çok genişti. O kadar genişti ki, her bir yoldaşını, tanıdığı her bir yurtsever ve dostu kalbine sığdırmayı biliyordu. Kalbine sığdırdığı her bir insanın da yüreğinde yer ediniyordu böylece.
Şehadeti bu yüzden bu kadar ağır geliyor. Beyin duyuyor gibi ama kalp duyumsamayı reddediyor.
Heval Pelin’in en büyük hayali, Önder Apo’yu görebilmekti. Bu yöndeki umutlarının en güçlü olduğu bir zamanda faşist TC’nin alçakça saldırısında şehit düştü. Önder Apo’nun yıllardan sonra bizlere ulaşan, hepimizde büyük sevinç ve duygu yoğunluğu yaratan fotoğrafını göremedi. Ama o zaten yüreği ve aklıyla her daim Önderlik’le yaşadı. Hep yoldaşların yoldaşı olarak yaşadı.
O denli yaşama yakışan, yaşam dolu, anlamlı yaşamayı başaran güzel insan; kalplerimize nakşettiğin sevgi şu an sınırsız bir özlem içinde. Kavuşmak ne mümkün. Anını yaşatmaksa boynumuzun borcu. Senin ve nice özlediklerimizin anısına bağlı kalmak, hayallerinizi heybemize katıp gerçekleştirmektir yaşamın anlamı. Budur sözümüz.