Yüksekdağ: Gerçekleri söylemeye geldim

Kadın Haberleri —

Figen Yüksekdağ

Figen Yüksekdağ

  • Kobanê Kumpas Davası’nda savunma yapan Figen Yüksekdağ: “Bizim için kurulmuş özel bir mahkeme bu. Sıkıyönetim mahkemesinden, DGM’den farkı yok. Bugün burada yüz yüze karşınızdayım ama emin olun ki sizin adaletinize güvendiğim için gelmedim buraya. Gözünüzün içine baka baka, yüzünüze bakarak gerçekleri söylemeye geldim.”
  • Yüksekdağ: “Kobanê Davası’nın savcısı da heyeti de hakimi de bizleriz, kadınlardır, gençlerdir, Alevilerdir, ezilen tüm halklardır, inançlardır, emekçilerdir. Bu insanlık davasının yargılayanları, yargıçları bizleriz. Kobanê Davası’nın, hak ve halk davasının gereğini yapmak için bugüne kadar nasıl mücadele ettiysek, bundan sonra da mücadeleye, hesap sormaya ve yargılamaya devam edeceğiz.”

Ankara'da 18’i tutuklu 108 siyasetçinin yargılandığı Kobanê Kumpas Davası sürüyor. Sincan Cezaevi Kampüsü'nde Ankara 22'nci Ağır Ceza Mahkemesi'nde bugün görülen duruşmada, Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eşbaşkanı Figen Yüksekdağ, esasa dair savunma yaptı.

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eşbaşkanları Tülay Hatimoğlulları ve Tuncer Bakırhan'ın yanı sıra çok sayıda siyasi parti ve sivil toplum örgütü temsilcisi izledi.

"Bize karşı maskeli bir yargılama yapıyor siyasi iktidar. Yüzünü göstermeye cesaret edemiyor. Yüzünü gösterecek kadar kendisine güvenemiyor” diyen Yüksekdağ şöyle devam etti: “Bizim için kurulmuş özel bir mahkeme bu. Sıkıyönetim mahkemesinden, DGM’den farkı yok. Bizim için hazırlanmış heyete, ek heyet olarak yerleştirdiler.”

Namert ve kirli savaş

İktidarın "siyasi hesaplaşma mücadelesini dürüstçe vermediğini" söyleyen Yüksekdağ, 7 yıldır “namert ve kirli bir savaşla yüz yüze olduklarını" ifade etti.

“Dünya tarihinde ender görülen bir siyasi kırım ve soykırım operasyonla karşı karşıyayız. Bugün bu Kobanê Kumpas Davası bu soykırımın parçasıdır. Bir dava adı verilen bu hukuk davasında hangi hukuk gerçekleştirildi? Hukukun gözünü kıra kıra bizi bu noktaya getirdiniz. Siyaset esnafları tarafından pazarlansın ve iktidar tarafından kullanılsın diye önceden yazılmış bir kararı okuyacaksınız. Bugün burada yüz yüze karşınızdayım ama emin olun ki sizin adaletinize güvendiğim için gelmedim buraya. Gözünüzün içine baka baka, yüzünüze bakarak gerçekleri söylemeye geldim. Ama karşımda bir yüz var mı o tartışmalı. Bize bu yıkımı ve zulmü yaşatanlar hala büyük bir arsızlıkla bu zulme devam ederek bu operasyonu sürdürüyor.”

Yargılayan, hesap soran biziz

“Kobanê Davası bir insanlık davasıdır” diyen Yüksekdağ, tutsak siyasetçiler hakkında 38 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istendiğini hatırlattı. Yüksekdağ, "O davanın savcısı da heyeti de hakimi de bizleriz, kadınlardır, gençlerdir, Alevilerdir, ezilen tüm halklardır, inançlardır, emekçilerdir. Bu insanlık davasının yargılayanları, yargıçları bizleriz. Kobanê Davası’nın, hak ve halk davasının gereğini yapmak için bugüne kadar nasıl mücadele ettiysek, bundan sonra da mücadeleye, hesap sormaya ve yargılamaya devam edeceğiz” diye konuştu.

Devlet mafyalaştı

"Yargı şu an tam bir kıyım mekanizması. Hukuk katlediyor, insanların adalete olan inancını katlediyor ve yine kendi içinde bir yarışa giriyor. Heyet başkanın bir suç şebekesinin üyesi çıkması buna örnektir. Resmen kara mizah gibi. Ne pislik yapmak istiyorsanız dolandırıcılık için bile ‘ben MİT’e çalışıyorum’ diyor. Gerçek anlamda bakanla bir fotoğraf çektiğinde bir ayrıcalığa ulaşıyor. Devlet kurumları doğrudan bir çete yapılanmasının içine geçmiştir. 90’lı yıllardaki Susurluk süreci budur. Gerçek çok keskindi, devletin mafyalaştığı gerçeği önümüzdeydi. Birisine ceza mı vermek istiyorsun; basıyorsun parayı veriyorsun. Yargı böyle işliyor. FETÖ borsası deniliyordu. FETÖ’cülerin nasıl bölündüğünü ve FETÖ borsasında nasıl tahliye satın aldığını iktidar temsilcileri söyledi, biz söylemedik.”

5 bin 267 sayfada DAİŞ neden yok?

5 bin 267 sayfalık mütalaada DAİŞ isminin tek bir yerde dahi geçmediğini söyleyen Yüksekdağ, Türkiye’de son birkaç yıl öncesine kadar da “hatırı sayılır” bir DAİŞ yargılamasının yapılmadığını ve kakalanan DAİŞ üyelerinin savcılıklar ya da mahkemeler tarafından serbest bırakıldığını hatırlattı.

"Mahkeme tarafından kazara tutuklansa bile tez zamanda tahliye ediliyor, beraat ettiriliyor. İstihbarat birimleri tarafından bilinen DAİŞ’liler yakalanıyorlar, gözaltına alınıyorlar, çeşitli biçimlerde ya savcılık aşamasında ya mahkeme aşamasında salıveriliyorlar. Bu zamana kadar siyasi iktidar DAŞ’ nasıl davrandıysa, siyasi iktidarın güdümündeki yargı mekanizması da DAİŞ’e öyle davrandı. Yargı mekanizması doğrudan siyasi iktidarın güdümünde tavrını planlıyor. Siyasi iktidar uzun yıllar DAİŞ’i korudu ve kolladı. IŞİD doğrudan iktidarın kanatları altında palazlandı, Kobanê saldırısını da Türkiye sınırları içinde gerçekleştirdiği saldırıları da iktidarın çeşitli birimlerinin gözetimi altında gerçekleştirdi. Bu gözetim sırasında tek bir DAİŞ’li sanık yargılanmadı. 2017 yılına kadar Türkiye, Uluslararası Koalisyona girene kadar DAİŞ’i terör örgütü olarak görmüyordu. El Nusra’yı hala görmüyor ve ona bağlı kurumları hala görmüyor. Nasıl bir saflaştırma var? Eğer toplumu çürüten suçları işlemişsem, uyuşturucu kaçakçılığı, insan ticareti, kadın cinayeti, işkence suçları işleniyorsa, yargı mekanizması ve siyasi iktidar tarafından açık biçimde kollanıyor.”

Kadın cinayetleri iktidarı

Yargıdaki cezasızlık politikasının sadece DAİŞ üyeleriyle sınırlı olmadığını dile getiren Yüksekdağ, kadın katillerinin de cezasızlıkla ödüllendirildiğini ifade etti.

“Bu memlekette kadına yönelik şiddet suç değil zaten; İstanbul Sözleşmesi iptal edildi, 6284 sayılı yasa tehdit altında. Onu da siyasi iktidar ortaklarına pazarlık, anlaşma ikramı olarak kullanma niyetinde. Kadına yönelik şiddet, kadın cinayeti işlemek bu memlekette caydırıcı cezalara karşı karşıya kalmıyor. İnfaz düzenlemesinde kadına suç işleyen erkekler açık cezaevinden çıkıp yarım bıraktığı işi tamamladı. Böyle dehşet olayları yaratan, dehşet örgüsünü yaratan siyasi iktidarın zihniyetidir, o zihniyet paralelinde dizilmiş ve örgütlenmiş doğrudan iktidarın uzantısına dönüşmüş yargı mekanizmasıdır.”

Hizbullahçılar serbest

Öte yandan dosyada iddia edilen suçların faillerinin ise yargılanmadığına işaret eden Yüksekdağ, davada sanık olması gereken Hizbullahçıların Cumhurbaşkanı affıyla ya yeniden yargılama kararlarıyla serbest bırakıldığının altını çizdi.

Yüksekdağ’ın tarihi savunmasından bazı bölümler şöyle: “Türkiye toplumu savaş politikaları ve açlıkla terbiye ediliyor. Bugün Türkiye toplumunda çok önemli bir kesim işsiz kalmamak için, o kadar büyük saygısız hakaretlere maruz kalıyor ki bu bir toplumun onursuzlaştırılmasıdır. Bugün bir kadının yaşamını idame etmesi için hakaretleri kabul etmek zorunda kalması büyük bir saldırıdır. Böyle psikolojik bir şiddetle karşı karşıyayız.

Gerçek hukuk, adalet yok

Yargının içinde bulunduğu bu toplam tabloda gerçek bir hukuk ve adaletten bahsetmek imkansızdır. Biraz hak mücadelemizden bahsedeceğim; Kobanê bir halk ve hak davasıdır. Halkların bir direniş davasıdır. Dayanışmanın tel örgüler ve sınırlarla bitmeyeceği sanılan bir kardeşlik davasıdır. Bu davanın savcısı da yargıcı da bizleriz. Hesap vermesi gerekenler de sizlersiniz. Bizler hesap verenler değil, hesap soranlar olabiliriz ancak. Bizim alacağımız çok. Bizler, ezilenlere yasak sayılan hakları kazanacağız ve alacağız. Hayatta her şey sözle başlar, bazen kutsal kitaplar ‘oku’ der, bazen ‘konuş’ der. Tüm kutsal kitaplar doğru sözü hak sözü iletmek için aracılar kılar. Tarihten bu yana herkes doğru söz arayışındadır. Bizler de bu tarihten ve gelenekten gelen insanlarız.

Geçmiş sadece geçmiş değil, birikimdir. Tüm hak mücadelesini geçmişten gelenlerle birleştiririz. Yeter ki adalet, özgürlük ve ezilen halklar için kurulan sözler olsun. Eğer insan düşünen bir varlıksa düşündüklerini ifade etme hakkını da sahiptir. Söz hakkı en temel ve bu evrenin en öncelikli hakkıdır. Siz bize sözümüzün hesabını soramazsınız. Sadece siz değil, hiç kimse soramaz, hiçbir kral, hiçbir iktidar soramaz. Biz söz hakkını sizden değil, insanların tarih boyunca verdiği mücadele ve birikimden aldık. Bu söz hakkı nice kıyım ve mücadele sonucu ortaya çıkmıştır. Biz sözümüzün gereği için kurmak istediğimiz yaşamı savunduğumuz için size hesap vermeyiz.

‘Sözümüze ihanet etmedik’

Biz sözümüzün niteliğini ve içeriğini hiçbir zaman bozmadık, yitirmedik. Sözümüze ihanet etmedik. Bugün bize bu mahkeme 'sözünüze ihanet edin' diyor, çok beklersiniz. Daha çok bekleyeceksiniz. Biz sözümüze sadık kaldık. Bundan sonra da sözümü saptıracak ve çarptıracak bir zihniyette olmadığımızı onlar da çok iyi biliyor. Bugün bu halk da çok büyük bir saldırıyla karşı karşıya. Dün HDP’ydi, bugün DEM Parti. Devam ediyoruz ama çok ağır bedeller karşısında bunlar gerçekleşiyor. DEM Parti hiçbir zaman siyasi olarak özgürce örgütlenme alanına sahip olmadı.”

*****

Figen’in duruşu ilham oldu

DEM Parti Kadın Meclisi, Figen Yüksekdağ’ın savunmasını yapacağı duruşma öncesi Sincan Cezaevi Kampüsü önünde açıklama yaptı. Açıklamayı okuyan Kadın Meclisi Sözcüsü Halide Türkoğlu, “Figen Yüksekdağ mücadelesiyle bize ilham olmuş, siyasetin bu ülkenin geleceği için ne kadar önemli olduğunu 7 yıldır gösteren arkadaşlarımızdandır” dedi

En büyük hediye özgürlük

Türkoğlu: “Bugün Figen Yüksekdağ’ın aynı zamanda doğum günü. Biz kadınlar başta Figen Yüksekdağ olmak üzere kendimiz ve bütün kadınlar için en büyük hediyenin özgürlük olduğunu, tarihin bütün zamanlarında erkek devlet şiddetiyle iktidarların yürüttüğü katliamlara karşı hesap sormanın ve bu hesap sormaya da kazanmanın günü olabilecek en iyi armağan bütün insanlığa bu olacaktır.”  ANKARA

 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.