Zindan direnişiyle Sakine Cansız


Bilinci ideale bağlama
Cansız, bu ciltte ilk olarak 1979 Mayıs ayında Elazığ’daki yakalanışını anlatıyor. İhanetin kol gezdiği günlerdi o günler. Henüz PKK direnişçiliğinin ilk tohumlarının ekildiği ancak zirveye ulaşmadığı yıllar. Elazığ’da yakalandığı günlerde Sakine Cansız devrimci direnişçiliği nasıl ele aldığını ve ihanet karşısındaki tavrını şu sözlerle özetliyor: “Devrimci intikamcılık sınıf bilincinin derinliğini gerektirir. Kini, intikamı, öfkeyi, sevgiyi gerçek temeline oturtmayan hiçbir yaklaşım hedefini bulmaz. Anlık, kısa vadeli olur etkileri, sonuç vermez. Bilincini, duygularını, istemlerini idealine bağlamayanın, onun yatağına akıtmayanın cesareti, erdemliliği, güvenilirliği de olmaz.” Ağır işkencelere maruz kalan Sakine Cansız’ı en çok öfkelendiren işkencenin ağırlığı değil, en yakınındakilerin itirafları, çözülmeleri ve direnmek yerine teslimiyeti seçmiş olmaları oluyor. Tüm bunlara karşı ise tek tercihi ‘direniş‘ oluyor: “Coplarla bacaklarıma, bacak aralarıma, bele kadar nereye rast geliyorsa vuruyorlardı. İnsanın beynini uyuşturan acılardı. Ama ne zamanki bizimkiler konuşmaya başladı, çok ezik, çok zorlanarak söylenmiş sözler peş peşe sıralandı, işte o zaman patladım...’’
Kaçış planları
Sakine Cansız daha Elazığ’dayken gözaltı ve cezaevinde direnişiyle, yoldaşları üzerindeki moral etkisiyle, sürekli bir iletişim, ilişki içinde olma çabasıyla ve belki de en fazla da bulunduğu mekana sığmaz kişiliğiyle sürekli bir arayış içerisinde oluyor. Kitapta pek de bilinmeyen yeni ayrıntılar var. Örneğin daha Elazığ’dayken kaçma planları yapmaya başlıyor. Ona göre bir devrimci asla ve asla cezaevinde olamaz. PKK henüz o yıllarda grup aşamasından parti aşamasına yeni geçmiş olmasına rağmen Öcalan’a olan inanç ve sarsılmaz bağlılık inanılmaz düzeydeydi. Cansız bunu işkencecilerin karşısında o günlerde şu sözleriyle gösteriyor: ‘’Sen boşuna inat ediyorsun. Neyi savunuyorsun hala? Örgüt bu kadardı. Bir kaç kişi daha var, onları da yakalarsak tamamdır. Peşlerindeyiz’ dedi bir diğeri. ‘Buradakilerin hepsi de ihanet etse, herkesi yakalasanız, bir tek Apo kalsa yeter!’ deyince bir süre hepsi sustu, garip garip bana baktılar.’’
Amed zindanıyla tanışma
12 Eylül askeri darbesini de cezaevinde karşılar Cansız. Ve 1981’in Mart ayında Malatya’dan PKK’nin kuruluş kongresini yaptıkları Amed’e, bu kez tutsak olarak geri döner. Amed Zindanı Sakine Cansız’ı Sakine Cansız yapan yer olarak tanınır, bilinir. Orada cunta rejiminin en insanlık dışı uygulamalarına maruz kalır. Her türlü işkence karşısında baş eğmeyen duruşuyla başta kadın koğuşunda bulunan yoldaşlarına ve tüm cezaevi yapısına üstün bir moral olur. Amed Zindanı’nda Binbaşı Esat Oktay Yıldıran ile karşılaşmasını şöyle anlatıyor: ‘’Aniden biri yanımızda beliriverdi, nereden gelmişti, rütbesi neydi? O ne biçim adım atıştı, o ne biçim surattı. Kalleş gözlerini kan bürümüştü! Sırıtıyor gibi duruyordu. Dudakları, ağzı işkenceciliğin şekillendirdiği sırıtkanlıktaydı. İnsan gülüşü, insan yüzü, insan bakışı değildi kesinlikle. Önümde dikilmiş, ilk sorusu “Adın ne?” oluyor. Ben de “Sakine” dedim. “Türk müsün?” dedi, “Hayır, Kürdüm” diye cevap verdim. Şiddetli bir tokat indirdi. Yolculuğun verdiği yorgunluk, o an yaşananlar ve tokat, bir anda gözlerimin önü kararır gibi oldu. Evet, çok iyi anlaşılıyordu. Esat Oktay Yıldıran ile ilk tanışma! Amed zindanıyla ilk tanışma! Düşmanın tokadını yemek herhalde arzulanan bir şey değildi ama arkadaşların acısı biraz olsun hafiflemişti yüreğimde.” Tüm baskılara rağmen ne direnişten ne de örgütlü yaşamdan tek bir an dahi geri adım atmadı. O sert işkence günlerinde tek amaç örgütlülüğü dağıtmakken Cansız ve arkadaşları tüm olumsuzluklara rağmen örgütlü bir duruş sergilemek için canla başla hem düşmana karşı hem de içe karşı büyük bir mücadele verirler. Esat’ın kadınlar koğuşuna yaklaşımını ve direnişlerini şu cümlelerle özetliyor Sakine Cansız: “Esat’ın belki de en çok sevindiği an direnişi kadınlarda kırdığı an olmuştu. Onun dışında Esat hep hırçın, öfkeli ve istediğini yapamamanın saldırgan ruh hali içindeydi. Bize yansıyan yüzü böylesine iğrençti. Her koğuşa gelişte “Hayvanoğlu hayvanlar! Bir siz beni kızdırıyorsunuz” derdi. Amed Zindanı’ndaki işkence politikası en ayrıntısına kadar anlatılıyor kitapta. Hedefin tek tip itaat etmiş, teslim olmuş kişilikler yaratmak olduğunu söyleyen Sakine Cansız, Amed Zindanı’nı en sade tanımıyla Nazi Almanya’sı kamplarına benzetiyor.
Tarihe tutulan ışık
PKK’nin kurucu kadroları olan Mazlum Doğan, Hayri Durmuş, Kemal Pir, Dörtler ve diğer tutsakların yaşamları, duruşları, direnişlerine götürüyor bizi kitap. İlk ölüm orucunun başlatıldığı eylemin de canlı tanığıdır Cansız. O günkü duygularını, ilk olarak karşıladıklarını an be an yazıyor kitabında. O kahramanlaşan, destanlaşan direniş hikayeleri, bugüne kadar birçok şekilde anlatılmıştı. Fakat ilk kez Amed Zindanı bir kadının dilinden direnerek efsaneleşmiş bir kadının, bir PKK militanının Sakine Cansız’ın dilinden anlatılıyor. Çağdaş Kürt tarihine yaşamıyla damgasını vurmuş olan Cansız Amed’den sonra Amasya ve Çanakkale’ye sürgün ediliyor. Gittiği her yeri bir direniş mekanına çeviren, bulunduğu her yeri adeta bir devrim sahasına çeviren özelliğiyle örgüt yaratan bir kadının inanılmaz yaşamını bulacaksınız Hep Kavgaydı Yaşamım kitabında. Kitap bu hafta yapılacak olan Dêrsim Festivalinde okurlarla buluşacak.
HÜSEYİN ARTOS/ANF
