'Halkımızın boynundaki idam ipini çekip atacağız'

Dosya Haberleri —

Mahmut Şakar

Mahmut Şakar

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın ilk andan itibaren avukatlığını üstlenen Mahmut Şakar gazetemizin sorularını yanıtladı. 

  • 15 Şubat’ta partide, İstanbul İl Örgütü’ndeydik, korkunç bir atmosferdi. Bazı şeyler var ki yaşamak lazım o atmosferi çok anlatmam da mümkün değil. Bir insanın yaşayabileceği her duyguyu o gün Kürtler yaşadı. HADEP İl başkanıydım bir süre sonra partideki işlerimi bırakarak avukatlığa başladım ve Asrın Hukuk Bürosu’nun kuruluş sürecinin içinde ilk günden itibaren yer aldım.
  • Sayın Öcalan da aslında mahkemenin çok zamana yayılmasını istemiyordu. Bize de buradan bir şey çıkmaz, hukuk belirleyici değil burada, özel olarak çok uzatmanıza gerek yok diyordu. Onun açısında da zordu, en heyecanlı olduğu günlerdi. Topluma hitap ediyor, konuşmalarının dışarıya nasıl yansıtıldığını tahmin etmeye çalışıyordu. Mahkemenin ortamı var, cam bir kafes içerisinde tutuluyor.
  • 29 Haziran’da idam cezasının verildiği gün karar sonrası hemen 4 arkadaş, müvekkilimizle görüşmek istiyoruz, dedik. Gittiğimizde Sayın Öcalan bizi bekliyordu. Bizi görünce gülerek, ''Hukuk bitti siyaset başladı'' dedi. Sonra ''Biz, siyasette çok iyiyiz'' dedi. Derin bir özgüvenle ''Biz de siyaseti iyi biliyoruz ve halkımızın boynundaki idam ipini çekip atacağız'' dedi. Orada moralimiz biraz düzeldi.

REWŞAN DENİZ

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a yönelik 15 Şubat 1999 tarihinde yapılan Uluslararası Komplo’nun ardından İmralı’da yapılan mahkeme süreci 31 Mayıs'ta başladı ve 9 duruşmanın ardından 29 Haziran 1999 tarihinde son buldu. Her iki tarafın da Asrın Davası olarak nitelendirdiği bu dava, uluslararası bir komplonun sonucunda gerçekleşen hukuki bir görüntü verilen ve aslında hukuk dışı siyasi bir davaydı. Bu dava 15 Şubat’a giden süreçte devlet eliyle yaratılan ırkçı ve şoven ortamda başlamıştı. Bu kadar önemli ve tarihi bir dava toplamda sadece bir ay sürdü. Ankara 2 No'lu Devlet Güvenlik Mahkemesi’nin baktığı ve İmralı Adası’nda kurulan özel salonda gerçekleşen mahkemeyi Öcalan, 1993’ten beri sürdürdüğü barış çabalarını dile getirmek için bir fırsat olarak gördü. Zira 12 Haziran 1999’da avukatları aracılığıyla yaptığı açıklamada “Maç yapmıyoruz, tarih yazıyoruz. Geleceği kurtarmaya çalışıyorum” demişti. İlk andan itibaren Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın avukatlığını üstlenen ve bir duruşma hariç bütün duruşmalarda avukat olarak hazır bulunan Mahmut Şakar gazetemizin sorularını yanıtladı. 

Sayın Öcalan’ın avukatı olmaya nasıl karar verdiniz?

Ben daha önce de avukatlık yapıyordum fakat bu davada normal bir müvekkille karşı karşıya olmadığımı, tarihi bir sürecin içinde olduğumu biliyordum. Birey olarak dosyayı alıp almama ikileminde değildim çünkü bu tarihi bir olaydı. Ben de bu tarihi olayda Sayın Öcalan’ın avukatlığını üstelenerek bir rol oynamak istedim. Öyle uzun uzun düşünüp karar verdiğim bir noktada değildim. Sayın Öcalan 1998’de Suriye’de çıkarıldığında ben o dönem HADEP’in İstanbul İl Başkanı’ydım. Bu süreçten başlayarak siyasal ortam gerilmeye başlandı ve Kürtlerin temel gündemi ise Öcalan’ın durumuydu. Biz de legal sahada çalışma yürütenler olarak sürekli tartışıyorduk. O sıralarda bir toplumsal etkinlik sırasında gözaltına alındım ve cezaevine girdim. İşin ilginç tarafı 12 Şubat 1999’da ilk duruşmada bırakıldım. Bu da tarihsel bir tesadüf oldu. Zaten cezaevinde olduğumuz süreçte de çok yakıcı bir şekilde bu süreci yaşadık. Ben Ümraniye’de cezaevindeydim orada da kendisini yakan arkadaşlar oldu. O dönem içeride MED TV’yi izleme şansımız vardı o yüzden gelişmeleri Türk basını dışında anı anına izleyebiliyorduk. Komplonun esaretle sonuçlanacağına dair genel bir kanı da ortaya çıkmıştı. Zaten çıkar çıkmaz da o ortamın içine düştüm.

15 Şubat’ta partide, İstanbul İl Örgütü’ndeydik, korkunç bir atmosferdi. Bazı şeyler var ki yaşamak lazım o atmosferi çok anlatmam da mümkün değil. Bir insanın yaşayabileceği her duyguyu o gün Kürtler yaşadı. Ben aslında pratik avukatlık yapmıyordum İstanbul’da. Ara vermiştim avukatlık işlerine. Sayın Öcalan getirildikten sonra onun koşullarını öğrenmek, ondan haber almak hem insani açıdan hem de yurtseverlik açısından çok önemli bir mesele oldu. Bir grup arkadaşla birlikte ailesiyle de Sayın Öcalan’ın hukuki sürecinde nasıl yer alabiliriz üzerine tartıştık. Bunla beraber pratik olarak da avukatlığa dönmüş oldum. Zaten bir süre sonra partideki işlerimi bırakarak avukatlığa başladım ve Asrın Hukuk Bürosu’nun kuruluş sürecinin içinde ilk günden itibaren yer aldım. O dönemde binlerce avukat vardı ve çok az avukat girdi bu işe. Bazen bana sorduklarında ben diyorum orada yer almamayı anlamakta ben zorlanıyorum. Öylesi tarihsel bir sürece sırtını dönmek benim anlayabileceğim bir şey değildi.