43. yılda kazananlar ve kaybedenler

Forum Haberleri —

  • 43. Diriliş yılında da Kürtler kendilerini yaratmayı sürdürecektir. Kürtler kendilerini yarattıkça Kürtleri yok etmeye çalışanlar yok olmaktadır. Kürtler, kadınları, gençleri ve emekçileriyle kazandıkça her halktan emekçiler de kazanmaktadır.

CİHAN EREN

Kürt halkı PKK’nin kuruluşunu “Diriliş Bayramı” olarak kutluyor. 27 Kasım’a Diriliş günü demek anlamı büyük bir tanımlamadır. Neden diriliş? Çünkü ulus devlet sisteminin dünyayı kasıp kavurduğu Birinci Dünya Savaşından sonra kurulan masada, Kürtlerin payına düşen yok sayılmak oldu.

‘Kürtleri yok saymak’ birileri için öylesine bir tanımlama gibi gelebilir. Oysaki Ortadoğu'nun en kadim, tarım devriminin ve köy yaşamının başlatıcısı, kendisine ait mitolojik, dini ve felsefik hafızası olan bir halkı yok etmek, en vahşi ve barbar yöntemlerle soykırıma uğratmak demektir.

‘Kürtler yoktur’ demek; Kürtleri inkar etmek imhaya tabi tutmak demektir. Kürtlerin dirilişi başarmış olması, yok olmaktan kurutuldukları anlamına gelir. Bu nedenle Kürtler ‘dirilişi başardık sıra kurtuluşta’ demektedir.

Kürtler var olup kurtuluşa yöneldikleri halde, ‘yok etme’ göreviyle görevlendirilmiş olanlar ‘Kürt yoktur’ demeye devam ediyorlar. Bu da Kürt kurtuluşunu aynen dirilişi gibi sancılı, zorlu ve acılı yapmaktadır. Kürtler dirilişi, yok sayıldıkları zamanlarda en zora şartlarda mücadele etme gücünü göstererek başardı. Kürtler artık vardır ve ayaktadır. Bu da kurtuluşu daha kolay gerçekleştirecek demektir. Yeter ki diriliş kanunlarını ve düşman gerçekliğini unutmasınlar.

Kürt düşmanlığında ısrar, kimlik ve kişilik olarak ulus devlet Türklüğünü yenilgiye uğratmıştır.

Türk tarihine baktığımızda halk olarak Türkmenlik ile bugünün Türk kişiliği arasında birçok konuda kopukluk olduğu görülecektir. Bunun, Kürt düşmanlığına destek versin, Kürt katliamına katılsın diye yaratılmak istenen kişilikten kaynaklandığına şüphe yoktur.

Unutmayalım ki Kürt soykırımı öylesine bir barbarlık ve vahşiliktir ki Kürtleri yok etmek isteyenleri bile insan olmaktan çıkarmış, başka bir yaratığa benzetmiştir.

Kürt düşmanlığı yapan her Türk yalancıdır.

Kürt düşmanlığı yapan her Türk ikiyüzlüdür.

Kürt düşmanlığı yapan her Türk vicdansız ve ahlaksızdır.

Ve bunlar böyle olmak zorundadır.

Çünkü Kürt düşmanlığı üzerine inşa edilmiş sistemde bir yere gelmek, makam ve mevki elde etmek ancak böyle mümkündür. Ekmek ancak bu yolla elde edile bilir. Bunlar da yetmemiş Türk denilen olguyu her kimlikten kılıç artıklarının toplatıldığı bir çöplük haline getirerek büyük bir krize yol açmıştır.

Kürtlere düşmanlığın başını devşirmeler çekiyor. Kim ki Kürtler söz konusu olduğunda en çok Türk’ten bahsediyor bilin ki Türk olmadığı içindir. Kim ki çok dinden bahsediyor bilin ki dedeleri Müslüman olmadığı kendisi de inanmadığı içindir. Bu bir Beyaz-Yeşil-Kara Türk kanunudur. Bunun da ekonomik, siyasi ve psikolojik nedenleri vardır.

Türk’ün Kürt’e düşmanlığı, Türk’e bulaştırılmış öldürücü bir virüstür. AKP çok kirletmiş olsa da Türkmenlikten gelen emekçi, köylü, aydın, sanatçı, siyasetçi Türk’ün Kürt’le bir sorunu yoktur. Tabi ki Kürt’le dost olmak zordur. Cesaret gerektirir, bedel ödemeyi ister. Kanunlara geçirilmiş vatan hainliği ile suçlanmayı göz almayı gerektirir.

Türk etnik kültürünün bir parçası olan Osmanlı devlet geleneği ile Türk ulus devlet geleneğini mukayese ettiğimizde, Kürt düşmanlığı göreviyle iş başına gelen Türk egemenlerinin dahi kendi ata geleneklerine aykırı hareket ettiğini görülür. Türk egemenleri devlet olmakla pek övünürler. Varlıkları devlete bağlı bu kesim, halk kültürlerinin, toplumsal değerlerinin kökten değişmesini, değiştirilmesini kabul edebilirler. Fakat devlet teamülleri dedikleri prosedürlerden asla vazgeçmezler. Kürt düşmanlığına göre eğitilmişlerde Kürt nefreti, Kürtleri yok etme arzusu öyle büyüktür ki adı devlet konulacak kadar devletçi birinin hükümetinde bile devlet teamülleri, kurumları, işleyişleri değiştirile bilinmiştir.

Bugün Türk devletinin hemen her kurumunda ve Türkiye'nin toplumsal ve kültürel yaşamının her alanında ortaya çıkmış krizin Kürt düşmanlığından kaynaklanan yanlarını görmek çok önemlidir. Ancak Kürt düşmanlığı hastalığı gözleri kör, kulakları sağır, dilleri lal, vicdan ve ahlakı bitiren bir hastalık olduğu için yaşananları görebilmek pek kolay değildir. Anadolu’nun kadim tüm halkları, en başta da Kürtler ve Türkler bunu bilmek durumundadır. Buna göre mücadele etmek zorundadır.

Kürtler PKK ile dirildikçe gün gün yok olan bir kesimde Kürt olduklarını bildikleri halde yaşamları ve maaşları Kürtlerin yok edilmesine bağlı olanlardır. Bunlar Türk olanlardan daha çok PKK ve özgür Kürt düşmanlığı yapmaktadır. İyi bilmek gerekir ki uluslararası sistemin Kürtleri yok etmekle görevlendirdiği Türkler, ‘bu iş artık bize zarar veriyor, bundan vazgeçelim’ dediklerinde en büyük acıyı, kaybı, utancı bu türdeki Kürtler yaşayacaktır. Bunlar işin başından itibaren bunu bilenlerdir. Kürtleri yok etmek üzerine inşa edilmiş Türklük bu işi başaramayacağını görüp vazgeçtiğinde, Türk halkı ve emekçileri zaten büyük kazanacaktır. Kürtler ise yollarına daha kolay ve riski az bir şekilde devam edecektir. Bilim ve sanat gibi alanlarda insanlıkla aralarındaki mesafeyi daha hızlı kapatmaya çalışacaklar. Ancak her şeylerini Kürtleri yok etmek isteyen düşmana bağlayan Kürtler, kelimenin tam manasıyla cehennemi yaşıyorlar ve daha da yaşayacaklar. Bunlar her gün ölüp yeniden dirilecek ve acı çekecek, bedenleri çürüdüğünde bile ruhları aynı işkenceyi yaşamaya devam edecektir.

43. Diriliş yılında da Kürtler kendilerini yaratmayı sürdürecektir. Kürtler kendilerini yarattıkça Kürtleri yok etmeye çalışanlar yok olmaktadır.

Kürtler, kadınları, gençleri ve emekçileriyle kazandıkça her halktan emekçiler de kazanmaktadır. Kaybedenlerse varlıklarını bir halkın yok edilmesine bağlayan herkes olmaktadır.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.