476 bin yıllık ahşap ev
Doğan Barış ABBASOĞLU Haberleri —
- Günümüze kadar modern insandan önceki tüm insan türlerinin sürekli göçebe oldukları düşünülüyordu. Ancak antik insan türlerinin yapay sığınaklar inşa ederek bir nevi yerleşik yaşam sürdürdüklerine dair kanıtlar artıyor.
İngiltere’nin Liverpool Üniversitesi’nden bir grup bilim insanı, İnsanlığın Derin Kökleri projesi kapsamında Zambiya’daki Kalombo Şelaleleri’nde yaptıkları kazılarda son dönemlerin en büyük arkeolojik keşiflerinden birine imza attı.
Ekip 2019 yılında başlayan kazılarda ilk olarak muhtemelen bir kazma sapı olduğu düşünülen bir alet, daha sonra 1,4 metre uzunluğunda düzgün bir kalas kalıntısı buldu. Bu kalasın altında bulunan daha büyük bir kalas ise eklem noktasında daha güçlü bir bağlantı oluşturmak için işlenmişti.
Araştırmacılar bu iki kalasın bir zamanlar bu bölgede bulunan ahşap bir yapının bir parçası olduğunu hemen tespit etti. Kalaslardan örnekler alan uzmanlar bunları özel bir yöntem ile yaşlarının belirlenmesi için laboratuvara gönderdi.
Laboratuvardan gelen şok sonuç
Laboratuvarda kalasların yaşının belirlenmesi için yeni bir teknik kullanıldı. Bu örneklerin en son ışığa maruz kaldığı dönemi belirlemek için gömüldükleri noktalardaki kum tanelerinin mineral yapısı incelendi. Gelen sonuç şok ediciydi. Zambia’da bulunan bu ahşap yapı 476 bin yıl önce toprak altına gömülmüştü. Yani modern insanın ortaya çıkmasından yaklaşık 150 bin yıl önce.
Modern insan öncesinde insansı türlerin ağaç aletler yaparak bunları kullandıkları bilgisine sahibiz. Örneğin, araştırmacılar Almanya'daki bir alanda muhtemelen Homo Heidelbergensis tarafından yapılmış 300 bin yıllık ahşap mızraklar keşfetmişti. 1911 yılında da İngiltere’nin Essex şehri yakınlarında 400 bin yıllık bir mızrak ortaya çıkarılmıştı.
Ahşap ev birçok soru doğuruyor
Ama tabii ki bir evin keşfedilmesiyle bir aletin keşfedilmesinin arasında büyük fark var. Sonuçta bir alet taşınabiliyor, bir mızrak bulgusu insanların sürekli olarak hareket ettiği teorisiyle son derece uyumlu. Ancak ahşaptan bir ev bulmak bazı insan türlerinin en azından bazı dönemlerde sabit bir yerde kalmayı tercih ettiklerini gösteriyor.
Araştırmanın başında olan Liverpool Üniversitesi Profesörü Larry Barham, Zambia’da ortaya çıkan bulguların eski insanların yaşamlarına dair düşüncelerini değiştirdiğini söylüyor.
Bir kalasın doğada az bozunmuş olarak bulunması için çok özel koşullar gerekiyor. Özellikle 100 bin yıllarla ölçülen zaman dilimlerinden bahsedilince, insanların ataları tarafından işlenmiş bir parça tahta alet bulmak olağanüstü bir şekilde zor. Bu da Zambia’daki bulgunun ne kadar önemli olduğunun bir göstergesi.
Liverpool Üniversitesi Profesörü Larry Barham, 465 bin yıl önce insanların, bu büyüklükte ahşabı işleyecek alet yapma bilgisine sahip olmasının birçok yeni soruyu doğurduğunu söylüyor.
Taş devri adlandırması değişebilir
Barham’a göre bu kalasların ne tür bir yapıya ait olduğunu belirlemek zor olsa da bu kadar büyük ahşap maddelerin işlenmesi için işbirliğinin gelişkin olduğu bir topluluk gerekli. Hatta Barham bu süreçte bir tür dilin dahi söz konusu olabileceğini ifade ediyor.
Barham ve bir dizi bilim insanı ahşabın modern insan ve diğer insan türleri için büyük önem taşıdığını düşünüyor. Hatta bu bilim insanları Taş Devri adlandırmasının dahi değişmesi gerekebileceğini savunuyor.
*****
Ahşap evin mimarı kim?
Zambia’da araştırma yapan ekipler ortaya çıkarılan kalıntıların Homo Heidelbergensisler tarafından inşa edildiğini düşünüyor.
Homo Heidelbergensis, soğuk iklimlerde yaşayan ilk insan türü olması açısından büyük önem taşıyor. Ateşi kontrollü olarak kullanabilen ve tahta mızraklar kullanan bu tür büyük hayvanları avlayan ilk insansı olarak biliniyor.
Normalde insan yaşamına uygun olmayan iklimlerde yaşayabilmeleri Homo Heidelbergensis’in alet kullanma, ateş kullanma ve işbirliği içinde olan bir toplulukla yaşama yönündeki becerilerini gösteriyor.
Erkekleri ortalama 1,75 metre kadınlarının ise 1,57 metre boyunda olan bu türü, yassı yüzleri, çıkık şakak kemikleri karakterize ediyor.
1908 yılında Almanya'nın Heidelberg kenti yakınlarında bir işçi, Mauer köyünün hemen kuzeyindeki Rösch kum havuzunda Homo Heidelbergensis’e ait bir kafatasının üst parçasını buldu. Alman bilim insanı Otto Schoentensack bu örneği ilk tanımlayan kişi olmuş ve Homo heidelbergensis adını önermiştir.
Bu türün adlandırılmasından önce, bilim insanları hem Homo erectus hem de modern insana benzer özellikler gösteren erken insan fosillerini 'arkaik' Homo sapiens olarak adlandırıyordu.
Nasıl hayatta kaldılar?
H. heidelbergensis'in 790 bin yıl önce İsrail'deki Gesher Benot Ya-aqov bölgesinde ateşle değiştirilmiş aletler ve yanmış odun şeklinde ocaklar veya erken şömineler inşa ederek ateşi kontrol edebildiğine dair kanıtlar bulunmaktadır.
Homo Heidelbergensis muhtemelen doğal barınaklardan yararlanmıştır ancak bu tür aynı zamanda basit barınaklar inşa eden ilk türdür. Bunun kanıtı Fransa'daki Terra Amata bölgesinden gelmektedir.
İspanya'nın kuzeyindeki Atapuerca'da bulunan ve yaklaşık 400 bin yıl öncesine tarihlenen bir alan, insan ritüeline ait olabilecek kanıtlar göstermektedir. Bilim insanları, bir çukurun içine kasıtlı olarak atılmış yaklaşık 30 H. heidelbergensis bireyine ait kemikler buldu. Çukura Sima de los Huesos ('Kemik Çukuru') adı verildi. İskelet kalıntılarının yanı sıra, bilim insanları H. heidelbergensis'in alet yapma yeteneğini gösteren tek bir iyi yapılmış simetrik el baltası ortaya çıkardı.
İnsanlarla akrabalıkları
Yapılan DNA araştırmaları Neanderthaller ve modern insanın büyük bir ihtimalle yaklaşık 400 bin yıl önce büyük ihtimalle Homo Heidelbergensis olduğu düşünülen ortak bir atadan ayrıldığını gösteriyor. Homo Heidelbergensis’in bundan yaklaşık 1 milyon yıl önce ortaya çıktığı düşünülüyor ama fosil kanıtlar en geç dönem olarak 800 bin yıl öncesini gösteriyor.
*****