Kasıtlı yakılan ilk ateşe ait izler

Doğan Barış ABBASOĞLU yazdı —

  • İngiltere’de yapılan kazılarda elde edilen sonuçlar adada bundan 415 bin yıl önce yaşayan Neanderthallerin kasıtlı olarak ateş yaktıklarını ve bunun etrafında bir kültür şekillendirdiklerini gösteriyor.

İngiltere’nin Suffolk bölgesi içinde bulunan Barnham adı verilen eski bir yerleşim alanında yapılan yeni kazılar, insanlık tarihindeki en köklü davranışlardan biri olan ateş yakmanın ne zaman kontrollü bir şekilde yapıldığına dair yeni ipuçların ortaya koyuyor. Nature dergisinin son sayısında yayımlanan çalışmanın sonuçlarına göre yaklaşık 400 bin yıl önce bu bölgede yaşayan erken Neandertallerin ateşi yalnızca kullanmakla kalmayıp kasıtlı olarak yaktığını düşündüren güçlü kanıtlar elde edildi.

Barnham’daki kazılar, İngiltere’nin Suffolk bölgesinde eski bir kil ocağı gibi görünen arazinin bilim insanları tarafından mercek altına alınmasıyla 1980li yıllarda başladı. Bölge, 1980’lerin sonunda British Museum’un Paleolitik uzmanlarının yürüttüğü geniş kapsamlı bir araştırma programının parçası olarak incelenmeye alındı. Kazıya liderlik eden Dr. Nick Ashton ve ekibi, 1989’dan 1994’e kadar süren ilk büyük çalışma döneminde alanı adım adım açığa çıkardı. Çevre bilimciler, jeoarkeologlar, taş alet uzmanları ve paleontologlar tarafından desteklenen bu ekip, Barnham’ın yalnızca bir kamp alanı değil, binlerce yıl boyunca tekrar tekrar ziyaret edilmiş bir yaşam alanı olduğunu ortaya koydu.

Ateşin doğadan alınmadığı düşünülüyor

Kazı sırasında, insan faaliyetlerinin izlerini taşıyan çakmaktaşları ve farklı kültürel gruplara ait olduğu anlaşılan taş alet kümeleri bulundu. Tortu tabakalarının dikkatle incelenmesi, alanın özellikle bir bölümünün yaklaşık 415 bin yıl öncesine ait olduğunu gösterdi. Ancak buluntular arasında en sarsıcı olanlar, ilk bakışta sıradan gibi görünen kızarmış toprak parçaları ve çatlamış çakmaktaşlarıydı. Araştırmacılar bu malzemeler üzerinde detaylı analizler yaptıkça, toprağın olağanüstü yüksek ısılara maruz kaldığını, çakmaktaşlarının ise 700 derecenin üzerinde bir sıcaklıkla patladığını ortaya koydular. Böyle bir sıcaklık, rastlantısal bir yangınla açıklanamayacak kadar yüksekti ve ateşin doğadan alınmadığını, bilinçli biçimde yakıldığını düşündürüyordu.

Kazının dikkat çekici başka bir yönü, ateşin hep aynı noktada tekrar tekrar yakıldığını gösteren yanma izleriydi. Bu düzenlilik, erken insan topluluklarının ateşi yalnızca kullanmakla kalmayıp, aynı yerde süreklilik arz eden bir biçimde kontrol ettiklerini gösteriyordu. Böylece Barnham, Avrupa’da kontrollü ateş kullanımına dair en erken kanıtları sunan yerlerden biri haline geldi.

Demir pirit uzak bölgelerden getirilmiş

2013 yılından sonra başlayan ikinci kazı ve analiz sürecinde, modern laboratuvar teknikleri sayesinde önceki bulgular çok daha ayrıntılı biçimde değerlendirildi. Mikroskobik yanma izleri, mineral yapılarındaki ısı etkileri ve tortu analizi, Barnham’daki yangının rastlantısal değil, bilinçli bir faaliyet olduğuna işaret eden tabloyu daha da güçlendirdi. Fakat tüm hikayeyi en çarpıcı hale getiren buluntu, alanda ele geçen iki küçük demir pirit parçasıydı. Bu mineral, çakmaktaşıyla çarpıştırıldığında kıvılcım üreten doğal bir ateş başlatıcıdır. Barnham çevresinde doğal olarak bulunmayan bu mineralin en yakın kaynağı 12 kilometre uzaktaydı. Bu durum, piritin bölgeye özellikle ateş yakmak amacıyla taşındığını güçlü biçimde ortaya koyuyordu. Böylece Barnham, ateşin yalnızca kullanıldığı değil, aynı zamanda üretildiği en erken Avrupa merkezi olarak kabul edilmeye başlandı.

Kazıda bulunan taş aletler ve kültürel izler, alanda yaşamış insanların büyük olasılıkla erken Neandertaller olduğunu gösteriyor. Swanscombe ve Atapuerca gibi aynı döneme tarihlenen fosil buluntularıyla yapılan karşılaştırmalar, Barnham topluluklarının da bu erken Neandertal gruplarıyla aynı kültürel ve biyolojik özelliklere sahip olduğunu düşündürüyor. Alanın o dönemki çevresel koşullarına dair analizler, ateşin çimenlerle çevrili küçük bir göletin kıyısında yakıldığını ve insanların bu ateşi günlük yaşamın merkezi bir parçası haline getirdiğini gösteriyor. Açık alanda yakılan ateşlerde yanmış kemik bulmak zor olsa da 400 bin yıl öncesinden kalan yanmış çakmaktaşları ve ısıyla kızarmış tortular bugün hala aynı yerde duruyor ve o ateşin izlerini taşıyor.

İlk kasıtlı ateş yakmanın örneği olabilir

Bu yeni bulgular, ateşin kökenine dair daha geniş bir tartışmanın parçası. İnsan türünün ateşle ilişkisi yalnızca Avrupa’ya özgü değil; hatta Afrika ve Asya’da ateş kullanımının tarihlendiği alanlar çok daha eski. Ancak temel soru hep aynı şekilde karşımıza çıkıyor: Bu ateşler insanlar tarafından mı yakıldı, yoksa doğal yangınlardan mı yararlanıldı?

Güney Afrika’daki Wonderwerk Mağarası, ateş kullanımının en eski ve en tartışmalı örneklerinden birine ev sahipliği yapıyor. Burada bulunan yanmış bitki ve kemik kalıntıları yaklaşık bir milyon yıl öncesine tarihleniyor. Mağaranın derinliklerinde yıldırımın ateş başlatması mümkün olmadığı için ateşin dışarıdan taşındığı düşünülüyor. Yine de ateşin orada üretildiğini gösteren doğrudan bir kanıt bulunmadığından, bu kullanımın kasıtlı mı yoksa rastlantısal mı olduğu hala kesinlik kazanmış değil.

Ortadoğu’da, özellikle İsrail’deki Gesher Benot Ya’akov bölgesinde bulunan yanmış taşlar, kömürleşmiş kabuklar ve düzenli yanma tabakaları yaklaşık 780 bin yıl önce ateşin kontrollü şekilde kullanıldığını düşündürüyor. Buradaki buluntuların belirli aralıklarla tekrar ettiği görülüyor. Bu düzenlilik, ateşin yalnızca toplanmadığını, bir ölçüde yönetildiğini ima ediyor. Fakat burada da ateşin nasıl üretildiğine dair doğrudan bir araç veya yöntem henüz bulunmuş değil.

Doğu Asya’da da benzer örnekler var. Çin’in Zhoukoudian bölgesinde, yaklaşık 400–500 bin yıl öncesine tarihlenen yanmış kemikler ve odun parçaları bulundu. Bu alan Homo erectus ile ilişkilendirilmiş olsa da buradaki ateşin tamamen kontrol altında mı yoksa zaman zaman doğal yangınlardan mı elde edildiğine dair tartışmalar halen sürüyor. Ancak yanık kalıntıların mağara içlerinde yoğunlaşması, en azından ateşin belli bir süre muhafaza edildiğine işaret ediyor.

Başka alanlarla karşılaştırmak zor

Bu tabloya bakıldığında, ateşin insan evriminde tek bir yerde bir anda keşfedilen bir buluş olmadığını söyleyebiliriz. Farklı bölgelerde, farklı dönemlerde ateşle karşılaşılmış; kimi zaman doğal yangınlardan alınmış, kimi zaman korunmuş ve yavaş yavaş yönetilmeye başlanmış olabilir. Ancak kasıtlı ateş üretimi konusunda bugün için elimizdeki en güçlü fiziksel kanıtlardan biri Barnham’da bulunmuş gibi görünüyor. Çünkü burada yalnızca yanmış kalıntılar değil, ateşin nasıl yakıldığına dair doğrudan bir iz olan pirit parçaları mevcut.

Bu durum, Avrupa’da yaşayan erken Neandertallerin ateş üretme becerisinin düşündüğümüzden daha erken bir döneme uzandığını gösterebilir. Yine de bu bulguları Afrika ve Asya’daki daha eski ateş izleriyle kesin bir karşılaştırmaya tabi tutmak kolay değil. Açık alanlarda ateş kalıntılarının zaman içinde yok olması, bazı kültürlerin farklı ateş kullanma biçimleri geliştirmiş olması ve arkeolojik kaydın korunma koşulları, bu karşılaştırmayı karmaşık hale getiriyor.

Bugün bildiğimiz şey, ateşin insan topluluklarının yalnızca yaşamını kolaylaştıran bir araç olmadığıdır. Ateş, yırtıcılara karşı koruma sağlamış, çiğnenmesi güç yiyecekleri daha sindirilebilir hale getirmiş, ağır avların etinin korunmasına yardımcı olmuş ve geceleri güvenli bir buluşma alanı yaratmıştır. Bu nedenle ateşin kontrol altına alınması, insan davranışının, toplumsal örgütlenmenin ve zihinsel yeteneklerin dönüşümünde büyük bir adım olarak kabul edilir.

Ateş modern insandan uzun zaman önce kullanılmaya başlandı

Ateşin bilinçli biçimde kontrol edilmesi uzun süre modern insanın gelişimiyle ilişkilendirilmişti; oysa ortaya çıkan tablo, bu yeteneğin çok daha eskiye, Homo sapiens sahneye çıkmadan yüz binlerce yıl öncesine uzandığını kanıtlıyor. Erken Neandertallerin ateşi yalnızca kullanmakla kalmayıp onu üretebilmiş olması, ateş kontrolünün insan evriminde “geç” bir yenilik değil, farklı insan türlerinin zaman içinde bağımsız biçimlerde geliştirdiği bir beceri olabileceğini düşündürüyor.

Bu sonuçlar, ateş kullanımının evrimsel anlatıda yalnızca Homo sapiens’e özgü bir sıçrama değil, insanın farklı kollarında yavaş yavaş olgunlaşan bir bilişsel dönüşüm olduğunu gösteriyor. Ateşi üretmek, onu belli bir alanda sürdürmek ve tekrar tekrar kullanmak; plan yapmayı, çevreyi okumayı, grup içinde iş birliği kurmayı ve deneyimi aktarmayı gerektiriyor. Bu nedenle Barnham’da bulunan izler, yalnızca bir ateşin yakıldığını değil, aynı zamanda ateş etrafında örülen bir yaşam örgüsünün varlığını kanıtlıyor.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.