6'lı Masa Kürtleri görmedi

6'lı masa bileşenleri

6'lı masa bileşenleri

  • Millet İttifakı, cumhurbaşkanı adayının yanı sıra seçim beyannamesi ve hükümet programının ana omurgası olarak sunduğu “Ortak Politikalar Mutabakat Metni”ni açıkladı. Metinde, Kürtler görmezden gelindi. 

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu ve Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal’ın 2023 seçimleri için Millet İttifakı olarak hazırladığı “Ortak Politikalar” metni açıklandı. Son toplantısını 27 Ocak’ta gerçekleştiren 6’lı Masa liderleri, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne karşı Güçlendirmiş Parlamenter Sistem vaadinde bulunurken, gerçekleştirdiği 11 toplantının ardından açıkladığı mutabakat metninde de Kürtlere yer vermedi. Ayrıca kadınların öncelikli taleplerinden biri olan İstanbul Sözleşmesi de metinde yer bulamadı.

9 başlık 73 alt başlık

9 ana başlık ve 73 alt başlıktan ibaret olan 240 sayfalık mutabakat metni, “Hukuk Adalet ve Yargı”, “Kamu Yönetimi”, “Yolsuzlukla Mücadele, Şeffaflık ve Denetim”, “Ekonomi, Finans ve İstihdam”, “Bilim, AR-GE, Yenilikçilik, Girişimcilik ve Dijital Dönüşüm”, “Sektörel Politikalar”, “Eğitim ve Öğretim”, “Sosyal Politikalar”, “Dış Politika, Savunma, Güvenlik ve Göç Politikaları” başlıkları altında toplandı.

Metnin önsözünde ise “Temel hedefimiz, Türkiye'yi herkesin insan onuruna yaraşır bir yaşam sürdüğü ve sosyal refah standartlarına ulaştığı, kadınların, çocukların, gençlerin ve tüm vatandaşların geleceğe umutla baktığı, toplumsal barış ve huzurun tesis edildiği mutlu bir ülke haline getirmektir” ifadelerine yer verildi. “Ortak Politikalar Mutabakat Metni”nde öne çıkan maddeler şöyle:

* Etkin ve katılımcı bir yasama, istikrarlı, şeffaf ve hesap verebilir bir yürütme, bağımsız ve tarafsız bir yargı ile kuvvetler ayrılığının tesis edildiği güçlü, özgürlükçü, demokratik, adil bir sistem için Güçlendirilmiş Parlamenter Sisteme geçeceğiz.

* Kanunlar üzerinde tanınan veto yetkisini kaldırarak Cumhurbaşkanına sadece “geri gönderme yetkisi” tanıyacağız. Cumhurbaşkanının kararname çıkarma yetkisine son vereceğiz.

* Seçim barajını yüzde 3’e düşüreceğiz.

* Yerel yönetimlerde seçme ve seçilme hakkını yok sayan kayyum uygulamalarına son vereceğiz.

* Olağanüstü hal kararnamelerine son verecek, OHAL süresini altı aldan iki aya düşüreceğiz.

* Hakimler Kurulu ve Savcılar Kurulu şeklinde iki farklı kurul oluşturacağız.

* Çoklu baro sistemine son vereceğiz.

* Tutuklamanın istisna olması ilkesinin titizlikle uygulanması için gerekli tedbirleri alacağız.

* Düşünce, kanaat ve ifade hürriyetlerini güçlendireceğiz.

* Olağanüstü Hal Kanun Hükmünde Kararnamelerinden kaynaklanan mağduriyetlere son vereceğiz.

* Siyasi partilerin kapatılmasına ilişkin davaların açılmasında TBMM'nin iznini zorunlu hale getireceğiz.

* Türkiye Varlık Fonu’nu kapatacağız.

* Meclis’te “Yolsuzlukları Araştırma Komisyonu” kuracağız. Yolsuzluktan elde edilen ve yurt dışına kaçırılan gelirleri ülkemize geri getirecek, bu çerçevede “Malvarlıklarının Geri Alınması Ofisi”ni kuracağız.

* Enflasyonu iki yıl içinde düşük tek haneye kalıcı bir biçimde indireceğiz. TL'ye yeniden itibar ve istikrar kazandıracağız.

* Merkez Bankası bağımsızlığına müdahaleye ve yetki-sorumluluk çatışmasına yol açan, hiçbir işlevselliği bulunmayan Fiyat İstikrarı Komitesi’ni kaldıracağız.

* Silikon Vadisi gibi küresel ölçekte başarılı girişimcilik ekosistemlerinin bulunduğu yerlere Özel Temsilci/Büyükelçi atayacağız.

* Kalıcı yaz saati uygulamasına son vereceğiz.

* Kanal İstanbul projesini göreve başladığımız gün iptal edecek, bugüne kadar yapılan iş ve işlemleri hukuki, ekonomik, ekolojik ve teknik olarak incelemeye alacağız.

* Eğitim kurum ve süreçlerini cinsiyet, etnik köken, din, dil, yerleşim yeri, sağlık durumu, sosyo-ekonomik koşulları ayırt etmeden, fırsat eşitliği ve adaletini ve herkesin nitelikli eğitim hakkını garanti altına alan kapsayıcı bir anlayışla düzenleyeceğiz.

* Gençlere pasaportu ücretsiz verecek, yurt dışına çıkışta harç almayacağız.

* Millî Savunma Bakanlığı teşkilat yapısını gözden geçirecek, Kuvvet Komutanlıklarını tekrar Genelkurmay Başkanlığına bağlayacağız.

* Tüm terör örgütleri ve terörizmle mücadeleyi tüm güç unsurlarımızı kullanarak kesintisiz sürdüreceğiz.

* Düzensiz göçün kaynağı olan ülkelerle Geri Kabul Anlaşmaları yapacağız. Türkiye’ye bir “tampon ülke” muamelesi yapılmasına izin vermeyeceğiz.

* Gayrimenkul, devlet borçlanma senedi, yatırım fonu satın alınması ya da döviz cinsi mevduat ya da bireysel emeklilik hesabı açılması karşılığında Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı verilmesi uygulamasına son vereceğiz.

* Geçici Koruma Altındaki Suriyelilerin güvenli ve iç hukukumuz ile uluslararası hukuka uygun biçimde mümkün olan en kısa sürede ülkelerine geri dönmelerini sağlayacağız. ANKARA

*****

Nuray Çevirmen

Aynı kaynaktan besleniyorlar

İnsan Hakları Derneği Eşbaşkanı Eren Keskin ve Yönetim Kurulu Üyesi Nuray Çevirmen, 6’lı Masa'nın Ortak Mutabakat Metni'ni “insan hakları” açısından BİA'dan Ayça Söylemez'e değerlendirdi.

244 sayfalık metinde, Altay Tankı’nda motor tedarik sürecinden kripto para ve yapay zeka uygulamaların dair birçok detay bulunuyor ancak “insan hakları” şeklinde ayrı bir başlık da yer almıyor. İHD Eşbaşkanı Eren Keskin, metinde Kürt sorununa değinilmediğine dikkat çekerek, iktidar ve muhalefetin aynı kaynaktan besleniyor olmasının bu metne yansıdığını söyledi. Keskin, 6’lı Masa'nın vaatlerini şöyle değerlendirdi: “Millet İttifakı'nın hazırladığı mutabakat metninde, bugüne kadar yazılı olanlardan fazla bir şey görmedim. Özellikle bugün yaşadığımız ifade özgürlüğü ihlalleri son derece üst boyutta, bugüne dek 90’lı yıllar da dahil ifade özgürlüğünün bu kadar ihlal edildiği bir süreç yaşamadık. Ancak gerek Anayasa’da gerekse yasalarda ifade özgürlüğünün sınırları nasıl tanımlandıysa bu mutabakatta da böyle tanımlanmış. Bu bir sorun, çünkü siz bu vaatleri ortaya koyduğunuzda zaten istediğiniz gibi ifade özgürlüğünü sınırlayabiliyorsunuz, bugün olduğu gibi. Oysa ki özellikle ifade özgürlüğü konusunda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) verdiği kararlar son derece açık, mahkeme birçok içtihadında ‘bir düşünce şok edici de olsa yasaklanamaz’ diyor. O nedenle bu metnin yeterli olmadığını düşünüyorum.

Ayrıca Millet İttifakı içinde yer alan bir partinin İstanbul Sözleşmesi'ne yaklaşımını son derece iyi biliyoruz, metinde kadına yönelik şiddet ve LGBTİ hakları konusunda çok ayrıntılı beyanlar bulunması gerekirken bunun olmadığını görüyoruz.

Eren Keskin

Resmi ideolojinin kırmızı çizgileri

İnsan hakları savunucuları olarak her zaman dile getiriyoruz, insan haklarında ilerleme kaydetmenin önündeki en büyük engel, iktidar ve muhalefetin aynı kaynaktan besleniyor olması. Bugün kendilerini belirleyen resmi ideolojinin yarattığı kırmızı çizgiler konusunda çok büyük bir fark görmüyorum.

Bizim rahat bir nefes alabilmemiz için öncelikle düşüncenin önündeki tüm engellerin kaldırılması ve resmi ideolojinin kırmızı çizgilerinin de tartışmaya açılacağı bir ortam yaratılması gerekiyor. Bir insan hakları savunucusu olarak, böyle bir ortamın Millet İttifakı tarafından yaratılacağını mümkün görmüyorum. Tabii ki vaatleri en azından bugün yaşadığımız ihlalleri kısmen de olsa düzeltebilecek nitelikte. Ama sadece bu kadar.

Yaşadığımız coğrafyada hak ihlallerinin en büyük nedeni ya da en büyük ihlalleri gördüğümüz alan, Kürt sorunu. Millet İttifakı'nın Kürt sorunu konusunda net bir tavrının olduğunu asla düşünmüyorum. Hala aralarında HDP ile yan yana gelmeyen partiler var. Yine LGBTİ hakları açısından son derece kötü durumdayız, özellikle LGBTİ+’lara karşı devlet diliyle büyük bir nefret üretiliyor. Bu konunun böyle bir metinde mutlaka yer alması gerekirdi. Maalesef ki bunlar da eksik.”

Türk cezaevlerini görmezden gelmiş

İnsan Hakları Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Nuray Çevirmen de çalışma alanı olan cezaevleri konusunda mutabakat metnini şöyle değerlendirdi: “Türkiye hapishanelerinde 341 bin 497 tutuklu ve hükümlü bulunuyor. Keyfi tutuklanmalar, istisnai olması gereken tutuklu yargılamanın norm haline gelmesi, düşünce ifade özgürlüğünün suç kabul edilmesiyle binlerce insan hapishaneye kapatıldı. Siyasetçiler, gazeteciler, hukukçular, muhalifler, itiraz hakkını kullananlar hapishanelere atıldı. Metinde bütün bunlara dair bir düzenleme yok.

Hapishanelerle ilgili olarak ‘Cezaevinde kalamayacak derecede hastalığı, engeli bulunan hasta ya da yaşlı mahpusların tahliye ve infaz erteleme taleplerinin değerlendirilmesinde ölçüt kabul edilen Adli Tıp Kurumu raporlarının yanı sıra, Adalet Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı kararı ile her ilde belirlenmiş tam teşekküllü devlet hastaneleri tarafından alınan raporların da dikkate alınmasına yönelik yasal bir düzenleme yapacağız’ şeklinde bir paragraf var. Ancak sorun bununla kısıtlı değil.

Devasa bir sorun

Hapishaneler, binlerce ihlali içinde bulunduran çok katmanlı ve devasa bir sorun yumağı. Sürekli inşa edilen hapishaneler, artan tecrit, sağlık hakkı ihlalleri, İdare Gözlem Kurulu kararlarıyla mahpusların tahliyelerinin engellenmesi, hapishanelerde meydana gelen işkence ve kötü muameleler, adil yargılanma hakkı ihlali ve mahpusların haklarının kullandırılmaması, tecrit meselesi hiç gündeme alınmamış. Hapishaneler adeta görmezden gelinmiş. Oysa hapsetme sisteminin bu kadar yaygınlaşması ve paralelinde hak ihlallerin de bu kadar yaygın hale gelmesi toplumun tüm kesimlerini ortak paydada buluşturan bir sorunlar yumağı.”

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.