Acılarla yüzleşmek için fırsat

Murat Mıhçı
- Yazar Murat Mıhçı, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın Barış ve Demokratik Toplum çağrısının acılarla yüzleşmek için iyi bir fırsat olduğunu söyledi.
Türkiye yakın tarihine kara bir leke olarak geçen, 6-7 Eylül pogromu üzerinden yarım asırdan fazla zaman geçti. 1955’te devlet radyosu, Atatürk’ün Selanik’teki evinde bomba patlatıldığı yalan haberini geçti. Bu haberden kısa bir süre sonra İstanbul Ekspres’in akşam baskısı, “Atamızın evi bomba ile hasara uğradı" manşetiyle çıktı. Bun manşetten sonra Müslüman olmayan yurttaşlara karşı saldırılar başladı. Dönemin Özel Harp Dairesi Başkanı Orgeneral Sabri Yirmibeşoğlu'nun "başarılı bir özel harp işidir" diye tanımladığı 6-7 Eylül pogromunun üzerinden 70 yıl geçmesine rağmen failler yargılanmadı. İstanbul’da Rum, Ermeni ve Yahudiler başta olmak üzere Müslüman olmayan yurttaşlara ait malların yağmalandığı ve çok sayıda kişinin katledildiği pogromla henüz yüzleşilmedi.
Katliam, yağma ve tecavüz
Dönemin gazetelerinin geçtiği haberlere göre; pogromda 11 kişi katledildi. Helsinki Watch'ın raporuna göre ise bu sayı 15. Yine resmi rakamlara göre 30 kişi, resmi olmayan rakamlara göre 300 kişi de yaralandı. Pogromda en az 60 kadın tecavüze uğradı. Bu sayının, yaşadıkları korku nedeniyle şikayette bulunamayan kadın sayısı düşünüldüğünde 400’e yakın olduğu belirtiliyor. İnsan Hakları Derneği ( İHD) raporuna göre bazı kadınlar tecavüz edildikten sonra katledildi. 90 yaşındaki rahip Hrisantos Mantas diri diri yakıldı. Bazı rahipler bıçakla ve zorla sünnet edildi. Onlarca kişi linç edildi. Yalnızca İstanbul’da değil, İzmir ve Ankara’da da benzer olaylar yaşandı. 4 bin 214 ev, 73 kilise, 26 okul, 1 sinagog, işyeri, dükkan ve benzeri olmak üzere toplam 5 bin 317 mekan yakıldı, yıkıldı ve yağmalandı.
Türkleştirme projesinin ayağı
MA'ya konuşan Ermeni yazar Murat Mıhçı, 1955 öncesinde İstanbul’un beşte birinin diğer azınlık halklardan oluştuğunu hatırlattı. Mıhçı, kültür, siyaset ve ekonomide Müslüman olmayanların bakış açısının hakim olduğunu belirterek, 1950'lerde Anadolu'da kalan kilise, mezarlık, okul gibi yerlerin yıkıldığını ve azınlıkların, Rumlar da dahil olmak üzere İstanbul'a göç etmek zorunda kaldıklarını aktardı. Mıhçı, “Kültür yapısının ‘Türkleştirilme Projesi’ açısından böyle bir planlamaya gidildi. Bunun planlama olduğunu da şuradan okuyabiliyoruz; o dönemin İstanbul Ekspres gazetesinin günlük tirajının neredeyse 10 katı kadar bir tirajla basıldığını ve devletin de Atatürk'ün evi bombalandığı yalanını ortaya çıkardığını, bu bombalamanın aslında devletin planladığını yapılanlardan biliyoruz. Pogrom, Türkiye tarihinde gerçekten kara bir leke ve bu kara leke, bugün de yüzleşilmediğinden dolayı beden değiştirerek başka insanlara saldırılarla devam ediyor” dedi.
Katliamcı zihniyet sürüyor
Türkiye’de katliamcı zihniyetin devam ettiğini dile getiren Mıhçı, şunları söyledi: “1955 pogromuyla yüzleşilmediği için Konya'da Kürtlere, Kayseri'de göçmenlere, Maraş’ta Alevilere dönük saldırılar oldu. Geçmişte yaşanan katliamla bir yüzleşme olmadığından dolayı, bu tehlike halen gündemdedir. Bugün artık sayıları çok az olan azınlıkların bile yeni yapılan kafes operasyonlarından hedef haline getirildiği ve bunlara dair saldırı planlaması olduğu kayıtları çıktı. Dolayısıyla, 6 -7 Eylül 1955'le yüzleşilmediği sürece, öteki görülen tüm halklar, bir gün katliamın hedefi olabilir. Yüzleşme topyekun olmalı. Yani, demokratik adımların gerçekçi olabilmesi için geçmişte yaşanan acıların iyi anımsanmasıyla geçerlidir. Bunları çözmediğiniz ve o ruhlarla vedalaşmadığınız sürece, bu acılar farklı kimliklerde, farklı kişiliklerde devam edecek. Bu coğrafyanın tamamı, bu acının bir parçası olarak yaşamaya devam edecek.”
Bu laneti sonlandırmak için
Devleti politikasını değiştirmeye zorlamanın önemine işaret eden Mıhçı, şunları ekledi: "Devletler kendi DNA'sı gereği siyaset yapabilirler, ancak toplumun bilinçlenmesiyle bu katliam zihniyetinin önün kesilebilir. Özellikle Kürt Hareketi ve diğer toplumların da bundan etkilenerek, ülkedeki demokrasi ve savaş politikalarına karşı mücadele talebinin çok önemli bir yerinin olduğunu düşünüyorum. Sayın Abdullah Öcalan başta olmak üzere, buna dair imkan ve koşullar oluşturuldu. Sayın Öcalan’ın Barış ve Demokratik Toplum çağrısı, acılarla yüzleşmek için iyi bir fırsat. Eğer gerçekten bu coğrafyadaki laneti sonlandırmak istiyorsak barışa ve mücadeleye ses vermemiz gerekiyor.” İSTANBUL














