AP’nin Türkiye Raporu ve Kürt Sorunu

Cafer TAR yazdı —

  • Eğer Ortadoğu ve Türkiye’nin istikrarı Avrupa için önemliyse, o zaman Avrupa ülkeleri Avrupa Parlamentosu’nda karar almakla kalmamalı, sorunun barışçıl/demokratik çözümüne katkı sunmak için daha aktif olmalı ve özellikle Almanya haksız tutuklamalara bir son vermelidir.

İspanyol parlamenter Sanchez Amor tarafından bu yıl kaleme alınan Türkiye Raporu Avrupa Parlamentosu Genel Kurul’unda 434 oyla kabul edildi. Karşı oy kullanan sayısının da sadece 18 olduğunun altını çizelim, 152 parlamenter ise çekimser kaldı. 

Bu sayıların bize ilk elden söylediği şey; Avrupa Parlamentosu’nda var olan grupların neredeyse tamamı Türkiye konusunda ortak bir tutum içerisindedirler. Halbuki geçmişte özellikle Sosyal Demokratlar ve Yeşiller Türkiye’nin AB üyeliği konusunda muhafazakâr kesimlerle yoğun tartışmalar yürütür ve Türkiye’nin AB’ye üyeliğini hararetle savunurlardı. 

Geldiğimiz noktada en sağından en soluna kadar bütün gruplar Türkiye’nin AB üyeliğine karşı bir tutum içerisindedirler. Erdoğan ve çevresindekiler bunu Türk/İslam karşıtlığı ile izah edip içerde kendi oylarını konsolide etmenin araçlarından birine dönüştürmek istiyorlar. Halbuki bugün Türkiye’nin AB üyeliğine karşı olan grupların bir kısmı eskiden Türkiye’nin AB üyeliğini desteklemişlerdi. 

Demek ki sorun Avrupalı politikacıların Türk/İslam karşıtlığından kaynaklanmıyor; aksine Türkiye’yi yönetenlerin anti demokrat, kendinden olmayan herkesi ötekileştiren, her şeyden bizzat şahıslarına pay çıkarmaya çalışan rantçı, bunun için halk tarafından kutsal kabul edilen bütün değerleri kullanan tutumundan kaynaklanıyor. 

Bu yılki rapora da her zaman olduğu gibi Türkiye’de yaşanan insan hakları ihlalleri damgasını vurmuş durumda. Türkiye’nin Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi ve AHİM kararlarına uymasının bir zorunluluk olduğunun altı bir kez daha çiziliyor. Özellikle Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş davasında yaşananların Türkiye’nin imzalayarak taraf olduğu sözleşmelerin açık ihlali olduğu bir kez daha vurgulanmış. 

Sadece Türkiye’nin değil, bütün Ortadoğu’nun en önemli sorunu haline gelmiş olan Kürt sorununda Türkiye’nin şiddeti bütün bölgeye yayan tutumu eleştirilirken, gelinen noktadan duyulan kaygı bir kez daha raporda gündeme getirilmiş.  

Avrupa Parlamentosu tarafından kabul edilen raporda Kürt sorununun çözümünün bütün tarafların katılımı ile güvenilir bir siyasal sürecin acilen yeniden başlatılması ile mümkün olduğunun altı çizildi ve raportör tarafından yazıya dökülen ve Avrupa Parlamentosu tarafından kabul edilen rapor aklın yolunun ne olduğu bir kez daha göstermiş oldu. 

Fakat burada Avrupa açısından çok önemli ilkesel bir problem var; söz konusu raporu onaylayan bütün politik gruplar ülkelerinde de ya parlamentoda temsil ediliyor ya da ayrıca iktidardadırlar ve ülkelerinin dış politikasını belirliyorlar. Öyleyse bu karar sadece konuşulan ve dostlar alışverişte görsün diye alınan bir karar olarak kalmamalıdır. 

Türkiye kararını onaylayan parlamenterler sadece Türkiye’ye çağrıda bulunmakla kalmamalı, ayrıca kendi ülkelerinin yöneticilerini de sorunun çözümü konusunda daha aktif olmaya çağırmalıdırlar. Avrupa ülkeleri de Kürt siyasetçi ve kurumları üzerinde yıllardır sürdürdükleri Türkiye’nin anti demokratik tutumunu destekleyici politikalardan vaz geçmelidir.

Özellikle Almanya’da birçok Kürt siyasetçi hiçbir somut delile dayanmadan Erdoğan rejiminin istihbarat raporları nedeniyle cezaevlerinde tutuluyor. Bu tutum Türkiye’nin demokrasinin gelişimine ve Avrupa’nın güvenliğine hizmet etmez.  

Kürt sorununu çözememiş bir Türkiye asla istikrarlı bir hale gelmez; istikrarsız bir Türkiye ise uzun vadede başta Avrupa olmak üzere bütün bölgenin güvenliğini tehdit eder. Avrupa Birliği bu noktada Kürt sorununa kendinden binlerce kilometre uzakta bir sorun gibi yaklaşamaz. 

Gelinen noktada Avrupa Birliği ülkeleri Kürt sorununda ya çözümün ya da daha büyük çatışmaların bir parçası olacaklar. Bunun niyetle hiçbir ilgisi yok, bu tamamen objektif koşullardan kaynaklanan bir durumdur.  

Avrupa’nın birçok ülkesinde hem Kürt hem de Türk diasporası aynı anda var; Türkiye’de yaşanması muhtemel bir gerilim kendiliğinden Avrupa ülkelerine yansır. Ayrıca bütün Ortadoğu bölgesine yayılmış bir sorun olan Kürt sorununda ortaya çıkacak yoğun bir çatışma süreci hızla bütün Türkiye’yi istikrarsız bir hale getirir.  

İran, Irak ve Suriye’de bundan sonra ne olacağını kimse tam olarak bilmiyor; her üç ülkede de yoğun bir Kürt nüfus var ve bu ülkelerde olacak herhangi bir çatışma hızla Türkiye’ye yansır. Tersinden de Türkiye’de yaşanması muhtemel bir toplumsal gerilim doğrudan bu ülkelere yansıyacak ve bütün bölge istikrarsız hale gelecektir. 

Eğer Ortadoğu ve Türkiye’nin istikrarı Avrupa için önemliyse, o zaman Avrupa ülkeleri Avrupa Parlamentosu’nda karar almakla kalmamalı, sorunun barışçıl/demokratik çözümüne katkı sunmak için daha aktif olmalı ve özellikle Almanya haksız tutuklamalara bir son vermelidir.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.