İsveç’in NATO üyeliği ve yalancı pehlivanlık

Cafer TAR yazdı —

  • Türkiye’de AKP/MHP faşizmi tarafından dincilik ve milliyetçilik yalanıyla aklı ele geçirilmiş seçmen Erdoğan’ın daha bir gün önce söylediğinin bir gün sonra aksini söylemesini hiç yadırgamıyor.

Eskiden insanlar balıkların sadece 8 saniyelik bir hafızaları olduğuna inanırlardı; daha sonra yaşam sinematografı “Alexander Wail” Cambridge Üniversitesi’nin internet sitesinde yayınlanan araştırmasında balıkların insanları ve diğer canlıları üzerinden zaman geçse de hatırladıklarını ortaya koydu.

Hatta İsrail’de Techion Teknoloji Enstitüsü tarafından yapılan bir araştırma, balıklarla yapılan bir aylık bir ses çalışması sonrası doğal ortamlarına salınan Japon balıklarının 4-5 ay sonra aynı sese tepki verdikleri ve yine aynı yere geldiklerini bilimsel olarak kanıtladı. Dolayısıyla bu çalışma ile hafızası en zayıf balık türü olarak düşünülen Japon balıklarının bile hafızalarının en az dört ay olduğu ortaya çıktı.

Halbuki Türkiye’de AKP/MHP faşizmi tarafından dincilik ve milliyetçilik yalanıyla aklı ele geçirilmiş seçmen Erdoğan’ın daha bir gün önce söylediğinin bir gün sonra aksini söylemesini hiç yadırgamıyor.

İnsanı yanlışlarından alı koyan en önemli şey yanlışlarından ders almasını, doğrularını biriktirmesini sağlayan hafızasıdır. Güçlü bir hafıza bilinç oluşumunun da en önemli dinamiklerinden bir tanesidir.

Dikkat edin bütün katliamlardan sonra egemenler geride kalanların hafızalarını silmek istemişlerdir. Dersim’de, Zilan’da ve diğer bütün katliamlar sonrasında yapılan tam da budur. Devlet her defasında insanların uzun dönem hafızasını silmek için yoğun bir kampanya başlattı. “Dersimliler asıl Türk’tür, Aleviler Kürt değildir!” gibi yalanlar dolaşıma sokuldu.

Böylece Dersim’de Kürtlük önce katlediliyor, sonra da onun kalıntıları üzerinden yeni bir kimlik inşa edilmeye çalışılıyordu. Buradan bakılınca en azından benim için Kemal Kılıçdaroğlu korkaklığı/pısırıklığı ve Mehmet Maçoğlu tutarsızlığı daha anlaşılır hale geliyor.

Aksi halde kimilerinin yıllarca reel sosyalizmi ve Kemalizm’i ilk teşhir eden, “Kemalizm faşizmdir!” diyen İbo’culuktan, dibine kadar reel sosyalist ve Kemalist TKP’nin yanına nasıl savrulduğunu anlayamayız. Demek ki neymiş; güçlü bir hafıza, daha güçlü bir bilinç ve ilkeli bir duruş demekmiş.

O yüzden geçmişini bilmeyen geleceğini de kuramaz!

Bu özellikle toplumun alt sınıfları ve ezilen, sömürgeleştirilen halkları için böyledir. İnsanlar nesiller boyunca hep avlarını yenen yalancı avcıların hikayelerini dinlediler. Fakat bu hikayeler başından beri hep tek taraflı ve yalandı. Bütün bu hikayelerde avcı kahraman, aslan ise kötülenerek anlatıldı.

Fakat burada en trajik olan taraf kurbanın da bu yalana inanmasıdır. Türkiye’de sömürgecilik kimi düşkün kişiliklerde tam da bunu başardı. İşte şimdi ortada dolaşan kişiliği yarılmış, hiçbir yere ait olamayanlar tam da bu kişiliklerdir.

Hafıza silme ve yanlış bilinç oluşturma operasyonlarını Kürtler, Ermeniler, Aleviler ve diğer halklar ve inançlar üzerinde sürdürmüş olan Türk devlet geleneği, geldiğimiz noktada hafıza silme ve çarpık bilinç oluşturma operasyonlarını şimdi bütün Türkiye’de özellikle Sünni/Türk seçmen üzerinde başarılı bir biçimde uyguluyor.

Günümüz Türkiye’sinin en temel sorunlarından bir tanesi bu olmaktadır; Türkiye’de demokratlar/ilericiler bu noktada mesafe almadan siyaseten yol alamazlar. Türkiye’de ortalama bir seçmen ülkenin yakın dönem tarihi konusunda bile asgari bir bilince sahip değil.

Hatırlarsınız daha yakın zaman öncesine kadar hem Erdoğan hem de Bahçeli özellikle İsveç’in NATO’ya üye olamayacağı konusunda seçim meydanlarında yüksek perdeden atıp tutular, hatta bu konuda başarılı oldukları bile söylenebilir, muhtemelen bu yalancı pehlivanlık onlara geçen seçimlerde birkaç puan da kazandırdı.

Ancak o kadar atıp tutma sonrası özellikle İsveç’in NATO üyeliği konusunda mecliste en fazla çaba sarf eden iki parti AKP ve MHP olmuştur. Peki bunu biz görüyoruz da Sünni/Türk seçmen görmüyor mu? Çok şaşıracaksınız ama bizimle aynı içerikte görmüyor, hatta bunları bir tür taktik başarı olarak değerlendiriyor.

Türkiye’de sol siyasetin ilk işi avcının yalanlarının teşhiri ve gerçeğin inşası olmalıdır. Kendisi de Türkçü olan bir sol, avcının yalanını teşhir edemez, gerçeği inşa edemez. Ben burada Türklükten bahsetmiyorum; aksine her şeyin önüne Türklüğü koyan, diğer kimlikleri yok sayan, böylece Türklüğü de değersizleştiren Türkçülükten bahsediyorum.

 Bu noktada ciddi bir mesafe kat edemeyen Türkiyeli solcular ve demokratlar Erdoğan’a karşı hiçbir seçimi kazanamazlar ve Türkiye halkları her defasında avcının yalanlarını dinlemek zorunda kalır. 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.