Apo’ya işkence yapabilirsiniz ama onu tecrit edemezsiniz 

Veysi SARISÖZEN yazdı —

  • “Öcalan’ın tutsaklığının barış için bir faydası yok, aksine barıştan uzaklaştırıyor. Ben de birçok parlamenter ve siyasetçi ile beraber Öcalan’ın özgürlüğünün sağlanması için yapılan çağırılara destek veriyorum."

Jeremy Corbyn adında bir İngiliz şunları söyledi: 
“Öcalan, Kürt halkının kabul gören tek lideridir ve barış için özgürlüğü sağlanmalıdır”.  

Bir de şöyle dedi: 
“Kürdistan halkının mücadelesi ve Öcalan’ın demokratik konfederalizm fikri, ilericilerin ilham kaynağına dönüştü. Kürtler ve Öcalan, özgürlük mücadelesinin verildiği, demokratik ve ekolojik toplumların yaratılmak istendiği dünyanın birçok yerindeki insanlar için ilham kaynağı. Kürt halkının yanındayız ve gelişmeleri yakından takip ediyoruz.” 

Kim bu İngiliz?  
Genç bir “enternasyonalist” mi? 
Radikal bir militan mı? 
Rojava savaşına katılıp ülkesine dönen bir gazi-gerilla mı? 
Hayır.  

İngiliz İşçi Partisi’nin eski Başkanı. 70’lik bir adam. 
İngiliz İşçi Partisi dediysem yanlış anlaşılmasın, bu parti bizim sosyalist ya da işçi partilerine benzemez. 
Bu parti İngiliz devletini Muhafazakar Parti’yle “münavebeli” bir şekilde yönetmiş bir partidir. 
Corbyn bu partiye 2015’ten 2020’ye kadar başkanlık yapmış bir kişidir.    

Ve şimdi Corbyn ne diyor? Tekrar edelim. Tekrarı hak eden sözlerdir: 
“Öcalan, Kürt halkının kabul gören tek lideridir ve barış için özgürlüğü sağlanmalıdır”.  
Bu cümle herhangi bir “dayanışma” cümlesi değildir. Bir “hüküm” cümlesidir.  “Kürt halkının kabul gören tek lideridir” hüküm cümlesi Öcalan’ın Kürt sorununun çözümünde ve Suriye ve Irak topraklarında Türk devletinin sürdürdüğü savaşın sona erdirilmesinde “tek muhatap” olduğunu ilan etmektedir. 

Tekrara devam edelim: 
“Kürdistan halkının mücadelesi ve Öcalan’ın demokratik konfederalizm fikri, ilericilerin ilham kaynağına dönüştü. Kürtler ve Öcalan, özgürlük mücadelesinin verildiği, demokratik ve ekolojik toplumların yaratılmak istendiği dünyanın birçok yerindeki insanlar için ilham kaynağı. Kürt halkının yanındayız ve gelişmeleri yakından takip ediyoruz.” 

Bu sözleri kimin söylediğini bilmeseniz, bir Apo’cunun konuştuğunu sanırsınız.  
Corbyn bir “mağdur tutsağın” haklarını savunmuyor. Onun “konfederalizm programını” “ilerici” insanlığa “ilham” veren bir program olarak ilan ediyor. Corbyn bu ilerici insanlığın dünyanın bir çok yerinde “özgürlük, demokratik ve ekolojik toplum” için Öcalan’ın görüşlerinden ilham alarak mücadeleye atıldığına şahitlik ediyor. 

Erdoğan ve Bahçeli, Soylu ve Akar Başkan Apo’yu “susturduk” sanırken, onun düşünceleri İngiliz İşçi Partisi eski başkanının ağzından tüm  insanlığa bir kere daha duyuruluyor. 

Sovyetlerin dağılmasından sonra bu parti, öteki sosyal demokrat partiler gibi, vaktiyle savunduğu “demokratik sosyalizm” programını yırtmış, kendisiyle Muhafazakarlar ve Liberaller arasındaki sınırı belirsiz hale getirmiş, neo-liberalizme eklemlenmişti. Bu sağa kayış İşçi Partisi’ni zayıflatmış, sonunda İngiltere Johnson adındaki popülist’in oyuncağı olmuştu. 

İngiliz solu boşluğa düşmüştü.  
Ve şimdi ne görüyoruz? 

İngiliz İşçi Partisi’ne beş yıl boyunca başkanlık yapmış olan bir siyaset adamı, Öcalan’ın yarattığı konfederalizm programını “ilerici insanlığın” özgürlük ve ekolojik toplum için yürüttüğü mücadeleye “ilham” verdiğini söylerken, solun içine düştüğü boşluğu dolduracak olan adresi dile getiriyor. 
Bu adres Öcalan’dır. 

O, sınıfsal olan ile global olanın diyalektik bağını yalnız teorik olarak değil, devrimci pratikte kurmayı başarmıştır. O nedenle bir yandan yoksul, emekçi Kürt halkını bölgesel devrimci süreçte öncü halk haline getirmiş, diğer yandan da “global krize” getirdiği “kadın özgürlükçü, ekolojik ve komünal ya da demokratik sosyalist” çözümle, bir avuç dünya oligarkı dışında farklı sınıflardan tüm insanlığı birleştirecek bir paradigma yaratmıştır. 

Kapitalist moderniteye karşı mücadele reel sosyalizmin tüm varyantlarının çöküşüyle umudunu yitiren uluslar arası işçi sınıfının politik temsilcilerini, komünistleri, sosyalistleri, sol sosyal demokratları, eski sömürgelerdeki müslüman emekçilerin sözcülerini, Latin Amerika’daki Hıristiyan-Katolik “kurtuluş teolojisi” yandaşlarını Öcalan’ın programı etrafında birleştiriyor. Konfederalizm ve özgürlükçü, komünal sosyalizm düşüncesi çoktan beri Kürdistan sınırları aşmış, evrensel bir karakter kazanmaya başlamıştır. 
Bu sınıfsal birliğin yanı sıra, Öcalan’ın insan uygarlığını tehdit eden iklim krizine, ekolojik felakete karşı ilan ettiği “ekolojik toplum” sınıfları aşan bir “insanlık ittifakını” müjdeliyor. Krizin suçlusu kapitalizmdir, lakin en büyük bankerlerin kızları ve oğulları bu krizin kendi “sırça köşklerini” de tehdit ettiğini bilim insanlarının dehşeti anlatan eserlerinden okuyor. Virüs kulübelerin de köşklerinde kapısını çalıyor, iklim krizi mülksüzlerin dünyasını da dünyayı kendi mülkü yapan zenginlerin dünyasını da tehdit ediyor. Dünya pazarlarını paylaşmak için halklara karşı savaş açanlar, eriyen buzulların kabartacağı okyanuslarda boğulacaklarını görmeye başlıyor. 

Ve “yarım insanlık tarihi”nin de sonu Öcalan tarafından müjdeleniyor. Bu tarih yalnız sınıf mücadeleleri tarihi değildir, “erkek dünyasına” karşı bütün sınıflara mensup “kadın dünyasının” da verdiği mücadelelerin tarihidir. “Kadın özgürlükçü toplum” programı “yarım insanlık toplumundan bütünsel insanlık toplumuna geçiş” programı olarak erkek egemenliğine son verme hedefinde bütün kadınları birleştiriyor. 

O nedenle defalarca İngiliz emperyalist devletini yönetmiş İşçi Partisi’nin eski Başkanı bile şöyle diyor: 
“Öcalan’ın tutsaklığının barış için bir faydası yok, aksine barıştan uzaklaştırıyor. Ben de birçok parlamenter ve siyasetçi ile beraber Öcalan’ın özgürlüğünün sağlanması için yapılan çağırılara destek veriyorum. Öcalan’ın özgürlüğü, Türkiye’de demokrasinin sağlanması adına atılacak büyük bir adım olur.  2018 yılında Öcalan’ın özgürlüğüne adanan Durham Festivali’nin bu yıl 3 Temmuz’da düzenlenecek olan etkinliğinde de özgürlük talebini dile getireceğim. Olabildiğince her yerde bu konuyu dile getirmek zorundayız”. 

Ey aklı evveller, ey kafataslarında beyin yerine karnabahar taşıyan ahmaklar ordusu: 
Siz Başkan Apo’ya “tecrit işkencesi” yapabilirsiniz. 
Ama onu tecrit edemezsiniz. 
Apo mu tecrit oluyor yoksa siz mi tecrit oluyorsunuz? 
İngiliz İşçi Partisi’nin eski başkanına bakın ve kimin tecrit olduğunu anlayın.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.