AYM özgür karar verebilir mi?

Kazım Bayraktar

Kazım Bayraktar

  • Kobanê Kumpas Davası'nda konuşan avukat Kazım Bayraktar, Nazi mahkemelerinden ders çıkarılmasını istedi. Bayraktar, artık hukuki güvencesi olmayan AYM’nin, HDP davasından tutsaklara dair özgür karar verebilme ihtimalini sorguladı.
  • Siyasi davaların iktidarların tarihsel korkularına ayna tuttuğunu belirten Bayraktar, HDP’nin kapatılması ve Kobanê Kumpas davalarına konu olan Kobanê direnişinin, Türk egemenlerinin tarihsel korkularını güncellediğini söyledi.

Kobanê Kumpas Davası'nda konuşan avukat Kazım Bayraktar, yargının diktatörlerin aracı haline geldiğine işaret ederek, Nazi yargıçları hakkındaki mahkumiyet kararında yer alan "Suikastçının hançeri, yargıcın cübbesinin altına gizlenmiştir" tespitini anımsattı. 

Kobanê Kumpas Davası’nın 41. duruşmasının 2. oturumu, Sincan Cezaevi Kampüsü'nde devam etti. Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi'nde süren davada, tutuklu siyasetçi Günay Kubilay’ın avukatı Kazım Bayraktar savunma yaptı. 

Türk egemenlerin korkusu

Av. Bayraktar, savunmasını "tarihsel korku", "gizli amaç" ve "adli taciz" başlıkları altında yapacağını söyledi. Siyasi davaların iktidarların tarihsel korkularına ayna tuttuğunu belirten Bayraktar, "Gizli amaç’ ve ‘adli taciz’ kavramları ise AİHM’e aittir. Türkiye’nin (AKP-MHP iktidarının) mahkum edildiği iki kararda kullanılan bu kavramlar, Türk burjuvazisinin ve siyasi temsilcilerinin, bu iki davaya konu olan Kobanê direnişlerinde güncellenen tarihsel korkularının hukuk dilinde ifade edilme biçimleridir” dedi.

Diktatörün aracına dönüşen yargı

Yargı, yasama ve yürütme tek adamın elinde toplanınca yargıyı da diktatörün aracı haline getirdiğini kaydeden Bayraktar, Nazi mahkemelerini hatırlattı. “Nazi mahkemelerinin yargılamalarının arkasındaki gerçeğe baktığımızda, Almanya’nın daha önceki I. Paylaşım Savaşı’nda kaybettiği sömürgeleri geri alma, yeniden ele geçirme stratejisi yatıyordu. Bu yetkilerin tek elde toplanması için topluma empoze edilmesi gereken siyasal argüman, millilik ve milli iradeydi” diyen Bayraktar, benzer uygulamaların günümüzde Türkiye'de hayata geçirildiğini vurguladı. 

 

 

Tek adamın hassasiyetleri

Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin AYM kararlarını uygulamama ve AYM üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunmasının, çok önemli anlamına dikkat çeken Bayraktar, şöyle devam etti: “Biraz daha geriye gidelim. Demirtaş ve Kavala kararı yayınladığında bu devletin en tepedeki tek temsilcisi ‘AİHM bizi bağlamaz’ dedi. Bu sadece kendi tabanına yöneltilmiş siyasi bir söylem değildir. Bunun karşılığı vardı, çünkü bu sistem tek adam rejimine 15 Temmuz’dan sonra dönüşmeye başlamıştı. Kararnamelerle ve yasalarla bu rejim adım adım uygulandı. Bu süreçte tek adamın devlet içerisindeki yetki ve gücünün nasıl arttığını gördük. Böyle bir kişi, ‘AİHM kararı bizi bağlamaz’ dediğinde yargı organlarında bir dizayn oluştu. Tek adamın hassasiyetlerini ifade eden davalarda AİHM kararları bağlanmamaya başlandı." 

AYM üyelerinin güvencesi yok

Erdoğan’ın AYM’nin Enis Berberoğlu kararı sonrası “AYM kararına uymuyorum, saygı da duymuyorum" dediğini anımsatan Bayraktar, şunları söyledi: “Yargı krize sokulmuştur. İktidar tarafında tayin edilmiş unsurlar eliyle böyle bir açmazın içine getirilmiş ve şimdi anayasal hak ihlali tespiti vermiş bir AYM kararı uygulanmıyor. Yargıtay, bu kararı vermekle yürütmenin başında bulunan tek adamın, talimatını yerine getirdi. Bakın AYM üyelerinin dahi hukuki güvencesi yoktur.” 

Cübbenin altındaki hançer

Bayraktar, mahkeme heyetine “Şimdi AYM, HDP davası kapsamındaki tutuklulara dair özgür bir karar verebilir mi?" diye sordu. Bayraktar, "AİHM bu tutuklamaları hak ihlali olarak karar verse ne olur? Ne yapsak etsek AİHM ve AYM bu davadaki iktidarın hassasiyetle takip ettiği böyle bir davada ancak iktidarın istediği biçimde karar vereceğini gördük. İktidar, muhalifleri cezaevlerinde tutmak, eziyet etmek, zulmetmek, gözdağı vermek, tehdit altında bulundurmak için yargıyı kullanır. Nazi yargıçları hakkında mahkumiyet kararı veren mahkemenin kararındaki ‘Suikastçının hançeri, yargıcın cübbesi altında gizlenmiştir' cümlesi, çok önemlidir. Hepimize ders olmalı" dedi. 

Türk yargısının üç korkusu

Türkiye devleti kurulduğundan bu yana yargısının üç temel korkusunun; Kürt, komünizm ve hesap verme korkuları oluğunu vurgulayan Bayraktar, şunları dile getirdi: “HDP’nin siyasal faaliyetlerini iddianame ve mütalaaya aldılar. Tüm siyasal faaliyetler suç ilan edildi. İzin verilmiş yasal açıklamalar bugün suç sayılıyor. Dönüp dolaşıp o açıklamalardan dolayı yargılıyorsunuz. Savaştaki taktik, düşmana uygulanan taktik, iktidarın siyasal muhaliflerine uygulanıyor.”

Kaynaklara el koyma

Kürtlerin yaşadığı coğrafyadaki kaynakların Türk burjuvazisinin özel mülkiyetinde kalması için sopanın Kürtlere daha çok inip kalktığını söyleyen Bayraktar, Kürt halkının seçim yoluyla kazandığı her demokratik mevzinin onlar için kaynak ve pazar kaybetme korkusu olduğunu belirtti. Bayraktar, "Bu korkunun en yeni ve somut örneği, HDP’nin seçimle kazandığı yerel yönetimlere siyasi darbeyle atanan kayyumlardır. Kaynaklara el koyma açgözlülüğü o boyutlardadır ki; HDP tarafından kazanılıp da kayyum atanmayan tek bir belediye hemen hemen kalmamıştır. Kayyumların bu kaynakları nasıl kullandıklarına iki kez tanık olduk; yağma ve talan" şeklinde konuştu.  

Duruşmaya öğle arası verildi. ANKARA

*****

Yargıtay 3. Ceza Dairesi hakkında suç duyurusu

İstanbul Barosu, Yargıtay 3. Ceza Dairesi üyeleri hakkında suç duyurusunda bulundu. 

İstanbul Barosu, suç duyurusunun ardından İstanbul Adliyesi önünde açıklama yaptı. Çok sayıda hukukçunun katıldığı açıklamada konuşan İstanbul Barosu Başkanı Filiz Saraç, Yargıtay'ın Anayasa'yı çiğnediğini söyledi. İmzaya açılan suç duyurusunda 3 bin 235 avukatın imza verdiğini aktaran Saraç, "Gerekli disiplin soruşturması için Yargıtay Yüksek Disiplin Kurulu ve Hakim ve Savcılar Kurulu’na da suç duyurusunun bir örneği gönderilmiştir. Bu hukuksuzluğa hep beraber karşı durmak veya bir başka deyimle hukuka hep beraber sahip çıkmak için bu suç duyurusu tüm meslektaşlarımızın da imzasına açılmıştır. Bugün itibarıyla 3 bin 235 İstanbul Barosu mensubu meslektaşımız da suç duyurusuna imza vermişlerdir, bu imzalar da bugün Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulu’na iletilecektir” dedi. 

Saraç, AYM üyelerinin hedef gösterildiğine işaret ederek, "Bu durum Türk Ceza Kanunu’na göre açıkça suç teşkil etmektedir. Yargıya müdahale etmekten vazgeçin" diye seslendi. 

 

*****

Tecride ses çıkarılsaydı bunlar yaşanmazdı

Yargıdaki krize işaret eden İHD Riha Şubesi Eşbaşkanı İsmail Tutal, “Muhalefet eğer İmralı’da uygulanan tecride karşı çıksaydı bu hukuksuzluklar da yaşanmazdı" dedi.

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a uygulanan tecridin dünyada örneğinin olmadığını belirten Tutal, “Sayın Öcalan üzerindeki tecrit Anayasa'nın ihlal edilmesidir. Anayasa uygulanmıyor. Yargı iktidarın sopası haline gelmiş durumda. Sayın Abdullah Öcalan’dan üç yıldır hiçbir haber alınmaması, Anayasa'nın uygulanmadığını gösteriyor. Birine ses çıkarıp birine ses çıkarmamak olmaz” diye konuştu. 

“Eğer muhalefet İmralı’da uygulanan tecride karşı çıkmış olsaydı, bu hukuksuzluklar yaşanmazdı” diyen Tutal, şöyle devam etti: “Sadece Kürt siyasetinin üzerine düşen bir sorumluluk değil. Tecrit ve çatışmalar devam ettikçe barış ve huzur gelmez. Bir an önce tecridin son bulması ve demokratik adımların atılması gerekiyor.”

 

*****

Bahçeli: AYM Başkanı Kandil’e gitsin

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, AYM’nin kapatılması veya yeniden yapılandırılmasını savunarak, AYM Başkanı da “Türk devleti ile uğraşma, cesaretin varsa Kandil'e git" dedi.

İktidar ortağı MHP’nin Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin dünkü haftalık Grup Toplantısı’nda bir kez daha Anayasa Mahkemesi'ni (AYM) hedef aldı. Bahçeli, Yargıtay'ın AYM üyeleri hakkındaki suç duyurusuna işaret ederek, Yargıtay'ın "görevini eksiksiz yaptığını" savundu. Bahçeli, "AYM Başkanı, zillet ittifakının yüksek yargıya yuvalanmış hastalıklı koludur. Bu kişinin haddini ve hududunu çok açık şekilde aştığını düşünüyoruz. Türk devleti ile uğraşma, cesaretin varsa Kandil'e git. Mahkeme başkanı objektifliğini kaybetmiş, milli birlik ve kardeşliğe cephe almıştır. Karşımıza iki seçenek çıkmaktadır; ya AYM kapatılmalı ya da yeniden yapılandırılmalıdır" dedi. 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.