Barışın hafızası
Forum Haberleri —

Barış
- Kürtlerin barış hafızası, sadece geçmişte yaşanan çatışmaları değil, aynı zamanda barışa yönelik umutları ve çabaları da içeriyor. Hafıza, barışın sürdürülebilir olması için önemli bir araç olabilir.
ERCAN JAN AKTAŞ
"Barışın hafızası" kullanıldığı bağlama göre farklı anlamlar taşıyabilir. Çatışma içinde yaşayan toplumlarda barışın hafızasına dair konuşmak bir yerde çatışma sürecinin hafızasına dokunmak, o sürecin özneleri ile bir diyalog/etkileşim ile onları dinlemek ve bunları bir aracı pozisyonunda belgelemek anlamını da içerir. Çatışma süreçlerinde söz kuran, kurduğu söze alan açabilen aktörler dışında geniş kesimlerin söz ve talepleri yeterince görünür değildir.
Öncesi bir tarafa, bir asırdır dört parça işgal altındaki Kürdistan’da Kürtlerin barış hafızası, bir asır boyunca yaşadıkları çatışmalar, barış süreçleri ve toplumsal hafızalarında yer eden deneyimlerle şekillenen bir kavramdır. Bu bağlamda birkaç temel noktaya değinmek mümkündür. Ulus-devlet yapılanmasını ‘tek’likler üzerinden inşa eden Türkiye Cumhuriyeti’nin karakteri etnik olarak Türk, inanç olarak da Sünni bir perspektiften yapılandığından başka halklar ve inançlar gibi Kürtler de bu yapılanmanın dışında bırakıldılar.
Daha Cumhuriyet kurulmadan Koçgiri ve Dersim’den bu karaktere karşı yürütülen mücadele büyük bir katliam ile bastırıldıktan sonra da Kürtlerin itirazları bir asır boyunca devam etti. ’29. İsyan’ olarak ifade edilen PKK öncülüğünde gelişen Kürt Özgürlük Mücadelesi’ne kadar yaşanan bütün süreçler büyük katliamlar ile bastırıldı. Bu katliamlar Kürtlerin hafızasında derin izler bıraktı.
Koçgiri, Dersim, Ağrı, Zilan, Halepçe, Roboski dendiğinde dört parça Kürdistanlıların yüreklerinde derin bir acı baş göstermektedir. Sadece şiddet olayları değil, kimlik üzerindeki baskılar, dil yasakları ve kültürel asimilasyon politikaları da Kürtlerin barış hafızasında unutulmaz izler bıraktı.
Ancak bu acı hafızanın yanısıra Kürtlerin hafızasında barış süreci sadece siyasetle değil, sanat, edebiyat, müzik ve halk anlatılarıyla da yaşatılıyor. Dengbêj geleneği, şiirler, romanlar ve belgeselleri Kürtlerin barış hafızasının bir parçası olarak aktarmak mümkündür. Kürtlerin barış hafızası, sadece geçmişte yaşanan çatışmaları değil, aynı zamanda barışa yönelik umutları ve çabaları da içeriyor. Hafıza, barışın sürdürülebilir olması için önemli bir araç olabilir.
Barışın hafızasını güçlendirmek
Barışın hafızasını güçlendiren çalışmalar, geçmişte yaşanan çatışmaları unutmadan, onlardan ders çıkararak kalıcı barışın sağlanmasını hedefleyen girişimlerdir. Bu çalışmalar, toplumsal hafızayı koruma, adaletin tesisi ve diyalog ortamının geliştirilmesine katkıda bulunur. Bunların yapılmasını devletten beklemek yerine, barış, yüzleşme, hafıza, toplumsal barış çalışmaları yapan kurum ve yapılar tarafından yapılabilir. Bu bağlamda çalışmalar yapan ve bunun arşivini kuran Hakikat, Adalet ve Hafıza Merkezi’ni örnek olarak gösterebiliriz. (1)
Hafıza Merkezi, Kasım 2011 tarihinde bir grup avukat, gazeteci, akademisyen ve insan hakları savunucusu tarafından İstanbul merkezli bir dernek olarak kurulur. Merkez kurulduğu 2011 yılında ağır insan hakları ihlalleri ile hesaplaşmaya katkı sunmak amacıyla, öncelikli olarak ağır bir insan hakkı olan zorla kaybetmeler üzerine odaklandı.
Merkez, kuruluşunu takip eden yıllarda Türkiye’de zorla kaybetmelere ilişkin hakikatleri ortaya çıkarmak için kayıp yakınları ile saha çalışmaları ve belgeleme faaliyetleri yürüttü, zorla kaybedilenlere dair kapsamlı bir veritabanı hazırladı; mağdurların adalet taleplerinin yerine getirilmesi için bu suçla yargılananların davalarını takip etti, sorumlu kamu görevlilerinin cezasızlığının son bulmasına ilişkin hukuki çalışmalar yürüttü; ve toplumsal farkındalığı arttırmak için topladığı verileri veri görselleştirme ve benzeri iletişim araçlarını kullanarak dolaşıma soktu, yaygınlaştırdı, kampanyalaştırdı. Bu örnek çalışma ile birlikte farklı dernek ve kurumların da çalışmaları var.
Hakikat ve adalet mekanizmaları
Hakikat Komisyonları: Geçmişteki çatışmaları araştıran, mağdurların hikâyelerini dinleyen ve resmi olarak kayda geçiren komisyonlar kurulabilir. Örneğin, Güney Afrika’daki Hakikat ve Uzlaşma Komisyonu bu konuda başarılı örneklerden biridir. Buna dair Ordadoğu Tarih Akademisi’nin ‘Savaşın Tanıkları Anlatıyor– Ben Öldüm Beni Sen Anlat’ ismi ile Belge Yayınları'ndan yayınladığı sözlü tarih çalışması, öte yandan geçmiş ile yüzleşme ve hesaplaşma bağlamında Göç İzleme Derneği/Göç-İz’in yaptığı çalışmalar var.
Yüzleşme
Geçiş Dönemi Adaleti: Geçmişte yaşanan insan hakları ihlalleriyle yüzleşmek için mağdurlara yönelik adalet süreçleri işletilebilir. Bu, cezai yargılama, tazminat veya resmi özür içerebilir. Bu çalışamalara örnek olarak, MAF-DAD, Nuhanovic Vakfı, Savaş Suçları Karşıtı Ağı, War Reparations Centre ve Amsterdam Üniversitesi’nin ortak olarak düzenledikleri “Türkiye’nin Güneydoğu’sunda İnsanlığa Karşı Suçlar ve Savaş Suçları 2015-2016 ve Mağdurların Adalete Erişimi” adıyla düzenlediği uluslararası konferans gösterilebilir. (2)
5 Şubat 2025 tarihinde Belçika’nın başkenti Brüksel’de yapılan Türkiye’nin, Kuzey ve Doğu Suriye'de işlediği suçların yargılandığı “Rojava Halklar Mahkemesi” de bu çalışmalara örnek olarak gösterilebilir. (3)
Sembolik ve Hukuki Adımlar: Mağdurların anılması için kamusal özürler, yasaların yeniden düzenlenmesi ve toplumun barış sürecine katılımını sağlayacak reformlar yapılabilir. Sembolik ve hukuki adımların atılması devletin yapması gereken adımlardır. Ancak bu konuda da devleti bunu yapmaya zorlamak da gene siyaset, akademi ve bu alanda çalışma yapan kurum ve yapıların dayatması/talebi ile mümkün olacaktır.
Toplumu özne yapmak
Her zaman akılda tutmak gerekir ki; Devletlerin özünde özgürlük, barış, farklılıklar ile bir arada yaşamak gibi bir ajandası yoktur. Devlet çok çıplak bir zor/şiddet aygıtıdır. Onu buradan uzaklaştırmak ise ancak büyük mücadeleler ile mümkün olabilmiştir.
Kürtlerin yaşadıkları coğrafyada diğer halklar ile eşit/yasal haklara sahip olması nihayetinde sosyolojik, toplumsal barış meseledir. Bu sorun özünde bir asırdır devletin şiddet tekeli ile ısrarla kurduğu yok sayma, inkar ve imhanın ortadan kaldırılmasıdır.
Bize düşen işte tam da bu iki durumun bir araya gelmesini sağlamak. Bir yandan bir asırdır Kürtlere dönük yok sayma, inkar ve imha politikalarını daha geniş kesimlere ifşa etmek, konuşmak, konuşturmak. Araya ezilmişlik hiyerarşisi sokmadan bu şiddet dalgasının ‘kurban’ı haline getirilen Aleviler, emekçiler, sol ve sosyalist güçlerin, vicdan sahibi Türklerin, diğer halkların ortaklığını büyütmek. Diğer yandan erkek toplumsallığının ezdiği, yok saydığı kadınları, toplumun diğer kesimlerini, farklı cinsiyet ve yönelimleri bir özgürleşme ideali etrafında ortak söz ve eylem üretmeye çağırmak ve kalıcı güçlere dönüştürmek. Barış biz istersek değil, barış bizler ancak önce kendi dil ve siyasetimizde toplumsal çokluğa dikkat çekerek, sabırlı, uzun soluklu bir mücadeleye girersek mümkün olacaktır.
(1) https://hakikatadalethafiza.org/
(2) https://artigercek.com/dunya/cesetlere-iskence-yapildi-25203h
(3) ttps://mezopotamyaajansi40.com/DUNYA/content/view/266496?page=6