Süreç başarısız olursa karanlık sonuçlar doğar

Yücel Demirer
- Sürecin başarısız olması durumunda sadece Türkiye değil, tüm Ortadoğu için karanlık sonuçlar çıkacağını belirten Barış Akademisyeni Yücel Demirer, “Her birimize büyük görevler düşüyor” dedi.
MA'ya konuşan Doç. Dr. Yücel Demirer, Kürt meselesinin milyonları etkileyen, büyük acıların yaşandığı bir sorun olduğunu hatırlattı. Sorunun çok boyutlu ve karmaşıklığının sürecin önünde engel olduğunu dile getiren Demirer, "Her sosyal ve siyasal konuda olduğu gibi savaşta da barış halinin olmamasında da karşı olan kesimler var. Savaştan, çatışmadan, kırımdan, kıyımdan beslenen kişiler var. Bunca yıldır bir savaş ekonomisi ve bir savaş kültürü oluşmuş durumda. Yaşadığımız şiddet dolu meselelere ilişkin televizyon dizileri bile var. Bu bağlamda, toplumsal barışın önünde kültürel, ekonomik, siyasal, sosyal engeller var. Bir de son 10 yılda siyasal iktidarın içine girdiği baskıcı otoriter dönem itibarıyla karşı karşıya olduğumuz engeller var" dedi.
Her açıdan cesaret
Türkiye'nin bir önceki süreçteki deneyimlerinin yararlanılması gerektiğini kaydeden Demirer, şunları söyledi: "Her açıdan cesur olmak gerekiyor. Bu cesurluk eleştirelliği de içeriyor. Empati kurarak bir süreç geliştirmek gerekiyor. Öncelikle barış süreçlerinin temel özelliği birbirine benzememesidir. Hepsi farklı tür çatışma ve çelişkilerden kaynaklanıyor. Değişik tarihsel dönemlerde, değişik siyasal coğrafyalarda hayata geçirilen herhangi bir sürecin reçetesi diğerlerine uyarlama şansı olmuyor. Dolayısıyla bu süreci daha önce mükemmel bir örnek varmış da ondan uzaktaymış şeklinde bir değerlendirmemek gerekiyor."
Komisyon biraz şekilci
Önder Apo'nun çağrısıyla bir komisyon kurma niyeti olmayan iktidarın Meclis'te komisyon kurduğunu söyleyen Demirer, komisyonun eksikliklerine değinerek, "Bu komisyon sürecini biraz bürokratik ve şekilci buluyorum. Bir düzeye kadar bürokrasi gerekli ve bundan kaçınmak mümkün değil ama özellikle bu sürecin işleyişinde, Meclis Başkanı'nın süreci yürütüşünde daha çok şekilcilik ve bürokratik yoğunluk görüyorum. Bu bürokratik yoğunluk, her ne kadar süreci hızlandırıcı ve ilerletici gibi görünse de duygusal ihtiyaçlara cevap verme yönündeki eksikliklerini hissediyorum" şeklinde konuştu.
Halk toplantıları da ritüel
Barış talebinin toplumsallaşması çabasının bürokratik hal almaması gerektiğini ifade eden Demirer, süreci anlatmak için DEM Parti ile sosyalist partilerin yaptığı halk toplantılarını "partinin bilinen, tanınan ve alışık olunan kesimler içerisindeki bir ritüel hali" olarak değerlendirdi. Demirer, "DEM Parti'nin yaptığı halk toplantıları da dahil olmak üzere toplantıların daha cesurca, daha geniş ve dokunulmamış kesimlere doğru yapılmasından yanayım" dedi.
Karanlık dönem başlar
Hayatın her alanına dokunmayan bir barışın ömrünün uzun olamayacağını düşündüğünü dile getiren Demirer, bir sosyal bilimci olarak karamsar düşünmemeye gayret ettiğini belirterek, şunları vurguladı: "Bu barış denemesi de başarısız olursa sadece ülkemiz değil, bütün Ortadoğu için çok karanlık sonuçların buradan doğacağını düşünüyorum. Bu, temelsiz bir öngörü de değil. Barışın gerekliliğiyle hareket ettikten sonra, barışın biçimi, hızı, yöntemi, kulağa hoş gelenler, gelmeyen detaylarda herkesin anlaşması gerekmiyor. Biraz daha gönlümüzü ferahlatıp, yapıcı bir dili geniş kesimlerde yayılması için çalışmak gerekiyor. Üzerinde uzlaştığımız hedef noktasına yönelik birleşik tutumlar almaya özen göstermemiz gerekiyor. Bir barış akademisyeni olarak, bir barışın gelmesi konusunda üzerime düşen farklı sorumluluklar ve elimden geleni yapma konusunda arayışlar içindeyim. Toplumsal bağlamda kitlelerin barışa ikna edilmesi bağlamında da her birimize büyük görevler düşüyor. Hepimizin yalınlığa, samimiyete ve daha az kravatlı söylemlere ihtiyacımız var. Sürecin toplumsal ve psikolojik boyutuna yönelik yeterince emek verilmediğini düşünüyorum. Buna dönük çalışmalar yapılabilir diye düşünüyorum."














