Bedenimin ateşi, İmralı'yı aydınlatsın
- HDP binası önünde “çocuğum dağa kaçırıldı” iddiasıyla oturan Hacire Akar’ın oğlu Mehmet Akar, önceki gün Sûr ilçesinde Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerindeki tecride karşı bedenini ateşe verdi. Akar, dün şehit düştü.
- Akar, bıraktığı mektupta, "Merhaba arkadaşlar. Heval Bubo'nun eylemini selamlamak istiyorum (...) Amed Keçi Burcu'nda bedenimi ateşe vereceğim. Bedenimi tutuşturan ateşin aydınlığı, İmralı'yı aydınlatsın..." dedi.
Amed’in Sûr ilçesinin tarihi Keçi Burcu’nda önceki akşam bedenini ateşe veren gencin, 2019'da "dağa kaçırıldığı" iddia edilen ve ailesi tarafından daha sonra zorla evlendirilen 25 yaşındaki Mehmet Akar olduğu öğrenildi. Akar, kaldırıldığı hastanede kurtarılamadı.
Gece geç saatlerinde yaşanan olay sonrası bölgeye çok sayıda polis ve sağlık ekibi sevk edildi. Akar, sağlık ekipleri tarafından Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’ne kaldırıldı. Akar'ın vücudunda ikinci derece yanık olduğu ve durumunun ağır olduğu öğrenildi. Akar’ın ailesi hastane kapısında beklerken, polis hastanenin ilgili bölümünü abluka altında tuttu. Hastane yetkilileri, dün öğle saatlerinde Akar'ın kurtarılamadığını ve yaşamını yitirdiğini açıkladı.
Mektubu: Bijî Serok Apo
Akar'a ait olduğu belirtilen bir mektup da ortaya çıktı. Akar, mektubunda Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerindeki mutlak tecride karşı bu eylemi yaptığını belirtti. Akar'ın Kürtçe el yazısıyla bıraktığı mektupta şu ifadeler yer aldı: “Merhaba arkadaşlar. Heval Bubo'nun eylemini selamlamak istiyorum. Önder Apo’dan haber alınamıyor. Ne ailesinin ne de avukatlarının görüştürülmesine izin veriliyor. Başvurular hiçbir gerekçe gösterilmeden reddediliyor. Biz artık Önder Apo’nun sağlık durumundan endişe ediyoruz. Buna karşılık ben de saat 21.21'de Amed Keçi Burcu'nda bedenimi ateşe vereceğim. Bedenimi tutuşturan ateşin aydınlığı, İmralı'yı aydınlatsın. Umudum o dur ki; bu eylem Önder Apo’nun fiziki özgürlüğüne vesile olsun.
Bijî Serok Apo
Bijî Serok Apo
Bijî Serok Apo”
HDP'nin önündeki ailesi
Mehmet Akar'ın annesi Hacire Akar, oğlunun "dağa kaçırıldığı" iddiasıyla 22 Ağustos 2019'da Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü’ne giderek, kayıp müracaatında bulunmuştu. Yaptığı müracaat ardından HDP Amed İl Örgütü binası önünde giden anne Akar, oğlunun parti binasına girdikten sonra bir daha çıkmadığını ve buradan dağa kaçırıldığını iddia ederek, HDP’lileri suçlamış ve oturma eylemine başlamıştı. Anadolu Ajansı (AA) ve diğer hükümet yanlısı medya kuruluşları da Mehmet Akar'ın “dağa kaçırıldığını" iddia eden haberler servis etmişti.
Akar iddiaları yalanlamıştı
Mehmet Akar, 23 Ağustos 2019’da Mezopotamya Ajansı'na (MA) ulaşarak, hakkındaki haberler ve ailesinin başlattığı oturma eylemi kınayıp evden ayrılmasının sebebinin halasının torunuyla zorla evlendirilmek istendiğinden kaynaklı olduğunu belirtmişti. Rêzan (Bağlar) ilçesinde bulunan ablası Ceylan Mutaş’ın evinde kaldığını, babası Aziz Akar ve ağabeyi Mustafa Akar tarafından zorla alıkonularak Soğanlı Mahallesi’nde bulunan evine götürüldüğünü aktaran Akar, "Zorla evlendirilmeyi kabul etmediğim için ben uyuduktan sonra ablamın evine geldiler ve beni zorla alıp köye götürdüler. Hakaretler ettiler, telefonuma, cüzdanıma, telefonuma, parama el koydular. Evden çıkmama izin vermediler. Yemek de yemedim” demişti.
HDP ile alakası yok
Ailesinin kaçırıldığına dair iddiaların asılsız olduğunu o dönem belirten Akar, şunları söylemişti: “Hiç kimse beni kaçırmadı, HDP ile hiçbir alakası yok. Ailemin orada durması bile yanlış. Aileme de belirttim; ailemi sildim. ‘Sizinle hiç bir ilişkim alakam yok’ dedim. Hiçbir yere de gitmedim, buradayım. Kesinlikle onlara gitmeyeceğim. Hiç kimseyi suçlamasınlar, ben kendi irademle evden çıktım. Kimse beni yönlendirmediği gibi kimse beni bir yere göndermedi. Hiçbir yere gitmedim, buradayım. Ailemin orda oturma eylemi sürdürmesi de yanlış bir şey. HDP ile hiçbir alakası yok. Ben kimseye bağlı değilim. Kendi başıma evden çıktım. Ailem kimseyi suçlamasın. Ailemle görüşmeyeceğim. Kendi yaşamımı seçebilirim. Ailemin zorla evlendirmesini kabul etmiyorum.”
Kimseye iftira atmasınlar
AA’nın servis ettiği haberleri de yalanlayan Akar, “Kimse yalan yanlış haber yapmasın. Diyarbakır’dayım. Ben dağa kaçmadım, buradayım. Kimseye iftira atmasınlar” diyerek tepki göstermişti.
8 gün gözaltında tutuldu
Akar, röportajından bir gün sonra da gözaltına alınmış ve 8 gün boyunca Diyarbakır Emniyet Müdürlüğünde tutulmuştu. Akar, 8 günlük gözaltı sonrası “elektronik kelepçeli” ev hapsiyle serbest bırakılmıştı.
Devlet-aile evliliği
Akar, daha sonra Amed'de ailesi tarafından 19 Ekim 2019'da evlendirilmişti. Düğüne, İçişleri Bakan Yardımcısı Muhterem İnce ve eski Diyarbakır Valisi Hasan Basri Güzeloğlu, eski Sur Kaymakamı Abdullah Çiftçi ve AKP eski İl Başkanı Süleyman Serdar Budak da katılmıştı.
Hükümet yetkilileri, o dönem Mehmet Akar'a iş verdiklerini de açıklamış, ancak Akar'ın taksicilik yaparak geçimini sağladığı öğrenilmişti.
Bir haftada ikinci kişi
66 yaşındaki Veysi (Bubo) Taş da Mêrdîn’in Artuklu ilçesi Küçük Sanayi Sitesi’nde 12 Ocak'ta bedenini ateşe vermişti. Taş, eylemi öncesi çektiği videoyla Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerindeki tecride karşı bedenini ateşe verdiğini açıklamıştı. MA/AMED
*****
CPT’ye yeni başvuru
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın avukatları, 22 aydır haber alınamayan müvekkilleri için CPT’ye yeni bir başvuru yaparak, son İmralı ziyaretine dair raporun açıklanmasını istedi.
İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde 24 yıldır ağır tecrit koşulları altında rehin tutulan Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile aynı cezaevinde tutulan Ömer Hayri Konar, Veysi Aktaş ve Hamili Yıldırım’dan 22 aydır haber alınamıyor. Asrın Hukuk Bürosu avukatları, müvekkillerine dair Avrupa Konseyi İşkencenin Önlenmesi Komitesi'ne (CPT) yeni bir başvuruda bulundu. Başvuruda, CPT'den 20-29 Eylül tarihleri arasında İmralı'ya yaptığı ziyarete dair raporun açıklanması talep edildi.
'Haber alamama' hali ağırlaştı
Başvuruda, aile ve avukat görüşleri ile telefon, mektup ve iletişim; savunma ve adil yargılama haklarının engellendiği vurgulandı. Başvuruda, söz konusu hakların Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ile koruma altına alındığına işaret edildi. “Incommunicado (haber alamama)” halinin daha da ağırlaştığına vurgu yapılan başvuruda, son üç ayda Bursa Cumhuriyet Başsavcılığına ve İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi Müdürlüğüne düzenli bir şekilde başvurular yapıldığı, her iki makama yapılan 32 avukat ve 14 aile görüşmesi başvurusunun tamamının cevapsız bırakıldığı aktarıldı. Başvuruda, "Avrupa kurumları başta olmak üzere 22 farklı ülke 350 avukatın 14 Eylül'de, Ortadoğu'dan 756 avukatın ise 19 Eylül'de Adalet Bakanlığına başvuruda bulundu, ancak yanıtsız bırakıldı. Başvuruculara daha önce gönderilen mektupların akıbeti bilinmediği gibi, bu rapor döneminde gönderilen 27 Eylül 2022 tarihli yeni mektubun da ulaşıp ulaşmadığı bilinmemektedir” denildi.
Kurallar işlevsiz kılınıyor
Mayıs, Eylül ve Ocak’ta verilen disiplin cezalarının anımsatıldığı başvuruda, yasakların gerekçesinin tebliğ edilmediği, itiraz süresi dolduktan sonra avukatlara yanıt verildiği aktarıldı. Başvuruda, şöyle devam edildi: “Bu yöntemle başvurucu avukatları bilinçli şekilde disiplin soruşturma, yargılama ve karar aşamalarının dışında tutulmakta; böylece disiplin cezası ile suçlanan mahpusun, 'adaletin yararının gerektirdiği durumlarda kendisini bir yasal yardımcı aracılığıyla savunabilmelidir' hükmünü getiren Avrupa Cezaevleri Kurallarının 59. kuralı, fiilen işlevsiz kılınmaktadır.”
Yasal temelden yoksun
Disiplin cezalarına karşı yapılan itirazların mahkemelerce hızlıca gerekçesiz bir şekilde reddedildiği belirtilen başvuruda, Komite'nin 2020 raporuna dikkat çekildi. Başvuruda, söz konusu raporda aile görüşünü engelleyen disiplin cezalarının "hukuk dışı olduğunun" tespit edildiği hatırlatıldı. Başvuruda, şunları ifade edildi: “İnfaz hâkimliğinin veya ağır ceza mahkemesinin mekanikleşmiş, otomatiğe bağlanmış matbu kararlarını değiştirememektedir. Gerektiğinde usul kurallarının da hiçe sayıldığı önceden belirlenmiş hukuka aykırı, politik kararlar olduğunu göstermektedir. Başvurucular hakkında görüştürme ve görüşme sırasında tutanak tutma gibi yasal şartlar oluşmadan, daha doğrusu yaptırılmayan, gerçekleşmeyen, olmayan vekil-müvekkil görüşmesine yasak getirme söz konusudur. Böylesi hem maddi hem yasal temelden yoksun söz konusu altı ayda bir yinelenen avukat yasağı kararları, yasa metnine ve amacına da aykırı keyfi, hukuk dışı bir uygulamadır. Hatırlatmak gerekir ki Komiteniz 2013 raporunda, 27 Temmuz 2011'den itibaren süregelen avukat görüşmelerinin yaptırılmamasının hem iç mevzuata hem de uluslararası hukuka aykırı politik karara dayalı olduğunu açıkça tespit etmişti. Bu durumun kabul edilemez olduğu, avukat görüşmelerinin uygulamada etkili hale getirilmesi tavsiye edilmişti. Ancak o tarihten beri yetkililerin ve mahkemelerin tavrında değişen bir şey olmadı.”
Son ziyaretin raporu zorunludur
Başvuruda, CPT’nin son İmralı ziyaretine işaret edilerek, CPT’nin bu ziyarete dair herhangi bir açıklama ve rapor yayınlamadığını, ayrıca yapılan temaslara rağmen görüş bildirmediği aktarıldı. Başvuruda, şunlar belirtildi: "Komite'nizin son ziyaretine ilişkin raporunu bir an önce kamuoyunun bilgisine sunması bu nedenle hem gereklilik hem de haber alamama hali göz önüne alındığında zorunluluk arz etmektedir. Komite'nizin raporlarında da tespit edildiği üzere ‘Incommunicado’ alıkoyma hali, dışarıdaki dünya ile hiçbir iletişiminin olmadığı ve bu nedenle ailesi, arkadaşları ve avukatları da dahil olmak üzere herhangi birisi ile iletişim kuramadığı anlamına gelmektedir. Komite'nizin ‘incommunicado’ halini ortadan kaldıracak zorlayıcı tedbir niteliğindeki Avrupa İşkenceyi Önleme Sözleşmesi’nin (AİÖS) 10/2. Maddesinde düzenlenen prosedürleri işletme yoluna başvurmaması anlaşılamaz bir durumdur. Prosedürlerin işletilmemesi, Komite'niz tutumuna yönelik ciddi kuşkulara yol açmaktadır. Son ziyaretinizin de Türk devlet, hükümet, kamu otoriteleri ve mahkemelerince ciddiye alınmadığı, herhangi bir etkiye-değişikliğe yol açmadığı, bir formaliteden öteye gitmediği sonuç ve kanaatine yol açmaktadır.
Etkili yanıtın zamanı geçiyor
Son ziyaretinize, öncesinde disiplin cezası sonrasında avukat yasağı kararıyla yanıt veren devlet, hükümet yetkilileri ve mahkemeleriyle bir bütün olarak adeta komitenizin gözünün içine baka baka, ‘Sizin rutin ziyaret, rapor, tespit ve tavsiyelerinizin bizim için hiç bir önemi yoktur, biz bildiğimizi okumaya devam edeceğiz’ ile mesajını vermektedir. Böylesi gayri hukuki, gayri insani ciddiyetsiz ve keyfi yaklaşıma artık etkili bir yanıt vermenizin zamanı gelmiş, geçmektedir.”
Başvurunun devamında ise şu talepler sıralandı:
* Komite'nizin ‘acil’ bir şekilde son ziyaretiyle ilgili raporunu ve tespitlerini kamuoyuna açıklaması,
* Avukat ziyaretlerinin derhal gerçekleştirilmesi ve devamlılığının sağlanması ile hukuka aykırı mahkeme kararları ile engellenmesine son verilmesinin sağlanması,
* Aile ve vasi ziyaretlerinin gerçekleştirilmesi ve devamlılığının sağlanması ile hukuka aykırı disiplin cezaları ile engellenmesine son verilmesinin sağlanması,
* Ziyaret haklarının tesis edilmesine paralel bir şekilde başvurucuların aile ve yakınlarıyla rutin telefon haklarını kullanmalarının sağlanması,
* Dışarıyla ve avukatlarıyla mektup, telgraf ve faks yoluyla iletişiminin önündeki tüm engellere son verilmesinin sağlanması,
* Gazete, dergi ve kitaplar ile ilgili fiili veya hukuka aykırı uygulamaların son bulmasının sağlanması,
* İşkence, insanlık dışı ve kötü muamele koşulları ile incommunicado halini ortadan kaldıracak zorlayıcı tedbirin alınması ve Sözleşme 10/2. Maddesinde düzenlenen prosedürlerin işletilmesi ivedilikle talep olunur. İSTANBUL
*****