Benim şarkımın adı; Ahmet Kaya
Dosya Haberleri —
Bugün günlerden Ahmet Kaya. Biz de bu vesileyle hayat yoldaşı Gülten Kaya ile ölümsüz sanatçıyı konuştuk:
- Her şarkının içinde bir ya da birkaç hayat hikayesi var ve bunların hepsi de sokağa ve hayata ait, hiç yabancımız olmayan hikayeler. O dünyadan bize havadisler verdi, hikayeler anlattı, yol gösterdi, dağlara hesap sorulamayacağını öğretti. Sanırım herkesin bir değil birden fazla şarkısı vardır. Şarkıların yaratılış süreçlerini birlikte yaşadığımız için hepsinde ortaktık zaten ama benim şarkımın adı; Ahmet Kaya.
GÜLCAN DERELİ
Bazı sanatçılar eserleriyle çağları aşar. Zamansız olur. Günlük yaşamımıza sızar. Onun ritimlerine, şarkılardaki hikayelerine eşlik ederiz, özeniriz, hayalimizde öyle sever, öyle dövüşür ve öyle olmak isteriz. İçimizdeki isyan duygusunu dürtükler, öfkemize tercüman olur. Bizi dağlara aşık eder; arka mahallelerde, kuytu köşelerde paylaşılan sırların anlamını anlatır. Helada unutulan silahı da, Şeyh Bedreddin'i de, vurulup düşen üç devrimciyi de, vallahi biz onu çok özledik dediği bir esareti de anlatır. O hepimizin şarkısını anlatmış ender bir sanatçı. Muzip, haylaz bir çocuk ve hep kalbinde bir adalet terazisiyle hepimizin hayatına dokunan bir deli yürek. Ahmet Kaya'dan bahsediyoruz kuşkusuz. O’nu en iyi şarkıları ve hayat arkadaşı anlatır. 16 Kasım 2000 yılında aramızdan ayrılan Ahmet Kaya'yı hayat arkadaşı Gülten Kaya'ya sorduk.
İlk olarak sizin Ahmet beyle nasıl tanıştığınızı merak ediyorum. Nasıl başladı ikinizin yolculuğu?
1985 yılıydı... 12 Eylül’deki tutsaklık yıllarım bitmişti. Selda ve Sezer Bağcan kardeşlere ait bir ses kayıt stüdyosunda, yani müziğin mutfağında tanıştık Ahmet’le... Ben o stüdyoda çalışmaya başlamıştım. Selda ile Metris Askeri Cezaevi'nde başlayan özel bir dostluğum vardı. Ahmet de ilk albümünün kaydını orada yapmıştı, tesadüf işte. Bir İzmir konserinin afiş fotoğraf çekimi için Selda ile randevulaşmışlar. Ahmet geldiğinde kapıyı tesadüfen ben açtım. İlk karşılaşma anımız bu. Kapıda son derece yakışıklı ve özgüvenli bir genç adam duruyordu. Randevusu olduğunu söyleyince, O'nu yönlendirip kendi odama gittim. İşte o gün tanışmış/tanıştırılmış olduk. Arkadaşlığımız sürerken ailelerimizle tanıştık ve diğer ritüeller gerçekleşti. Yaklaşık 8 ay sonra da evlendik ve yola çıkmış olduk.
Nereden bileceksiniz, Beni bul anne, Ağladıkça, Kendine iyi bak, Kum gibi, Yorgun demokrat, Başkaldırıyorum, Sana gelmek istiyorum, Biz üç kişiydik... Daha niceleri... Her birinin de ayrı bir hikayesi, ayrı bir yaşanmışlığı vardır. Güzel sesiyle herkesin kendisini bulduğu bu şarkıların ozanı muazzam bir hazine bıraktı geride. Hala milyonların hep bir ağızdan söylediği şarkıların en önde gelen ozanlarından.
Ahmet Kaya tıpkı şarkıları gibiydi. Mert, yürekli, hassas, muzip bir devrimci sanatçı, kökü tarihin derinliklerinden gelen seslerin ozanı... Siz O'nun sanatını ve bunu taşıma biçimini nasıl tanımlıyorsunuz?
Ahmet çok kimlikli bir insandı. Elbette sadece “insan” olarak bile kimse satırlara sığdırılamaz ama sorunuz karşısında ilk çağrışım kelimelerimi kullanabilirim. Vicdanlı, hakkaniyetli, yetenekli, zeki, esprili, yaratıcı, duygusal, fevri, çok güzel bakan, çok güzel seven, muhalif, üretken, devrimci. Besteci kimliği üzerinden söylemek gerekirse çok yetenekli ve çok üretkendi. Sokaktaki halleri üzerinden de inanılmaz vicdanlı ve paylaşımcı olduğunu söylemeliyim. Toplumsal kimliği bir muhalif olarak şekillenmişti ve bunun altında yatan tabi ki demokrasi ve hakkaniyet gibi kavramlardır. Haksızlığı asla tolere etmeyen, “öteki”nin haklarının yanında duran, “hak” kavramını çok iyi özümsemiş biriydi. Hiç abartmadan tanımlıyorum; eş ve baba halleri ise herkese nasip olsun isterim. Yetmez tabii; uğruna ömür geçirilesi bir yoldaş/heval O benim için.
Pek bilinmez, Ahmet Kaya'nın pek çok şarkısında sizin imzanız var. Hangi şarkıları siz yazdınız, anlatır mısınız?
“Pek çok” demek abartılı olur. Evet “Ağladıkça”, “Korkarım”, “Ay Gidiyor” gibi bir kaç şarkı sözü yazdım diyelim. Bizim ailemizin asıl şairi abim Yusuf Hayaloğlu’dur.
Milyonlarca Ahmet Kaya hayranı benim de elbette Ahmet Kaya şarkılarım var. İşte bu eserlerin gerçek hikayesini Gülten Kaya'ya soruyorum.
Ahmet Kaya'nın şarkılarının hepsi aynı zamanda birer hikaye gibi. Sizin için öne çıkan bir şarkının hikayesini anlatır mısınız? Örneğin “Biz üç kişiydik Nazlıcan, Bedirhan ve ben Suphi” veya başka bir şarkının hikayesi…
Doğru. Her şarkının içinde bir ya da bir kaç hayat hikayesi var ve bunların hepsi de sokağa ve hayata ait, hiç yabancımız olmayan hikayeler. Ahmet’in bir öfkesi vardı ve bu öfke sınıfsaldı, ulusaldı, kişiseldi. Alışılageldik durum, bu öfkelerin bilinen bazı yollarla infilakıdır ama O bundan azade bir yol bulmayı başardı ve bunu notaların içine girerek, O dili kurarak anlattı. Aslında, her birimizle sadece öfkeyle değil duyguyla, estetikle, müziğin diliyle bir ortaklık kurdu ve bizlere dokundu, değdi, O'nun şarkılarında buluşabildik. Adına ‘halk sevgisi’ dediğiniz şey, O’nun bize eşitlendiğimiz bir duygu dünyası sunmasıyla oluşuyor sanırım. O dünyadan bize havadisler verdi, hikayeler anlattı, zihnimize bazı portreler çizdi, yol gösterdi, dağlara hesap sorulamayacağını öğretti, yalnız ama mutlu olunabileceğini söyledi, uzak ama güzel gelecekler hayali kurdurdu, anneleri, kadınları kutsadığını gördük, ortak çocukluk serüvenlerimize baktık, kiraz ağaçlarına takılı kalan gömleklerimizi hatırladık, bizim de kitaplarımız alınmış ya da yakılmıştı, başımızın sistemle belaya girebileceğini, arka mahalle kavramını, yorgunluklarımızın anlamını ve daha birçok şeyi anlattı bize. Bu anlatılanların hepsinde vardık ya da bunlara tanıktık. O iyi bir anlatıcıydı ve sonunda da ulusal ve kültürel kimliğin değerini anlatıp gitti…