Beyefendinin yargısından beklentim yok

  •  İstiklal Mahkemeleri’nde, KCK davalarında yüzlerce insanın, siyasetçinin yargılandığını hatırlatan Sebahat Tuncel, şunları söyledi: “Yeni bir durum yok, çünkü her gelen bizi yargılıyor ama her defasında daha çok büyüyor ve güçleniyoruz.
  •  Tarih bu davayı da yazacak. Özgürlük bizim için bir tercihtir, bedelini öder, boyun eğmeyiz. Halkımızla birlikte özgürlük mücadelesini yürüttük. Parlamentoda da duruşma salonlarında da direneceğiz.
  •  Otoriter faşizan, tekçi bir yönetimle karşı karşıyayız. Bir beyefendinin iki cümlesine bağlı her şey. HDP üzerinden yargılama yaparak gerçeği gizliyorsunuz. Sizden tahliye beklentim, talebim yok.

 

DAİŞ’in Kobanê’ye yönelik saldırıları üzerine 6-8 Ekim 2014’te yaşanan protestolar nedeniyle Halkların Demokratik Partisi (HDP) yöneticilerinin de aralarında bulunduğu 108 isim hakkında açılan Kobanê Davası’nın 5. duruşması Sincan Cezaevi Kampüsü’nde yapıldı. Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından görülen duruşmaya HDP Milletvekilleri, HDP Mersin ve Ankara il, ilçe üye ve yöneticilerini yanı sıra çok sayıda avukat ve izleyici katıldı. Sincan Cezaevi’nde tutulan siyasetçiler duruşma salonunda hazır bulunurken, farklı cezaevlerinde tutulan siyasetçiler, Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla bağlandı. Tutuksuz yargılanan diğer siyasetçiler ise bulundukları şehirlerde SEGBİS aracılığıyla duruşmaya katıldı.

Ayla Akat Ata

Kimlik tespitiyle başlayan duruşmada ilk olarak söz alan eski milletvekili ve TJA aktivistlerinden Ayla Akat Ata, tutukluluk durumuna dair konuştu. Tutukluluk devam gerekçesi yapılan ve sonrada dosyaya eklenen 3 ek olduğunu ifade eden Ata, “Birincisi içinde yer almadığım ve devlet izni dahilinde Kobanê’ye giden bir heyetle ilgili çıkan haberlerde benim de heyette yer aldığım belirtiliyor” dedi. Ata, şunları ifade etti: “Benim orada olmadığım görüntülerde yer alıyor ama avukatlarımın bu konudaki uyarılarına rağmen bir tutuklanma gerekçesi olarak dosyaya konuluyor. Bir diğeri seçim propagandası için yaptığımız bir ziyaret. Seçim propagandası yapmak için Urfa’nın bir ilçesine gitmemiz tutuklanma gerekçesi yapıldı. Orada yalnızca seçim propagandası yapan arkadaşların yanında bulunuyor ve konuşma bile yapmamıştım ama orada bulunmam tutuklanma gerekçem. Anayasa’da güvence altında olan seçim propagandasına katılmam suç sayılmış. Bir diğeri Avrupa’dan gelen sol sosyalist partilerin bizi ziyaretindeki toplantıya katılmam suç sayılmış. Bilinen her türlü güvenlik önleminin alındığı bir toplantıya katılmış olmam tutuklama gerekçesi sayıldı. Bunlar daha sonra dosyaya eklendi. iddianamenin herhangi bir yerinde rastlamadım.” 

İddianame dışında yargılama yapılabilmesi için ek iddianamenin hazırlanması gerektiğini kaydeden Ata, “Beni yargılayacaksanız ek iddianame hazırlayabilirsiniz ama olmayan şeyler üzerinden belge topluyorsunuz. Bana burada sorabilirdiniz. Hakkımda yeni bir iddianame hazırlama planı var mıdır ben de buna göre savunmamı hazırlarım” diye konuştu. 

22 saniyelik görüntü

 Duruşmada konuşan HDP eski MYK Üyesi Ayşe Yağcı, bir yıldır tutuklu olduğunu ifade ederek, “Hangi maksatla bu dosyaya dahil edildiğime dair somut bir delil ortaya konulmamıştır. Tutukluluğa devam gerekçelerinde de 22 saniyelik bir görüntüden bahsediliyor ve gizli tanık Ulaş’ın ifadesi var” dedi. Yağcı, dosyada yer alan 22 saniyelik görüntünün sadece 5’inci saniyesine dikkat çekildiğine işaret etti. Söz konusu görüntünün televizyondan çekildiğini ve suçlamalarla bir ilgisinin olmadığını belirten Yağcı, “Kaçma durumum da söz konusu olamaz” dedi.  

Bir mail nasıl suç olur?

 HDP önceki dönem MYK üyesi Bircan Yorulmaz ise savunmasında, bir yıldır tutuklu bulunmasına gerekçe sunulan hiçbir şeyin hukukla izah edilebilecek şeyler olmadığını söyledi. Yorulmaz, “Kullandığım telefon numaramı bile sormadınız. Ben avukatım aracılığıyla size numaramı bildirdim. 3 bin 530 sayfalık iddianamede en fazla sayfa sayısına sahip olanlardan biriyim ama hepsi parti faaliyetleri kapsamında yapılan açıklamalardan ibaret. Sadece mail adresinden bahsediyoruz. Sözü edilen mailin PYD’den geldiği iddia ediliyor. Yalnızca gelen bir mail nasıl suç olabilir? Bir mail nasıl tutukluluk gerekçesi yapılabilir? Gelen mail, bir bülten maili ve sadece bir yardım istiyor. Mailde açık bir hitap da söz konusu değil. İçeriği insani olan mail, nasıl suç delili olarak sayılabiliyor? IŞİD’in oradaki tacizi, tecavüzüne karşı yardım isteyen bir maildi o. Buna açıklık getirilmediği müddetçe sormaya devam edeceğim” diye konuştu. 

 Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) eski Eşbaşkanı Sebahat Tuncel 

Özgürlük tercih işidir

 Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) eski Eşbaşkanı Sebahat Tuncel de tutukluluk incelemesine dair konuştu. Tuncel, şunları söyledi: “Kürsüyü birkaç defa kullandık. Yargılama süreci Türkiye’nin 3. büyük partisi, demokrasi, eşitlik özgürlük garantisi olan bir partinin MYK’sının attığı tweet üzerine hazırlanan dosyanın hukuka, ahlaka, vicdana sığmadığını defalarda ifade ettik. Özgürlük tercih işidir. Bunu seçen bedelini de öder. Tıpkı Prometheus gibi. O yeni bir süreci başlattı. HDP de Türkiye'nin mevcut gidişine insan hak ve özgürlükleri konusunda yaşanan sorunlara, Kürt sorununun çözümsüzlüğüne ‘dur’ dedi. Ateşi tüm halka yaymaya çağırdı. ‘Başka bir çare mümkün’ dedi. Burada yargılanıyor olmamızın sebebi de bu. Bu dava suç ceza kapsamına alınacak bir dava değil. Cumhur İttifakı’nın birlikte yürüttüğü, yönlendirdiği bir dava.”

İstiklal Mahkemeleri’nden beri aynı 

İstiklal Mahkemeleri’nde, KCK davalarında yüzlerce insanın, siyasetçinin yargılandığını hatırlatan Tuncel, şöyle devam etti: “Yeni bir durum yok. Çünkü her gelen bizi yargılıyor. Tarih tekerrür ediyor ama her defasında daha çok büyüyor ve güçleniyoruz. Herkes bir yargı bağımsızlığından bahsediyor. Ama bu ülkede 10 büyükelçi Osman Kavala için açıklama yaptı. ‘Bırakın AİHM kararını uygulayın’ dedi. Türkiye AİHM kararını uygulamadı. Şimdi kara para aklama, yolsuzluk meselesinde gri listeye alındı. Artık Türkiye demokratik hukuk devleti değil. Otoriter faşizan, tekçi bir yönetimle karşı karşıyayız. Bir beyefendinin iki cümlesine bağlı her şey. Bir gecede İstanbul Sözleşmesini kaldırır, bir gece bakarsınız merkez bankasının görevlilerini görevden alır. Hitler, Mussolini örneği var. Onların da bir kitlesi vardı ama sonlarını görüyorsunuz. En nihayetinde demokrasi ve insan hakları kazanacak, o yüzden mücadele diyoruz.” ifadelerini kullandı. 

Ne var iddianamede?

 Neden burada olduklarının farkında olduklarının altını çizen Tuncel, “İddianame önünüzde. Ben DBP’nin Eşbaşkanlığını yaptım, iki dönem milletvekilliği yaptım. Ne var iddianamede? Niye biz düşünce ve ifade özgürlüğümüzü kullanamıyoruz? Anayasa HDP’ilere ayrı, CHP’ye ayrı, MHP’ye ayrı işletiliyor. Onlar için söylenenler düşünce ve ifade özgürlüğü oluyor ama biz söyleyince ‘terörizm’ oluyor” şeklinde konuştu.

DAİŞ’i destekleme dosyası

 Tüm sorunların Kürt karşıtlığından kaynaklı olduğuna işaret eden Tuncel, şunları dile getirdi: “Suriye tezkeresini niye uzatıyorsunuz? Tüm dert ‘Kürtler bir statü elde etmesin’ diye. Rojava'daki Kürtler direnmeseydi IŞİD dünyanın başına bela olacaktı. Tüm dünya Kürtleri ayakta alkışlıyorlar. Kobanê'de direnen Kürt kadınlarının, dünya kadınlarının özgürlüklerini verdiler. O IŞİD canilerine karşı yürütülen mücadele kadınların, çocukların seks kölesi olarak kullanmasını engelledi. Ama yaşattıkları hala hafızamızda. Hala kayıp Êzidi kadınlar var. Böyle muhteşem bir şey yaratanları yargılıyorsunuz. ‘Niye HDP, IŞİD’in yenilmesine sevinmiş’. Üstelik bu iktidar da yeri geldiğinde ‘IŞİD’le en çok biz mücadele ettik’ diyor. O zaman neden HDP’yi mahkeme salonlarına gönderiyorsunuz, HDP’ye kapatma davası açıyorsunuz? Bu dosya IŞİD’i destekleme dosyasından başka bir şey değil. Kobanê’ye dair bir tane kavram yok.”

Ateş HDP’nin elindedir

 HDP’nin Türkiye’nin uçuruma gitmesini engelleyecek noktada olduğunu ifade eden Tuncel, şunları söyledi: “Prometheus'un çaldığı ateş HDP’nin elindedir.  Özgürlük bizim için bir tercihtir, öyle boyun eğmeyiz. Parlamentoda da duruşma salonlarında da direneceğiz. Siz ise AİHM kararına bakmak yerine dönüp iktidara bakıyorsunuz. Yarın bu iktidar değişse ne olacak? Sizin yapmanız gereken şey iddianameyi kabul etmemekti ama ettiniz ve yargılamaya da başladınız. Buradaki arkadaşlarımız haksız yere bir yıldır cezaevindeler. Somut delil diye ifade ettiğiniz bir durum yok. Bu dosya kapsamında 37 kişi yaşamını yitirmiş ama sorduğunuz soruların bunlarla ilgisi yok. Devlet, insanların yaşam hakkını güvence altına almak zorunda. 37 insanın yaşam hakkını kim ellerinden aldı, kim buna zemin hazırladı, bunların sorumluluklarının açığa çıkarılması gerekir. Gerçek sorumlular yargılanmalıdır. Siz burada HDP üzerinden yargılama yaparak gerçeği gizliyorsunuz. Yargı bunu üstlenmemelidir. Kendi açımdan bir talebim yok ama tüm arkadaşlarım için tahliye talebinde bulunuyorum. Tarih bu davayı da yazacak. Biz gerçekten demokrasi, özgürlük, barış ve ekolojik bir yaşam için ne yaptıysak halkımızla birlikte yaptık, özgürlük mücadelesini birlikte yürüttük. Nerede olursak olalım, bu direnişi devam ettireceğiz.”

Tuncel'in konuşmasının ardından duruşmaya bir buçuk saat ara verildi.   ANKARA

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.