Bir duruşma güncesi
Forum Haberleri —

Kadın-çocuk ve cezaevi
- Gazeteci arkadaşım Bilge Aksu’nun duruşmasındaydım. Arkadaşımız bir türlü getirilmiyordu. Gecikme olduğu için diğer duruşmaya geçildi. Bir kadın getirildi, salonda biri bebek üç çocuğu da var. Bebek ağlıyor, iki küçük çocuk da eşlik ediyordu. Sonunda bebek sustu. Bebek sustuktan sonra önce anne bırakıldı, ardından da Bilge Aksu. Benim de aklımda cezaevinde büyüyen çocuklarda kaldı.
GÜLCAN DERELİ
3 Temmuz'da gazeteci arkadaşım Bilge Aksu’nun (Hamza Kaan) duruşması vardı. Bize, gazetecilere yönelik 26 Kasım 2024 tarihinde operasyon yapılmıştı. Gerekçe ise Özgür Politika gazetesinde çıkan haberler ve yazılardı. 4 günlük gözaltı süresinin ardından iki arkadaşımız tutuklanmıştı. 8 ay sonra ilk duruşmaydı bu. Bilge duruşmaya Eskişehir Cezaevi’nden SEGBİS’le katılacaktı. Ancak duruşma için verilen saat çoktan geçmişti, arkadaşımızın isminin okunmasını bekliyorduk. Avukatların girişimiyle birazdan duruşmanın başlayacağı bilgisini alınca kapıda beklemeye devam ettik. Öyle de oldu, ismi okundu. İçeri girdik. Katip, Eskişehir Cezaevi idaresiyle iletişim kuruyor, arkadaşımızın getirilmesini istiyordu. Hatta gecikme olduğu için de biraz acele edilmesini rica ediyordu. Bir tanık vardı (itirafçı) onun kimlik tespiti yapıldı ve beklenmesi söylendi. Ardından hep beraber arkadaşımızın gelmesini bekledik. Dakikalar geçiyor ancak arkadaşımız getirilmiyordu. Katip ısrarla aramalar yapıyor ancak telefonlarına yanıt alamıyordu. Zaman da akıyordu. Tahminimce yarım saat bekledikten sonra artık diğer duruşma için hazırlıklar başladı.
Başka bir duruşmayı izledik
Zaman kaybetmemek için arkadaşımızdan sonraki duruşmayı almak durumunda kaldılar. O sırada sanık koltuğuna jandarmalar eşliğinde bir kadın getirildi. Daha salona girmeden iki çocuk dikkatimi çekmişti. Kaygılı, korkmuş ve hüzünlü gözlerle çevrelerindeki kişilere bakıyorlardı. Tabii ilk etapta sadece dikkatimi çekmişti. Birazdan yaşanacaklardan habersizdim. Sanık koltuğunda tutuklu olan kişinin anneleri olduğunu duruşma sırasında öğrenecektim. Tam o sırada ekranda arkadaşımız göründü. Elinde savunması ve hakkında hazırlanan iddianameyle yerini aldı. Katip, şimdi bir duruşmaya girildiğini, kendisini de bu duruşmadan sonra alacaklarını iletti ve duruşma başladı. Tabii biz de içeri alındığımız için dışarı çıkmadık. Duruşmayı izledik.
Sadece anlamaya çalıştım
Sanık koltuğundaki kadın, jandarmaların arasında otururken bir kadın tanık olarak çağrıldı. O da aynı davadan yargılanan başka bir kadındı. Etkin pişmanlıktan yararlandığını vs. anlatıyordu. Hakimin sorularına yanıt veriyordu. Sıra sanık olan kadına gelmişti. Kadın savunmasını yaptı, telefonla hiçbir ilgisi olmadığını, üç çocuk annesi olduğunu, birinin daha bebek ve cezaevinde kendisiyle birlikte kaldığını, yaşadığı zorlukları anlatıyordu. Eşinin de aynı suçlamayla tutuklu olduğunu ve çocuklarına bakacak kimsenin olmadığını, yaşlı babasının ilgilendiğini söylüyordu. Suçlama bylock’tu. Bir telefondan bahsediliyor ve o telefonda bylock uygulaması olduğu belirtiliyor, bu nedenle de kadın “FETÖ terör örgütüne üye” olmakla suçlanıyordu. Bilmiyorum, ben hakim değilim, kadın bu uygulamayı kullanmış mı, kullanmamış mı bilemem. Kadının neyle suçladığıyla da ilgilenmedim. Sadece anlamaya çalıştım.
Çocuklar...
Hakimle karşılıklı diyalogları dikkatimi fazlasıyla çekmişti. Kadına pişmanlıktan faydalanması için imalı sözler kullanılıyordu. Ancak kadın anlamamıştı. O çocuklarını ve durumunu anlatıyordu. Ama avukatı anlamıştı. Kadın tahliyesini istedikten sonra savcı mütalaasını okudu. Ardından avukatı da savunmasını yaptı. Kadının pişmanlıktan yararlanacağı bir şey olmadığını söylüyordu. “Çünkü saydığınız isimlerin hiçbirini tanımadığını söylüyor” diyordu. Avukat, savunmasının ardından çocuklara dikkat çekerek, “Ev hapsi, adli kontrol, gerekirse her gün imza verelim… Müvekkilimin tahliyesini istiyorum” dedikten sonra hakim diğer üyelerle fısıldayarak konuştu. O sırada sanık kadının çocuklarından en küçüğü -tahminen bir, bir buçuk yaşlarında bir bebekti- ağlamaya başladı. Susmadı, nefesi kesilmişti, almak sakinleştirmek istedim ama daha çok korkar diye yerimde kala kaldım ve dönüp bakıp bakıp durdum, sadece benim değil salondakilerin de dikkatini çekmişti. O sırada diğer iki çocuk da ağlıyordu. O iki çocuk duruşma boyunca ağladı... Hakim o sırada kararı açıklayana kadar sanık kadının bebeği alabileceğini ve ilgilenebileceğini söyledi. En büyük olan çocuk yanılmıyorsam 10-11 yaşlarında bir çocuktu. Bebeği annesine götürdü. Ve kısa bir süre sonra bebek sustu.
Kaç çocuk tutsak!
Hakim kararını açıkladı. Ev hapsi ve yurt dışı yasağı verdi. Çocuklar şaşkın bakışlarla olup biteni anlamaya çalışıyordu ki avukat yanlarına geldi gözyaşlarıyla, hep beraber ağladılar. Ancak avukatın o kadar etkilenmesine biraz şaşırmıştım. İlk etapta üzerinde cübbe olduğu için avukatın hamile olduğunu fark etmemiştim. Hassasiyeti ondandır herhalde diye gayri ihtiyari düşündüm. Bu durum salondaki birçok kişi gibi beni de etkilemişti. Kaç bebek böyle cezaevlerinde büyüyor, kaç çocuk cezaevinde annelerinin kaderini yaşıyor? Ya da kaç çocuk annelerine hasret büyüyor? Kadın suçlu mudur değil midir bilemem, dedim ya ben hakim değilim ancak bir anneyim. Sadece bugünün hakim hukukunun adalet içermediğini biliyorum. Çocukların annelerinden uzakken nasıl savunmasız ve mazlum olduğunu bilirim.
Kafesin biri bir kuş aramaya çıktı
Sıra bizdeydi… Bilge hazırlanarak gelmişti, aldığı notları okuyarak bir bir kendisine yöneltilen suçlamalara yanıt veriyordu. Kendisinin durumunu da Kafka’nın meşhur şu sözüne benzeterek; “Kafesin biri bir kuş aramaya çıktı” diyerek tamamlayıp tahliyesini istiyordu. Savcı mütalaasını verdi, tutukluluk halinin devamını istedi. Ardından da avukatların yaptığı savunmayla duruşmaya iki dakika ara verildi. İçeri çağrıldık, karar açıklandı. Mutluyduk. Karar, adli kontrolle tahliyeydi. Artık sanırım adli kontrollere de alıştık ve hatta ehveni şer sayar olduk. Arkadaşımızın en azından bırakılmış olması bize yetmişti. Şimdi ise aklımız, kalbimiz diğer tutsak arkadaşımız Miheme Porgebol (Mehmet Uçar) ve onun gibi gazeteci arkadaşlarımızda. Onun da duruşması 8 Temmuz’da Batman’da. Onun tahliyesiyle daha da mutlu olacağız. Çünkü yazılmaya bekleyen çok haber, çok hikaye var…







