Bir Ragıp çıkmış binlerce Ragıp içerde tutulmuştur

Haberleri —

Ragıp Zarakolu serbest bırakıldı. Ragıp Zarakolu ve Büşra Ersanlı’nın, onlarca gazeteci ve avukat tutuklanması KCK adı altında yapılan tutuklamaların karakterini ortaya koyuyor. Bu tutuklamalar tamamen siyasi karakterdedir. Zaten Beşir Atalay da bu tutuklamaların teröre yönelik entegre mücadelenin bir parçası olduğunu açıkça itiraf etmiştir. Nasıl dönemin hükümetleri 1990’lı yıllarda PKK’yi tasfiye etmek için halka, demokratik siyasetçilere, gazetecilere ve aydınlara yönelmişlerse, AKP de şimdi aynı anlayışla bu tutuklamaları yapıyor. Zaten Hüseyin Çelik kendilerinin demokrat olduğunu göstermek için “Önceleri öldürüyorlardı, biz öldürmüyoruz, cezaevine atıyoruz” biçiminde bir savunma yapmıştı. İkisinde de zihniyet ve amaç aynıdır. Sadece dünya, bölge, Türkiye ve Kürdistan’ın koşulları gereği AKP kimi yöntem değişiklikleri yapmıştır.
Ragıp Zarakolu ‘itibarını terör örgütü için kullandığı’ iddiasıyla tutuklamışlardır. Yani “Ayağını denk al, bu kötü insanlardan uzaklaş” demişlerdir. Ancak Ragıp Zarakolu çıkar çıkmaz bu politikalara tutum almış, Kürtler üzerinde uygulanan politikaları teşhir etmek için çalışmaya devam edeceğini açıklamıştır.
Ragıp Zarakolu en azından 20 yıldır Kürt halkının demokrasi ve özgürlük mücadelesinin bir dostu olarak çok tutarlı bir duruş göstermektedir. Tabii ki değerli insan Ayşe Zarakolu’nun Kürtlere yapılan zulme karşı ısrarlı bir mücadele vermiş olduğunu da unutmuyoruz. Ayşe Zarakolu, zulme karşı direnişin sembolü bir insan hakları savunucusu olarak en öndeydi. Onu da minnet ve saygıyla anıyoruz.
Ragıp bir aydın olarak Türk devletinin politikalarına karşı çıktığı için tutuklanmıştır. Kürtlerin Özgürlük Mücadelesi yalnızlaştırılmak istenirken, Ragıp daha fazla Kürtlere dostluk yaptığı için cezalandırılmıştır. AKP’nin politikalarını eleştiren Nuray Mert, Banu Güven ve Ece Temelkuran’ın başına getirilenler nasıl bir siyasi güçle karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor. Nuray Mert bir zamanlar kendilerine yönelik haksızlıklara karşı çıktığında ‘iyi bir yazar’dı, ama Kürtler ve demokrasi güçlerine yönelik baskılara karşı çıkınca ‘kötü yazar’ olmuş ve aforoz edilmiştir. Bu baskılara rağmen hala kendine liberal ve aydın diyenlerin AKP yardakçılığı yapmaları gerçekten de anlaşılır gibi değildir. Daha doğrusu öyle bir psikolojik savaş yürütülüyor ki, AKP’yi eleştirmek bedeli ağır bir tutum haline gelmiştir. AKP’ye dokunan yanmaktadır. Eskiden devlete dokunan yanardı; şimdi devlete ve AKP’ye dokunan yanmaktadır. Hiçbir parti kendini bu kadar devletle özdeşleştirmemişti. Tam da CHP’nin tek parti dönemindeki zihniyetiyle karşı karşıyayız.
Türkiye tarihinde bu kadar uydurma gerekçelerle iddianameler hazırlanıp tutuklamaların yapılması ilktir. Herhalde itibarını kullanıyor ya da ders vererek teröre hizmet ediyor iddiaları önceki iddianamelerde görülmemiştir. Büşra Ersanlı’nın tutuklanması tüm aydın ve demokratlara gözdağıdır. BDP yönetici ve üyeleri de bu yaklaşımla içeri alınmaktadır. Bu anlayışa göre Ragıp ve Büşra BDP üyelerinden daha tehlikelidir. Zaten tutuklananların birçoğunun BDP ile ilişkisi ve dostluğu Ragıp ve Büşra’dan da azdır. Bunu tutuklamaların ne kadar temelsiz olduğunu belirtmek için söylüyorum. Yoksa bu değerlendirme Ragıp ve Büşra Ersanlı’nın tutuklama nedenleri varmış gibi anlaşılmamalıdır.
Böyle tutuklamalar ancak faşist ülkelerde görülür. Kürdistan’da her zaman faşist bir rejim olmuştur. Kuşkusuz Türkiye’deki sistem ile Kürdistan’daki sistem aynı değildir. Kürtlere karşı savaşta Türkiye cephesi her zaman sağlam tutulmaya çalışılmıştır. Bu nedenle 12 Eylül döneminde bile Türkiye ve Kürdistan’daki uygulamalar benzer olmamıştır. Türkiye’deki kimi yumuşak yaklaşımlara bakarak mevcut siyaseti ve uygulamaları faşizm dışında izah etmek bir yanılgıdır. Zaten Kürt Özgürlük Hareketi ile ilişkili olduğu düşünülen herkese Kürdistan’daki ölçüler uygulanmaktadır.
Kürdistan’da onlarca belediye başkanı tutukludur. Yine seçimle gelmiş il genel meclisi ve belediye meclis üyelerinin onlarcası tutukludur. Şırnak’ta seçilmiş belediye başkanı tutuklanmış ve ve tutuklanmayan meclis üyesi kalmamıştır. Şırnak’ın üç milletvekilinden ikisi tutukludur. KCK adı altında tutuklananların sayısı 8 bine ulaşmıştır. Bu gerçeğe rağmen hala kendine aydın ve demokrat diyenlerin AKP’ye normal yaklaşmaları ibret vericidir. Dünün devlet yandaşı aydını günümüzde AKP yanlısı aydınla yer değiştirmiştir. Her iki durumda da Kürtlere karşı efendilerinin yanında saf tutma vardır.
Eskiden solcu olduğunu iddia eden Mahmut Övür adında bir adam “Türkiye büyük bir devlet olacaksa tabii ki Suriye’ye de girecektir… BM şapkası altında olmazsa kendi girmeli” diyor. İşte Türkiye’deki bir kısım yazar-çizer takımı böyle ayağa düşmüştür. AKP ne yaparsa iyidir, çünkü Erdoğan böyle istiyor. Buna uyulmazsa Erdoğan’ın gazabına uğranılır. İşte AKP iktidarında Türkiye’nin geldiği nokta budur. 1930’da devlet benim diyen CHP ile bugün devlet benim diyen AKP arasında ne fark var? Tabii koşullar gereği yol ve yöntem değişikliği dışında! 7-8 bin tutuklu varken hala AKP’den bir şey beklemek, AKP ile bir şeyler olacağını sanmak aslında AKP’nin yürüttüğü psikolojik savaşın başarısıdır. Yoksa başka bir ülkede böyle bir hükümete Hüsnü Mübarek hükümetinden farklı yaklaşılmazdı.
AKP bu duruma düşmemek için zaman zaman kimi psikolojik savaş yöntemlerine başvuruyor. Ragıp bunun için bırakıldı. Bunu en iyi Ragıp ifade etmiştir. Biraz baskı yükselirse hafif bir ayar yapıyor. Özgür Gündem’in kapatılmasına tepki gelince geri adım attı. AKP yıllardır böyle yapıyor. Her türlü baskı ve zulmü uyguluyor. Eleştiriler gelince hafif gevşetiyor, ama esas politikasına devam ediyor. Çakal gibi fırsatını bulduğunda daha vahşi biçimde saldırıyor. Bu nedenle Ragıp’ın bırakılması da, Özgür Gündem’in kapatılması konusunda geri adım atılması da bir yumuşama değildir. Aslında bunları yapmazdı, ama üstündeki eleştirileri hafifletip fırsatını bulduğunda yeniden saldırıya geçmek için bu yola başvurmaktadır. Zaten bunu bir mevzi elde etme stratejisi ve taktiği olarak uygulamaktadır.
En son 28 Şubat müdahalesi ve ayarını yapanlara karşı yapılan operasyon da aslında AKP’nin gerçek yüzünü gizlemeye yönelik bir psikolojik savaş operasyonudur. Kürt Özgürlük Hareketi ve demokrasi güçleri karşısında sıkışınca yüzüne demokrasi maskesi takmak için bu operasyonlara başvurmuştur. Böylelikle Kürt Özgürlük Hareketi ve demokrasi güçlerine karşı yürüttüğü saldırıları daha rahat yapma imkanına kavuşmuş olacaktır. Yoksa bu operasyonlar Kürt sorununun demokratik çözümü ve Türkiye’nin demokratikleşmesi doğrultusunda atılmış adımlar değildir. Trajik bir biçimde Kürt sorununun çözümünden kaçınmak ve Türkiye’nin demokratikleşmesi adımlarını atmamak için bu tür yollara başvurmaktadır.

paylaş

Haberler


   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.