Birakujî nedir, ne değildir?

Meral ÇİÇEK yazdı —

  • Birakujî olsaydı, yani iki Kürt örgüt arasında bir iktidar savaşı yürütülüyor olsaydı, ‘taraflara’ çağrı yapmanın bir anlamı olurdu. Ancak böyle bir durum yok.

“îro roja şî’ir nîn e
bo wê ye, ez ji bo we dibêjim
bi zimanekî yekcar sade
ji we re dibêjim
ewê kurd be û kurd bikuje
pîç e, teres e, qewad e!”

Hewlêrli şair Ebdulla Peşêw bu dizeleri yazdığı sırada yurdunun caddelerinden kardeş kanı akıyordu. 1994 yılının Mayıs ayıydı. Şerê navxweyî, yani iç savaşının başlangıcıydı bu. İlk çatışmalarda 300 insan öldü. Yıl içinde bu sayı 2 bine çıktı.
Katliam yapanlar devlet güçleri değildi bu kez. Kürt kanı döken Enfalci Baas rejimi değildi bu kez. Bu savaş Kürtler arasındaydı. Kürt Kürdü öldürüyordu. İktidar uğruna. Bir tarafta PDK, diğer tarafta YNK vardı.
Şerê birakujî olarak hafızalara kazınan bu savaş üç yıldan fazla sürdü. Binlerce insan hayatını kaybetti. On binlercesi evinden sürüldü, şehrinden sürgün edildi. Birçoğu aradan geçen zamana rağmen memleketine dönmedi. Ya da dönemedi.
Ateşkes 24 Kasım 1997’de ilan edildi. Barış anlaşması ise bir yıl sonra, Eylül 1998’de imzalandı. Washington’da. Kürtler, ABD’nin ‘arabuluculuğunda’ el sıkıştı, iktidarı paylaştı, iç savaşını bitirdi.
ABD karşılığında iki şey istedi: Irak rejim güçlerinin Başûr’a geçmesine izin verilmemesi ve PKK’nin Başûr’daki varlığının ortadan kaldırılması. Sonraki süreç malum. Bir ay geçmeden düğmeye basıldı ve 9 Ekim Komplosu resmen başlatıldı. İki Kürt örgütü üçüncü bir Kürt örgütünün tasfiyesi uğruna barıştırıldı. Önder Abdullah Öcalan bunun sonucu olarak 22 yıla yakındır İmralı tecrit ve işkence sisteminde esir tutuluyor.
Başûrlu güçlerin 94-97 yılları arasındaki çatışmalarından ABD yanı sıra en çok TC faydalandı. TC, en ufak bir Kürt çelişki ve çatışmasını daima müdahale fırsatı olarak değerlendirmiştir. Mart-Mayıs 1994 arasındaki Çelik Harekatını da bu zemin üzerinde başlatıp yürütmüştür.
Birakujî’nin anlamı kardeş katlidir. Yani iç savaştır. 1994-97 yılları arasında Başûr’da yaşanan savaş bir iç savaştı. İki Kürt örgütü arasında yürütüldü. Bu savaşta Kürt örgütleri bölge devletlerinin (Irak ve İran) desteğini aldılar ama savaş Kürtler arasında yürütüldü. Birakujî idi.
Fakat birakujî 1994 yılı ile başlamadı. Öncesinde de Kürt örgütleri arasında çelişki ve çatışmalar yaşanıyordu, hem Başûr’da hem de diğer parçalarda. PKK, bu gerçekten yola çıkarak 1983’te KDP ile, 1988’de de YNK ile protokol imzaladı. Merkez Komite üyesi Mehmet Karasungur öncülüğünde Kürt güçleri arasında demokratik ulusal birlik çalışmaları yürüttü. Bir nevi başından itibaren, Kürde yazgı diye dayatılan birakujî gerçeğini ortadan kaldırmak adına yoğun çabalar sarf etti.
Bugün Kürdistan’da yaşanan gelişmeler ve karşı karşıya bulunduğumuz tehlikeleri ise birakujî olarak adlandırmak yanlıştır. Çünkü bu kez ortada bir birakujî durumu yok. Çelişki ve çatışma durumu iki Kürt örgütü arasında değil. Savaş, işgalci ve soykırımcı bir devlet gücü olan TC ile Kürt özgürlük hareketi arasındadır. KDP ise bu savaşta Kürt örgütünün değil, saldırgan taraf olan işgalci TC’nin yanında yer alma pozisyonundadır. Bunu gizlemek için gerillanın pêşmergeye savaş açtığı algısını inşa etme çabasındadır. Oysa TC’nin Kürt destekli işgal savaşında pêşmerge yer almıyor. Pêşmerge değil KDP’ye, daha doğrusu Barzani ailesine bağlı özel kuvvetler şu anda gerillanın üslenme alanlarını kuşatmaya alıyor.
Birakujî olsaydı, yani iki Kürt örgüt arasında bir iktidar savaşı yürütülüyor olsaydı, ‘taraflara’ çağrı yapmanın bir anlamı olurdu. Ancak böyle bir durum yok. Bir taraf ısrarla işgalci ve emperyalist güçlerin oyununa gelmeme çağrısı yaparken, diğer taraf bu güçlerin yanında yerini almaya kararlı. Öyleyse Kürt eliyle Kürdün kanının dökülmemesi için çağrı yapılması gereken taraf bellidir.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.