CHP'yi masadan kaldırmaya çalışıyor

“Demokrasi ve Barış İçin Buluşuyoruz, Mücadelenin Olanaklarını Konuşuyoruz”
- İktidarın Barış ve Demokratik Toplum Süreci'nin toplumsallaşmasının önüne geçtiğini belirten DEM Parti'li Tayip Temel, iktidarın CHP'yi masadan kaldırmaya çalıştığını ve bu durumun da sürecin toplumsallaşmasını engellediğini söyledi.
DEM Parti, EHP, EMEP, SMF, TİP ve TÖP’ün çağrısıyla Ankara’daki Makina Mühendisleri Odası Eğitim ve Kültür Merkezi’nde iki gün süren “Demokrasi ve Barış İçin Buluşuyoruz, Mücadelenin Olanaklarını Konuşuyoruz” başlıklı çalıştay düzenlendi. Türkiye’nin farklı toplumsal, siyasal ve mesleki alanlarından çok sayıda isim, bir araya geldi. Çalıştayda, otoriterleşme süreci, demokrasi krizleri, kayyum politikaları, barış arayışları ve yeni bir demokratik mücadele hattının olanakları tartışıldı.
EMEP Genel Başkan Yardımcısı Selma Gürkan'ın açılışı konuşmasının ardından Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) eski yargıcı Rıza Türmen, söz aldı. Türkmen, “Özgürlük, cezalandırma korkusu olmadan düşüncelerinizi serbestçe açıklamanız, eylem yapabilmeniz, hakları serbestçe uygulayabilmenizdir. Özgürlükten bahsediyorsak eşitlikten bahsetmeliyiz, birbirlerinin ayrılmaz parçalarıdır. Ekonomik imkanlarımız yoksa özgürlüklerin de pek anlamı olmuyor. Özgürlüğü ekonomik imkanlarla birleştirmek lazım. Sosyal ekonomik haklara dayanması lazım” dedi. Türmen, demokrasi ile devlet arasında yapısal bir çelişki olduğuna dikkat çekerek, “Demokrasi içinde çatışma vardır, bu da özgürlüğü doğurur. Başka bir halkı ezen bir halkın kendisi de özgür olamaz. Yani Türkiye halklarının özgürleşmesi için Kürt halkının özgürleşmesi lazım” dedi.
AİHM'de bekleyen 20 bin 600 dava var
Türmen, şöyle devam etti: “AİHM istatistiklerine göre orada bekleyen 60 bin 350 dava var. Bunun 20 bin 600’ü Türkiye’ye ait. Yani yüzde 35,8’ine tekabül ediyor. Türkiye’de hukuk bulunamadığı, adalet terazisinin ayarı bozuk olduğu için insanlar adaleti yurt dışındaki terazilerde arıyor. İktidar yargıyı kendi silahı olarak kullanıyor.”
Hukukta yeri yok
Çalıştayın 2. oturumunun möderetörü ve TELE1 Temsilcisi Musa Özuğurlu'nun konuşmasının ardından söz alan Muş Baro Başkanı Kadir Karaçelike, yerel yönetimlerin kayyumla ilişkisini ve kayyumun literatüre girişini Şark Islahat Planı'ndan başlayarak günümeze kadar getirdi. Yerine kayyum atanan Êlîh Belediye Başkanı Gülistan Sönük, kendileriyle ilgili dikkat çekici durumu şöyle anlattı: "Kayyum atandığını açıklamayla öğrendik, çünkü bize bir tebligat yapılmadı. Örgüt üyeliğinden 6 yıl 3 ay ceza ve 2023 ile 2024'te açılan iki soruşturma var. Aradan bir yıl geçti hiçbir ifadeye çağrılmadık. Hiçbir şekilde bize bilgi verilmiyor. En son Batman İdare Mahkemesi, Batman Cumhuriyet Başsavcılığına yazı gönderdi ve bu soruşturmaların içeriğini sordu; onlara da bilgi verilmedi. Dolayısıyla bu kayyum atamaları KHK'lera dayandırılsa bile hukukta yeri yok.”
Şikayet çizgisinden çıkalım
İikinci oturumun son konuşmasını yapan TJA aktivisti Gültan Kışanak ise sürekli şikayet eden bir politik çizgiden çıkışın gerekli olduğunu vurgulayarak, şunları ifade etti: “Hepimiz, bir ağlama duvarının önünde, sürekli iktidar böyle kötü, şöyle kötü, bunu da yapıyor, şunu da yapıyor, şu kadar antidemokratik, bu kadar üstümüze geliyor, bu kadar tutukluyor, bu kadar kayyum atıyor diye diye sürekli dert yanan, mızmızlanan bir haldeyiz. Bundan kendimizi çıkartmalıyız! Kendimizi nasıl çıkartacağız?Güçlü bir gelecek programı ama gerçek anlamda eşitlik hukuku ve demokratik haklar üzerine kurulmuş bir vizyon etrafında yeni bir duygu durumu yaratmalıyız. Yoksa herkes çok emek veriyor, çok çaba sarf ediyor, çok mücadele ediyor ama bu bizi kurtarmıyor. Kendimize dönmemiz gerekir. Kendimize, mevcut siyasal yapılarımıza, örgütlerimize de bu perspektiften bakıp daha iyisini nasıl yapabiliriz, yeni bir vizyon, yeni bir duygu durumu, yeni bir heyecan dalgası nasıl yaratabiliriz, nasıl bir demokrasi barış ve haklar programıyla toplumun karşısına çıkabiliriz, diye tartışmaya ihtiyacımız var.”
Bir imkan sürecidir
Barış ve Demokratik Toplum Süreci'ni "İmkan Süreci" olarak değerlendiren gazeteci yazar Ayşegül Devecioğlu, "Çünkü imkân süreci dediğim zaman ancak biz orada olursak olacağını gördük.Türkiye'de sosyalistlerin temel meselesi, her şeyi aslında kapitalizmle, emperyalizmle, sermaye birikim modelleriyle bağlantısını kurmaya alışık olan ve bunu yapabilecek tek siyasi şey olan savını yapamaz olmasıdır. Biz burada niye bir destekçi olarak kaldık? Çünkü Türkiye'de sosyalistler bu konuda kendilerini baştan dışsal bir pozisyona yerleştirdi. Şaşkınlık içindeyiz bu sürece bakarken, ben nasıl bu kadar rahat olabiliyoruz diye bakıyorum. Hep elimize bir tarihi fırsat geçmişti, diyoruz ve o fırsat deyince sezon sonu indirimi gibi oluyor. Hadi tarihi imkan diyelim" dedi.
Çalıştayın ikinci günü
Çalıştayın ikinci günündeki oturumunda, "Temsil ve demokrasi krizinin aşıldığı yeni bir demokrasi ve mücadelenin olanakları" başlığı tartışıldı. Oturumda söz alan CHP Milletvekilli Okan Onur Konuralp, Meclis'te muhalif siyasi partilerin bazı kanun tekliflerinde ortaklaştığını ve bu durumun önemli olduğunu, daha önce benzer durumların az yaşadığını söyledi. Konuralp, "Birbirini dinlemeyen siyasi partiler bir araya gelip konuşuyor. Yine süreç nedeniyle bir araya gelen siyasi partileri de bunlara örnek verebiliriz. Türkiye çok zor durumdan geçiyor ama bizi umutlandıran bir süreçten de geçiyoruz. 20. yüzyılda bir soruna dair bir süreç ama aynı zamanda CHP'ye yönelik gayri hukuki bir saldırı da var. Birlikte direniyoruz. Bu saldırıya karşı bize destek veren dostlarımızı da tanıyoruz. Bu bir yönüyle çok daha iyi. Cumhuriyeti demokrasi ile taçlandırmanın hepimize iyi geleceğini bilmemiz gerekiyor" diye konuştu.
Toplumun çürüme tehlikesi
Daha sonra söz alan DEM Parti Eşbaşkan Yardımcısı Tayip Temel, çalıştayda yer alan siyasi parti, sivil toplum örgütlerinin çeşitliliğine dikkat çekerek, bu durumun kendi başına çok önemli olduğunu söyledi. Barış liderliğini yapmanın, tabuları yıkmakla mümkün olduğunu kaydeden Temel, şunları söyledi: "Yerleşik ve alışılagelmiş tabuları yıkmadan barış öncülüğü, liderliği yapılamaz. Bir mücadelede yenme ve yenilme denklemi içinde bir yol kat etmediğinizde toplum çürüme tehlikesi yaşar. Artık orada ortaya çıkması gereken mesele; yerleşik olan ve o süreçlerin büyük tahribata yol açan tabuları yıkmak ile işe başlamak olmalıdır. Tabuları yıkmanın liderliğini, bugün Öcalan yapıyor. Tabuları nasıl yıkıyor? Yeri geliyor hiçbir yerleşik tabuya teslim olmuyor. Sürece dair birçok yanlış ve yanılgılı tespit olduğu için bunları söyleme gereği duyuyorum. Devrimci olmak da devrimci önderliğinin de karakteri tabuları yıkmaktır.
İktidara can suyu değil
Bu süreç, iktidara can suyu taşıyan bir süreç değil. Böyle bir yaklaşım çok yanılgılı bir yaklaşım olur. Öcalan, 27 Şubat'tan beri her iki tarafın ön yargı ve yerleşik algılarının aşılması için ne kadar büyük bir mücadele yürüttüğünü DEM Parti olarak biliyoruz. Demokratik bir toplumun inşası için Kürt siyasi hareketi mücadele yöntemi değiştiriyor. Bu mücadeleyi terk etmek anlamına gelmiyor. Türkiye'deki demokrasi güçlerine bu süreç muazzam bir imkan sunuyor. Birbirimize karşı oluşan tabulara karşı da çok büyük imkanlar sunuyor."
Neden toplumsallaşması istenmiyor
İktidarın Kürt siyasi hareketini ve muhalefetleri her zaman tasfiye etmek istediğini ifade eden Temel, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bunu hep ister. Her yerde bu böyledir. Devlet dediğimiz şey kendisine karşı olan demokrasi güçlerinin güçlenmesini ister mi? Zaten karşı tarafı güçlendirmeyi istemesi iktidarın karakterine ters, bu tahammüllü de değil. Ayrıca AKP sürecin toplumsallaşmasına niye karşı? AKP neden Abdullah Öcalan başta olmak üzere Kürt siyasi hareketinin kendini topluma anlatmak kanalını kapatmasında niçin ısrarcı? Neden süreci tüm topluma kapatıyor? Israrla neden CHP'yi masadan kaldırmaya çalışıyor? Sol sosyalistlerin güven duymalarının önüne geçmek istiyor? Bir sebebi var; çünkü bu süreç toplumsallaşırsa iktidarın istediği bir şey değil. Bu yüzden önüne geçmek istiyor. Bu süreç beni besler, beni büyütür ve toplum üstünde bir hegemonya kurmama neden olur, diyemiyor. Bu süreç esas olarak dinamikleri, toplumu işaret ediyor. Toplumsal güçlerin hareket etmesine işaret ediyor. Demokrasi güçlerinin birlikte daha birlik bir zemini yakalamasını öngörüyor."
Faturayı CHP'ye kesmek için
Rêber Apo ile yapılan görüşmelerde bunu anladıklarını belirten Temel, ayrıca CHP'ye yönelik operasyonlara da işaret etti. Temel, şunları kaydetti: "Bu süreç, bu operasyonlarla CHP'yi masadan kaldırma ve bu faturayı CHP'ye muhalefete kesme sürecidir. Toplumsallaşmasının önüne geçmenin başka nedeni daha var. Süreç, toplumsallaşırsa geri dönüşü çok kolay değil. Toplumca beslenen bir perspektif sonrası iktidarın masayı istediği zaman devirebileceği bir olanağı elinden de almış oluyorsunuz. Bu rejimin karakterini benimsemeler için bu süreç bir mücadele sürecidir. Kürt siyasi hareketi, liderliği ne istiyor? Gerçekten toplumun, Kürtler başta olmak üzere toplumsal muhalefetin silah, çatışma zeminini terk ettiği, varlığını, örgütlülük zemini özgürce kullanabileceği bir zemin istiyor. Bu sürece sahip çıkmak Türkiye demokrasisine sahip çıkmaktır. Bu sürece sahip çıkmak ölümü, savaşa karşı çıkmaktır. Bu sürece sahip çıkmak barışa sahip çıkmaktır."
Daha sonra SMF adına söz alan Mahir Gürz ve TÖP adına Juliana Gözeli, konuştular. ANKARA










