Çocuklar yoksul çocuklar aç

Toplum/Yaşam Haberleri —

Yoksuluk

Yoksuluk

  • Rukiye Şahin: “Bazen yatağa aç, bazen de tok giriyorum.  Elinde para olmayınca ilerleyemiyoruz, hep geride kalıyoruz.”
  • Atakan: “Hiçbir şeyimiz yok. Babamla birlikte plastik ve diğer şeyleri topluyoruz. Ne bulursak satıyoruz.”

Tarlabaşı İstanbul'un en yoksul mahallelerin başında geliyor. Atakan 11 yaşında. Kardeşleriyle birlikte tek odalı bir evde yaşıyor. Yıpranmış kanepeye kıvrılıp televizyon seyrederken, anne Rukiye ise makarna pişiriyor.

Altı kişilik ailenin çoğu akşam dört gözle beklediği tek şey bu makarna. Atakan, iki erkek kardeşi ve 5 yaşındaki kız kardeşi yoksulluk içinde yaşayan Türkiye’deki çocuklarının üçte biri arasında yer alıyor.

Anne Rukiye Şahin 28 yaşında. “Çocuklarımın haline bakın. Dört çocuğum var. Tavuk yiyemiyorlar, et yiyemiyorlar. Onları okula yırtık ayakkabılarla gönderiyorum” diyor.

‘Hızlı büyüyen çocuklar’

Savaş ve işgalci politikalara yatırımdan ötürü birçok aile gıda ve barınma sorunu yaşıyor. Associated Press’in önceki günkü haberine göre derin yoksulluk sonucu ailelerinin geçimine yardımcı olmak için çok “hızlı büyümek” zorunda kalan “kayıp bir çocuk nesli” yaratıyor.

 

 

Yoksul 7 milyon çocuk

UNICEF ve Türkiye İstatistik Kurumu'nun 2023 ortak raporuna göre, Türkiye ve Kürdistan’da 22,2 milyon çocuğun yaklaşık 7 milyonu yoksulluk içinde yaşıyor.

Bu yoksunluk, Şahin ailesinin parlak ışıklı mağazalar ve pahalı restoranlarla dolu bir turizm merkezi olan İstiklal Caddesi'ne sadece birkaç dakikalık yürüme mesafesinde yaşadığı İstanbul'un Tarlabaşı gibi semtlerde daha da belirgin hale geliyor.

Associated Press’in görüştüğü Şahin ailesi yemeklerini odalarının zemininde oturarak yiyor. Aynı zamanda Rukiye ve eşi aynı zeminde uyuyor, çocukları da odanın yıpranmış kanepelerini işgal ediyor. Aralık ayının başlarında gecenin serinliğinde, bir soba onları sıcak tutmak için odun parçaları yakıyor. Bazen binanın içinde gezinen farelerin sesiyle uykuya dalıyorlar.

Atakan: Hiçbir şeyimiz yok

Atakan günlerini babasının çöp konteynerlerini karıştırarak geri dönüştürülebilir malzeme aramasına yardım ederek geçiriyor. Atakan, “aileme bu şekilde gelir sağlıyorum” diyor.

İstanbul'daki yoksul çocuklar da şehrin eğlence semtlerindeki bar ve kafelerde kalem, mendil ya da bilezik gibi küçük eşyalar satarak ve çoğu zaman gece geç saatlere kadar çalışarak aileleri için para kazanıyor.

Atakan okula bazen gidebiliyor. Çünkü gidecek parası yok. “Hiçbir şeyimiz yok. Babamla birlikte plastik ve diğer şeyleri topluyoruz. Ne bulursak satıyoruz” diyor.

Elde edilen parayla temel gıda maddeleri alınıyor ve kardeşlerinin okul masrafları karşılanıyor. Atakan okula gidebildiği günlerde, doğru düzgün ayakkabısı, montu ve ders kitapları olmadığı için başarılı olmak için yeterli donanıma sahip değil.

Türkiye'deki hayat pahalılığı krizi devam ederken Şahinler kira, faturalar ve diğer temel giderleri karşılayacak parayı bir araya getirmekte zorlanıyor. Kasım ayında %47 olarak gerçekleşen enflasyon, 2022'nin sonlarında %85 ile zirve yapmıştı. Gıda ve alkolsüz içecek fiyatları Kasım ayında bir önceki aya göre %5,1 daha yüksekti.

Bir oda ve çocuklar

Türkiye’de bu koşullar altında, bir nesil çocuk taze et ya da sebze ile dolu bir öğünün tadını nadiren çıkararak büyüyor.

Rukiye ve eşi okul masraflarına yardımcı olmak için ayda 6.000 lira (173 dolar) devlet yardımı alıyor, bu para ise olduğu gibi tek odalı evin kirasına gidiyor. “Ben bu odada çocuklarımla baş başayım. Onlardan başka kimim var?” diyor anne Rukiye.

Ailelerine destek olmak için çöpleri karıştıran çocukların görüntüsü, Türkiye'nin dünyaya sunduğu, yabancı yatırıma elverişli canlı bir ekonomiye sahip etkili bir dünya gücü imajından çok uzak.

Erdoğan, 20 yılı aşkın bir süre önce iktidara gelmesinden bu yana partisinin uygulamaya koyduğu sosyal programlarla gurur duyuyor ve “eski yasaklar, baskı, yoksunluk ve yoksulluk günleri tamamen geride kaldı” diye övünüyor. Ancak gerçekler bunun tam tersini gösteriyor.

Kasım ayında G20 zirvesinde konuşan Erdoğan, Türkiye'nin sosyal güvenlik sistemini dünyanın “en kapsamlı ve kapsayıcı” sistemlerinden biri olarak tanımladı. “Hedefimiz tek bir yoksulun kalmamasını sağlamaktır. Bunu başarana kadar çalışmalarımıza devam edeceğiz” dedi.

 

 

Kiralar beş kat arttı

Tarlabaşı gibi semtlerde kiralar, İstanbul'un merkezindeki soylulaştırma nedeniyle son yıllarda beş kat arttı ve bu da düşük gelirli aileler için konut piyasası üzerinde baskı oluşturuyor.

Uzmanlar, sosyal yardım ödemelerinin bu yardımlara bel bağlayan milyonlarca kişi için yeterli olmadığını ve birçok ebeveyni imkansız seçimler yapmak zorunda bıraktığını söylüyor: Kirayı mı ödesinler yoksa çocuklarına kıyafet mi alsınlar? Onları okula mı göndermeliler yoksa fazladan birkaç lira kazanmak için evde mi tutmalılar?

“Çocuklarımız bunu hak etmiyor” 

53 yaşındaki eski restoran sahibi Mehmet Yeralan, Tarlabaşı'nın yoksul insanlarına palto, defter ve ara sıra bir torba pirinç gibi karşılayamayacakları temel ihtiyaçları getiriyor.

“Çocuklarımız bunu hak etmiyor” diyor sokakta yanan bir varil hurda odunun yanında ısınırken. “Aileler çok zor durumdalar. Çocuklarına yiyecek alamıyor ve onları okula gönderemiyorlar. Çocuklar ailelerine destek olmak için sokaklarda mendil satıyor. Burada derin bir yoksulluk görüyoruz.”

İki milyon derin bir yoksulluk içinde

Yoksulluk araştırmacısı ve aktivist Hacer Foggo, Türkiye'nin çalışmak için okulu bırakmak zorunda kalan ya da haftada dört gün çalışıp bir gün okudukları ve asgari ücretin küçük bir kısmını aldıkları mesleki programlara yönlendirilen kayıp bir nesil yetiştirdiğini söyledi.

“Çocukların durumuna bir bakın. İki milyonu derin bir yoksulluk içinde. Çocuk işçiliği çok yaygın hale geldi. Aileler bu eğitim-iş programlarını seçiyor çünkü çocuklar bir miktar gelir getiriyor. Bu gerçek bir eğitim değil, sadece daha ucuz işgücü.”

Foggo, erken çocukluk eğitiminin yoksulluk döngülerini kırmaya nasıl yardımcı olabileceğini gösteren araştırmalara işaret ediyor. Bu eğitim olmadan çocuklar fiziksel ve eğitimsel olarak bodur kalıyor ve yaşam boyu dezavantajlara mahkum oluyor.

Yoksulluğun trajik sonuçları 

UNICEF, 2019-2021 yılları arasında çocuk yoksulluğu açısından Türkiye'yi 39 Avrupa Birliği veya Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü ülkesi arasında %34'lük çocuk yoksulluğu oranıyla 38. sıraya yerleştirmiştir.

Bu yoksulluğun trajik sonuçları zaman zaman kamuoyunun gündemine geliyor. Kasım ayında İzmir'in batısında çıkan bir yangında beş çocuğun ölümü, anneleri satmak için hurda toplarken gerçekleşti. Çocuklarının cenazesine katılmak üzere cezaevinden elleri kelepçeli olarak çıkarılan hıçkıra hıçkıra ağlayan babalarının görüntüsü, yoksul ailelerin karşı karşıya kaldığı çaresizlik ve umutsuzluk karşısında yaygın bir öfkeye neden oldu.

“Bazen aç, bazen tok”

Rukiye bu durumu çok iyi anlıyor: “Bazen yatağa aç, bazen de tok giriyorum. İlerleyemiyoruz, hep geride kalıyoruz. ... Elinde para olmayınca hep geride kalıyorsun.”

Atakan ise çocukluk hayallerine tutunuyor: “Kendi odamı istiyorum. Okula düzenli gitmek istiyorum. Her şeyin düzenli olmasını istiyorum…” HABER MERKEZİ

 

* * *

En önemli sorun ekonomi

Enflasyon, dünya genelinde ‘en büyük endişe kaynağı’ olarak ilk sıradaki yerini koruyor. Türkiye'de ise her 10 kişiden 9’u, ‘en önemli sorun’ olarak ekonomiyi görüyor.

Ipsos’un araştırmasına göre, toplumun yüzde 64’ü enflasyonun resmi rakamlardan daha yüksek olduğuna inanırken, yüzde 68’i ise alım gücünün azaldığını söylüyor.

Türkiye’nin yüzde 68’i ülkenin genel durumundan, yüzde 76’sı ise ekonomiden memnun olmadığını vurguluyor. Yüzde 55’lik kesim ekonominin ‘daha kötü’ olacağını, yüzde 48’lik kesim ise kişisel ekonomisinin ‘daha kötü’ bir seyir izleyeceği görüşünde. 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.