Çöküş

Sezai TEMELLİ yazdı —

  • Artık kriz analizleri ve krize karşı çözüm muhabbetleri sanırım ömrünü tüketti. Şimdi, bu büyük çöküşten nasıl bir çıkış yolu üretmeliyiz; onu konuşmalı ve gereğini yapma zamanıdır.

Rejimin yüzyıllık dogmatik yaklaşımının son denemesi olan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin ne denli uydurma, gerçeklikten kopuk bir sistem olduğunu bir kez daha deneyimledik.

Aynı deneyden farklı sonuç çıkmıyor. Şefçi otoriter bir anlayışın peşinde koşanların yaratmış olduğu kâbus sürüyor. Muhalefet de ısrarla kâbusun kendiliğinden sonlanacağı beklentisi içinde ve süreci sonlandıracak hamleyi bir türlü var edemiyor; istikşafı görüşmeler içinde dolanıyor.

Siyasi, iktisadi ve toplumsal alanda derinleşen çoklu kriz dinamiklerini besleyen, hatta bu krizlerden beslenerek ayakta kalmaya, kendi beka meselesini çözmeye çalışan, meşruiyetini çoktan yitirmiş bu iktidarın karanlığa saklanmaktan başka çaresi yok.

Bu sürecin kaçınılmaz bir sonucu olarak ortaya çıkan çöküş sürecinin içinden geçiyoruz. Artık kriz analizleri ve krize karşı çözüm muhabbetleri sanırım ömrünü tüketti. Şimdi, bu büyük çöküşten nasıl bir çıkış yolu üretmeliyiz; onu konuşmalı ve gereğini yapma zamanıdır.

Ayrıca bugün yaşananları kısa dönemli bir tarihsellik içinden okumak bizi büyük yanılgılara yeniden sürükleyebilir. Bugün için AKP-MHP faşist iktidarı ve onun şefi sürecin müsebbibi olmakla beraber rejimin dogmatik yapısını besleyen ulus devlet, ırkçı toplumsallık, Türkiye kapitalizminin dinamikleri de göz ardı edilmemelidir.

Bu dinamikler aslında iki yapısal ve kronikleşmiş sorunun yeniden üretiminden besleniyor. Kürt meselesi ve yoksulluk sorunu. Her iki meselenin de çözümsüzlüğü ile siyasi, toplumsal ve iktisadi alanlarda birbirini besleyen süreçler yaratması tarihin tekerrürü değil, tarihin bu akıl dışılıkla yaratılma çabası olsa gerek.

Bugünkü sistem siyasi alanda demokratik siyaseti yargı ve güvenlik bürokrasisi marifetiyle tasfiye etmeye çalışırken, kayyum yönetim modeliyle ırkçı toplumsallığa dayalı ulus devleti bir kez daha kurtarmaya çalışıyor. Bu kurtarma çabasının savaş ve rant ekonomisine dayalı sürdürülme hali katlanılamaz ve sürdürülmesi olanaksız maliyetler yaratmaya devam ediyor. İktisadi kriz siyasi krizi beslerken, siyasi çözümsüzlük iktisadi krizin kaynağını oluşturuyor.

Yılın sonuna yaklaşırken can havliyle kur primli örtülü faiz artışı gibi, kumarhane kapitalizminin en zehirli ürünlerinden biri diyebileceğimiz bir ürünle nefes almaya çalışan iktidar, aslında son nefesini vermeme adına topluma büyük ve yıkıcı bir maliyet daha yaratmıştır.

Savaşı ve Sarayı finanse etme uğruna başvurulan bu son finansal operasyon kısa sürede büyük bir yangın içinde olan halkın üzerine yeniden benzin dökecektir. Enflasyonun hızla yükselişi ciddi bir zam dalgası yaratırken kurlar da kaçınılmaz olarak yeniden yükselecektir.

Toplumsal barışı dinamitlemek konusunda hiçbir çekincesi olmayan Erdoğan, nefret söylemini, ayrımcı dilini ve düşmanlık üreten yöntemlerini kullanarak hala ayakta kalmaya çalışıyor. Tükenmişliğini kabul etmez otoriter bir şef olarak kendi çöküşünü büyük bir yıkımla sonlandıracak gibi gözüküyor.

Bu çöküşün hızla sonlanması ancak büyük bir çıkış hamlesi yaratacak politik hamle ile mümkün. Üçüncü yol siyaseti temelde bu çöküşe karşı büyük bir çıkışın yolunu gösteriyor.

Restorasyona, reformist yaklaşımlara karşı üçüncü yol; çoğulculuğu esas alan, demokratik bir ulus anlayışı ekseninde kapitalist yönetsellikten kopuşu ortaya koymakta. Bu çıkış hem Kürt meselesinin hem de yoksulluğun çözümünün birlikte üretebilme olanağını da bu zeminde yaratıyor.

Bugün siyasi ve toplumsal muhalefetin bu zeminde ortaklaşması için zaman erken olsa da üçüncü yolun sunduğu perspektif tüm muhalefet dinamikleri için döngüsel bir sıkışmışlıktan çıkış için yol göstericidir.

Demokrasi ve barış için neden ve nasıl ortaklaşmalıyız, nasıl harekete geçmeliyiz sorularına yanıt üretebilen bu seçenek  uzun bir yolculuğun başlangıç çağrısıdır… 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.