Dağların kalbinden kaleme dökülebilen

Forum Haberleri —

Avaşîn, Zap ve Xabur suları biriken değerlerin dili olur, taşıyıcısı olur. Sırdaşı olur, yoldaşı olur. Arındırır, berraklaştırır bu sular kendisinden içenleri. Kendisi kılar. O yüzden bu coğrafyaların kendisidir gerilla.

SAVAŞ FIRAT

Metîna, Zap ve Avaşîn… Kürdistan’ın en güzel coğrafik mekanlarındandır her biri. Başka yerlerde olsa yüzlerce, binlerce insanın günlük olarak görmek için akın edeceği yerlerden. Üzerlerine şarkılar söylenmiş, şiirler yazılmış. Ve oralardan geçen her bir insanın mutlaka anı olarak çektiği bir fotoğrafı olmuştur. Suyunun kenarından bir çakıl taşı, kutsal olarak gördüğü ve sadece oralara ait bir hatırayı yanına almıştır.

Bunu hele hele oraların müdavimi olan gerillalar açısından değerlendirdiğimizde bambaşka bir anlam kazanır. Oralardaki her bir gerillanın gözünde dağların heybeti, ihtişamı birikir. Sularının maviliği, yemyeşil doğası birikir. Anlam birikir. Anı birikir. Değer birikir. Avaşîn, Zap ve Xabur suları biriken bu değerlerin dili olur, taşıyıcısı olur. Sırdaşı olur, yoldaşı olur. Arındırır, berraklaştırır bu sular kendisinden içenleri. Kendisi kılar… O yüzden gerillanın kendisi Avaşîn’dir. Gerillanın kendisi Zap’tır, Xabur’dur. Ve bu coğrafyaların kendisidir gerilla.

Şimdi buralar da yeniden bir savaş yürüyor. Saldırılar var. Coğrafyaya ve gerillaya saldırıyorlar. Bu saldırıların değerlendirmesini elbette herkes kendisi açısından yapıyor. Tercih edilen gün ya da günlerin ne anlam ifade ettiğinden tutalım bu günlerden yola çıkarak verilmek istenen mesajlara kadar değerlendiriyor. Tabi bizlerde bu dağların müdavimi olan gerillalar olarak kendi açımızdan değerlendiriyoruz. Ne uzaktan bakan bir gözlemci, ne tuzu kuru bir aydın olarak. Ne de uzaktan acaba ne olacak diyen bir beklenti içerisinde kalarak. Bizzat coğrafyanın kalbinde, bizzat savaşın ortasında, kan ve barut içerisinde kalarak. Tabi o yüzden bizim değerlendirmelerimiz her hangi bir değerlendirme ve analiz olmanın ötesinde bir durumu ifade ediyor. Savaşın dile gelişi, savaşanların dile gelişi oluyor. Dağın dile gelişi de dağlıların dile gelişi oluyor. Soyut ve gerçeklikten uzak değil, somut ve yaşamsal oluyor. Bunu bilerek dağlardan yazabilmenin anlamı da tüm bunlara rağmen bir başka oluyor.

Şimdi herkesin merak ettiği bir hususu en kısa yoldan dile getirmek ve soru olarak sormak gerekir. Bu dağlarda savaş ilk kez mi yaşanıyor, işgalci Türk ordusu ilk kez mi bu topraklara ayak basıyor? Elbetteki savaşımızın tarihini bilen hiç kimsenin evet cevabını vermeyeceğini biliyoruz. On binlerce asker ve korucunun katıldığı onlarca saldırı olmuştur. Bu saldırıların bazıları sadece bir bölgede gelişti. Mesela sadece Zap’ta ya da Avaşîn ve Xakurke’de. Kimi zaman Heftanîn, kimi zaman Metîna’yı hedef alan saldırılar oldu. Kimi zaman ise on binlerle ifade edilen çok kapsamlı askeri saldırılar gerilla alanlarına oldu. Heftanîn’den Xakurke’ye tüm Zagroslarıda içerisine alan kapsamlı saldırılar oldu. Bunları bilerek değerlendirmeye gitmek belki de daha isabetli olabilir.

Kürdistan’da ismini andığımız dağların tüm zirvelerinde işgalci güçlerden kalma onlarca hatta yüzlerce mevzi bulunmaktadır. Her bir taşın kenarında, her bir ağacın gölgesinde, her bir mevzinin içerisinde boş kovanlardan tümsekler oluşmuş. Kimileri çürümeye yüz tutmuş, kimileri ise daha dün gibi sağlam duruyor. Biriken operasyon artıkları olarak duruyorlar. Bazıları seksenlerden, bazıları doksanlardan bazıları ise iki bin sonrasından kalma olduğu için çürüme dereceleri bile farklı. Ama hedefleri hiç değişmedi. Hep aynı kaldı.

Özgürlük değerleriyle beslenmiş, yalnızca dağlarında özgürce nefes alabileceğine inanan halkımızın öz evlatları, gerillaları olmuştur. Şimdi işgalci güçlerin başlatmış oldukları saldırı ve işgal operasyonları da tamamıyla bu kapsamda değerlendirilebilir. Tarihten günümüze kadar değişmeyen amaçlarının yanında bu saldırıları farklı kılan iki hususa dikkat çekmek gerekir. Tarihe baktığımızda, düşmanın ayak basmadığı tek bir karış toprak parçası kalmadı Kürdistan’da. Kuzey zaten askeri işgal altındadır. Güney hem işgal hem de kuşatma altındadır.

İşgalci Türk ordusunun Başûr (Güney) mevzilenmesi ve üslenmesi Güneyli tüm güçleri kuşatma üzerine kurulmuştur. Özellikle Behdinan hattında bu çok belirgindir. Bunları bilmek için çok derinlikli araştırma yapmaya da gerek yoktur. Uydulardan çekilmiş arazi görüntülerine bakan herkesin ilk elden gözüne çarpan bir husustur. Farklılık nerede denilebilir. Düşman açışından saldırılarında onları motive eden temel hususlardaki değişim. Milliyetçi-islamcı iktidar ve dışlanmışlığın ardından ele geçirdikleri iktidarı bırakmak istememeleri, bu iktidar üzerinden kurmuş oldukları hayallerdir. Bunları ayrıntılı değerlendirmeye girişmeyeceğiz.

Diğer husus ise gerillanın yıllardır biriktirdiği tecrübe ve birikiminin üzerinden yarattığı gerillalık ve savaş mevzilenmesindeki değişimdir. Yaratmış olduğu yeni anlayıştır.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.