Demografik yapı değiştirilmek isteniyor
10 Mart 2023 Cuma - 18:45

Araştırmacı yazar Hüseyin Ozan
- Depremde yıkılan Kürt, Alevi ve Arap halkların yaşadığı kentlere devletin yardım etmemesinin, bilinçli bir demografik yapı değişliği olarak yorumlayan yazar Hüseyin Ozan, bir devlet politikası olarak yüz yıldır uygulanan politikalar için depremlerin “fırsata” dönüştüğünü savundu.
Depremler sonrasında 11 kentte yaşanan yıkım ve günlerce yardım gitmemesi on binlerce insanın ölümüne, yüz binlercesinin de yaralanmasına neden oldu. Depremin üzerinden bir ay geçmesine rağmen deprem bölgelerinde halen sıkıntılar devam ederken, milyonlarca insan barınma sorunu nedeniyle ya derme çatma çadırlarda kalıyor ya da başka şehirlere göç etmek zorunda bırakılıyor. Depremin merkez üssü olan Mereş'in yanı sıra ağır yıkım yaşayan Semsûr ve Dîlok, Kürt ve Alevilerin kentleriyken, Hatay ise Arap Alevi kenti olarak biliniyor. Bu bölgelerde geçmişten beri süren katliam ve asimilasyon politikaları depremin de bir “fırsata” çevrilme olasılığını gündeme getiriyor.
MA'dan Tolga Güney, deprem sonrasında başlayan kentlerin demografik yapılarının değiştirilme tehlikesini araştırmacı yazar Hüseyin Ozan ile konuştu. Anadolu ve Mezopotamya coğrafyalarının bin yıllardır sayısız halka ev sahipliği yaptığını söyleyen Ozan, fakat bu topraklarda tek tipçi faşist bir zihniyetin kendini iktidarlaştırdığını söyledi. Ozan, "Bu depremler sonrasında bölgeye müdahalenin olmaması, yardım gitmemesi bu bölgede Alevi ve Kürtlerin yoğun olması kuşkular yaratmıştır. Yüz yıldır sürdürülen politikalar bu kuşkuları doğurmuştur. Bilinçli bir şekilde yardım edilmediği, bu yıkımla demografik yapının değiştirilmesinin hedeflendiğini düşünmekteyiz" dedi.
Bu kentler hedefteydi
Depremden etkilenen kentlere dair on yıllardır planlar olduğunu kaydeden Ozan, şöyle devam etti: "Elbistan ve Pazarcık geçmişten beri defalarca kıyıma, katliama maruz kalmış bir yerdi. Özellikle Maraş katliamları sürecinde bölgede ciddi bir nüfus göçertildi. Sonrasında da Suriye’den gelen göçmenlerin bu bölgeye yerleştirilerek demografik yapı değiştirilmek istendi. Dolayısıyla bu kentlerde demografik yapıya yönelik bir müdahale hedefleniyordu. Yine Aleviler üzerinde asimilasyonun ciddi tahribatlar yaratmasına rağmen Adıyaman bölgesinde hala geleneksel kültür kendisini yaşatmaktaydı. Aynı şekilde Hatay bölgesi Arap Alevi halkının yoğunlaştığı bir yerdi. Devletin iskan kanunlarında Türk olmayan toplulukların küçük gruplar halinde ülke içine dağıtılması yönünde açık maddeler içeriyor. Son 50 yılda da ülke dışına göçertilmesi yönünde bir politika izlenmekte. Buradaki kadim kültürlerin ve halkların bu felaketlerle beraber tasfiye edilmek istendiğini görüyoruz."
Yok oluş amaçlanıyor
Ozan, tarihsel yaşam alanlarının halklar açısından birer yurt; kökünün, değerlerinin ve hafızasının orada olduğunu dile getirdi. Halkların dağıtılarak kimliklerinin ortadan kaldırılmak ve tahakkümün kalıcı kılınmak istendiğini ifade eden Ozan, şunları söyledi: "Süreç içerisinde bu halkların ve kültürlerin topraklarından bağı koparılarak yok oluşu amaçlanıyor. Metropoller iktidarların ve kapitalist zihniyetin doğrudan tahakküm alanıdır. Böylece ahlaki toplumsal değerler yok edilir, herkes savunmasız bireyler durumuna indirgenir. İktidarlar açısından kullanışlı olan bu durum halklar için ise felakettir. Tek tip iktidar alanına odaklı politikalar bu toprakları çölleştirir."
Varto ve Erzincan örneği
"Bu çok ciddi bir tehlikedir" diyen Ozan, bir savaş halinde bile böyle bir tablonun ortaya çıkmayacağını söyledi. Kürt raporlarından birisinde “zelzelelerin değerlendirilmesi” ifadesinin geçtiğine dikkat çeken Ozan, şöyle konuştu: "Daha önce de birçok defa değerlendirdiler. Varto ve Erzincan depremlerinde de benzer şeyler yaşanmıştır. Örneğin Karadeniz’den Erzincan’ın Kürt Alevi köylerine ciddi bir nüfus yerleştirildi. Zaten 94 köy yakma süreçlerinde de Kürt bölgelerinden milyonlarca insan göçertildi. Demografik değişim politikası çok uzun zamandan beri sistematik biçimde uygulanıyor. Maalesef insani, vicdani olarak düşündüğümüz zaman aklımız almıyor ama bunlar bunu yapıyor. Tüm olanaklarını kullanarak bu değişimi yapıyorlar."
Yeniden inşa seferberliği
Bu tehlikeye karşı halkların toplumsal beraberliğini koruması gerektiğine işaret eden Ozan, yıkımın halkların altından kalkabileceği bir yük olmadığını, devrimci, demokrat, yurtseverlerin öncülüğünde vicdan sahibi tüm insanların seferber olması gerektiğini ifade etti. Kısa, orta ve uzun vadeli planlamalarla yaşamın yeniden inşa edilmesi gerektiğini belirten Ozan, şunları ekledi: "Bütün bunların inşası ciddi bir iştir. Bu ülke bütün halkların yurdudur. Tahakküm eden bir iktidar kliği bütün olanakları ellerine almış. Ama aynı zamanda bu halklar vergi ödüyor. Dolayısıyla hükümetler üzerinde de süreklilik arz eden bir dirençle kolektif varlığımız olan ülkenin hazinesinden kentlerin yeniden inşa edilmesi, halk ve kültürel gerçekliklerin göz önüne alınması gerekiyor. Mücadelemiz bu yönde olmalıdır." İZMİR